Translation of "Durarak" in English

0.003 sec.

Examples of using "Durarak" in a sentence and their english translations:

Hiç kıpırdamadan durarak...

Standing completely still,

Orada durarak seninle çalışamam.

I can't work with you standing there.

Ayakta durarak geçirdiğimden daha çok oturarak zaman geçiriyorum.

I spend more time sitting than standing.

Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.

Sitting still he tried to put his best foot forward.

"Dik durarak ölmek, dizlerinin üstünde yaşamaktan iyidir." "O halde neden hala hayattasın?"

"It's better to die on your feet than to live on your knees." "Then why are you still alive?"

İnsanlar ona çok yakın durarak onun kişisel alanını istila ettiğinde Tom bunu sevmez.

Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.