Examples of using "صعوبة" in a sentence and their turkish translations:
Ki biz bugün dahi inanmakta güçlük çekiyoruz
Evini bulmakta zorluk çekmedim.
O yıllarda insanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu
O, başlangıçta yeni evine alışmakta sorun yaşadı.
Buraya gelinceye kadar harika bir iş çıkarttık, ama işler çok daha zor hâle gelmek üzere.
İlk başta onun, yeni evinde yaşamaya alışma sorunu vardı.
Ancak önce biraz zaman ayırıp Trasemine Göl'ünde bir pusu kurmanın ne kadar zor olduğunu düşünelim.
Buraya kadar gelerek harika bir iş çıkarttık, ama işler çok daha zor hâle gelmek üzere.
Burada nefes almak da zorlaştı. Bu meşale de artık çok ışık yaymıyor.