Translation of "Dik" in English

0.011 sec.

Examples of using "Dik" in a sentence and their english translations:

Birbirlerine dik dik baktılar.

They stared at each other.

Dik dik bakmamaya çalıştı.

He tried not to stare.

Ve dik dik bakmaya başladı

and he was staring at me,

Tom bana dik dik baktı.

Tom stared at me.

Tom neye dik dik bakıyordu?

What was Tom staring at?

İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

It's impolite to stare at people.

Dik dik bakmak hoş değildir.

- It's not polite to stare.
- It isn't polite to stare.

Tom dik dik bakışını indirdi.

Tom lowered his gaze.

Kadın bize dik dik baktı.

The woman glared at us.

Onlar ona dik dik bakıyor.

They're staring at him.

İnsanlara dik dik bakmak kabadır.

It's rude to stare at people.

O dik dik bakmamaya çalıştı.

She tried not to stare.

Neden bize dik dik bakıyorlar?

Why are they staring at us?

O ona dik dik baktı.

She glared at him.

Sami, Leyla'ya dik dik bakıyordu.

- Sami glared at Layla.
- Sami was staring at Layla.

Sami, Leyla'ya dik dik baktı.

Sami looked Layla straight in the eye.

Herkes bize dik dik bakıyordu.

- Everyone was staring at us.
- Everybody was staring at us.

Sami dik dik bana bakıyordu.

Sami was staring at me.

Dik dur.

Stand up straighter.

Dik oturun.

Sit up straight.

Kız oyuncak bebeğe dik dik bakıyordu.

The girl was gazing at the doll.

Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.

The girl staring back at me was angry.

Neden bana dik dik bakıyorsun, iblis?

Why are you staring at me, demon?

İnsanlara dik dik bakmak kibarlık değildir.

- It isn't polite to stare at people.
- It's not polite to stare at people.

Neden herkes Tom'a dik dik bakıyor?

Why is everyone staring at Tom?

Bana dik dik bakmaya devam etti.

He kept staring at me.

O neden bana dik dik bakıyor?

Why is he staring at me?

Neden bana öyle dik dik bakıyorsun?

Why are you staring at me like that?

Neden herkes ona dik dik bakıyor?

Why is everyone staring at her?

O onun dik dik bakışından sakındı.

He avoided her gaze.

Bana dik dik baktığını fark ettim.

I noticed that you were staring at me.

Onlar neden bana dik dik bakıyorlar?

Why are they staring at me?

Neden herkes sana dik dik bakıyor?

- Why's everyone staring at you?
- Why's everybody staring at you?

- Bana niye dik dik bakıyorsun?
- Bana niye gözünü dikiyorsun?
- Neden bana dik dik bakıyorsun?
- Neden bana dik dik bakıyorsunuz?
- Neden bana bakıyorsun?

Why are you staring at me?

Genellikle bir çocuk bana dik dik bakar.

a child will stare at me.

Tom ve Mary birbirlerine dik dik bakıyor.

Tom and Mary gaze at each other.

Tom ve Mary birbirlerine dik dik baktılar.

Tom and Mary glared at each other.

- Tom'a dik dik baktım.
- Ben Tom'a baktım.

I stared at Tom.

Tom ve ben birbirimize dik dik baktık.

Tom and I glared at each other.

Sami, Leyla'ya dik dik bakmaya devam etti.

Sami continued to stare at Layla.

Gözlerini oraya dik

Keep your eyes there

Kendilerini dik tutamıyorlar.

They can't hold themselves upright.

Dik dağa tırmandık.

We climbed up the steep mountain.

Tom dik oturuyordu.

Tom was sitting up straight.

Başını dik tut.

Keep your chin up.

O dik oturuyordu.

He was sitting up straight.

Sırtınızı dik tutun.

Straighten your back!

Sen dik başlısın!

You're hard-headed!

- İnsanlara bakmak kabalıktır.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

It's impolite to stare at people.

Bir polis şüpheli bir yayaya dik dik bakıyordu.

A policeman was gazing at a suspicious pedestrian.

İnsanlara dik dik bakmak hoş bir davranış değildir.

- It's not polite to stare at others.
- It isn't polite to stare at others.

- Herkes gözlerini Tom'a dikti.
- Herkes Tom'a dik dik baktı.

- Everyone stared at Tom.
- Everyone is staring at Tom.
- Everybody stared at Tom.

Atın üzerinde dik duramadım,

Unable to hold myself upright in the saddle,

Baksanıza, burası çok dik.

Oh, this is steep.

Burası dik bir uçurum.

This is now a sheer drop.

Boş torba dik duramaz.

An empty bag can't stand upright.

Dik bir yamaca tırmandık.

We climbed the steep slope.

O, dik yamaca bakakaldı.

He stared at the steep slope.

Tom dik oturmaya çalıştı.

Tom tried to sit up.

Biraz daha dik otur.

Sit a little straighter.

- Düz dur!
- Dik dur!

- Straighten up!
- Stand straight!

Lütfen bu düğmeleri dik.

Please sew these buttons on.

Dik açı doksan derecedir.

A right angle has ninety degrees.

Neden dik oturmayı denemiyorsun?

Why don't you try sitting up?

Biz dik dağa tırmanıyorduk.

We were climbing up the steep mountain.

- Pencereden dışarı bakarak oturdu.
- Pencereden dik dik dışarı bakarak oturdu.

She sat gazing out of the window.

Sağ ayağım üstünde dik duracaktım.

I just had to stand up on my right foot.

Bu gerçekten dik bir çizgi.

That is a seriously steep line…

Hasta çocuk yatakta dik oturdu.

The sick child sat up in bed.

- Tom inatçı.
- Tom dik başlı.

Tom's headstrong.

Tom dik oturmak için çabaladı.

Tom struggled to sit up.

Tom sonunda yatakta dik oturabiliyor.

Tom is finally able to sit up in bed.

Tom dik kafalı, değil mi?

- Tom is stubborn, isn't he?
- Tom is obstinate, isn't he?

Tırmanış dik ve zor olacak.

The climb will be steep and difficult.

Neden o kadar dik kafalısın ?

Why are you so hard-headed?

Bu iki çizgi dik açılıdır.

These two lines are at right angles.

- Tom inatçı.
- Tom dik kafalı.

Tom is pig-headed.

- Boş bir çuvalın dik durması zordur.
- Boş başak dik, dolu başak eğik durur.

It is hard for an empty sack to stand straight.

- Tom Mary'nin ona baktığının farkında oldu.
- Tom Mary'nin ona dik dik baktığını farketti.

Tom became aware that Mary was staring at him.

- Bu saçmalığın dik alası.
- Saçmalığın daniskası.

- That's absolute nonsense!
- That's absolute nonsense.
- That's utter nonsense.

Yol dik yamaca doğru zikzak çiziyordu.

The path zigzagged up the steep slope.

Tom oldukça dik kafalı, değil mi?

Tom is quite obstinate, isn't he?

Bu trend çizgisinin en dik kısmı.

It's the steepest part of this trendline.

Tom Mary'yi dik başlı olmakla suçladı.

Tom accused Mary of being pig-headed.

Muzu dik bir dağ yolunda buldum.

I found the banana on a steep mountain road.

Bir dikdörtgenin dört dik açısı vardır.

A rectangle has four right angles.

Tom dik kafalı yaşlı bir adam.

Tom's a stiff-necked old man.

Boş bir çuvalın dik durması zordur.

It is hard for an empty sack to stand straight.

- Omurganı dik tut!
- Sırtını düz tut!

Keep your back straight!

Çatıya giden merdiven, dar, dik ve karanlık.

The staircase leading to the rooftop is narrow, steep, and dark.

Tom yatakta dik oturdu ve etrafına baktı.

Tom sat up in bed and looked around.

Dik oturmanın sırtın için zararlı olduğunu duydum.

I've heard that sitting up straight is bad for your back.

O cesur bir şekilde başını dik tuttu.

She held her head up bravely.

Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.

These two lines cut across each other at right angles.