Translation of "الأمور" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "الأمور" in a sentence and their turkish translations:

وحللنا الأمور معًا.

Her şeyi birlikte çözdük.

ولجعل الأمور أسوأ،

Daha da kötüsü,

سيحسم الله الأمور.

Tanrı karar verir.

وعندما تسلك الأمور طريقنا،

tam da istediğimiz gibiyken

وأنا أخبركم بهذه الأمور،

size bu söylediklerim için

لكن قد تغيرت الأمور،

Ama bir şeyler değişti

دون محاولة إصلاح الأمور.

onları dinleyemez miyiz

ولوضع الأمور في نصابها،

Bunları değerlendirirsek

‫الأمور جيدة حتى الآن.‬

Şimdilik iyi gidiyor.

لنضع الأمور في نصابها،

Bunu masaya yatıracak olursak

لذا بدأت بكتابة الأمور.

Bu yüzden bir şeyler yazmaya başladım.

هكذا كانت الأمور دائمًا.

Bu her zaman bu şekilde olmuştur.

دعكم من بعض الأمور

Bazı şeylerin gitmesine izin verin.

دعنا لا نستبق الأمور.

Acele etmeyelim.

لا تحكم بظواهر الأمور.

Görünüşe göre yargılamayın.

تستمر الأمور في التطور بغرابة.

İşler ilginç hâle gelmeye devam edecek.

وهكذا كانت تسير الأمور دائمًا.

ve bu, her zaman böyleydi.

لسنا راضين عن سير الأمور.

İşlerin gidişatı konusunda mutlu değilizdir.

مثل السؤال: كيف تسوء الأمور

bir şeyleri nasıl doğru ve yanlış yaptığımız --

‫هذا أحد الأمور المحببة لديّ.‬

En sevdiğim şeylerden biri. Tamam.

فكرت في الكثير من الأمور،

Bir sürü şey hakkında düşündüm.

كلنا ندير العديد من الأمور.

Her türlü şeyi yönetiyoruz.

كانت الأمور على ما يرام.

Böylece bir şeyler yolunda gidiyordu.

وأستطيع أن ألاحظ هذه الأمور.

ve böyle şeyleri fark ederim.

وبعدها بدأت بالصراخ بهذه الأمور.

Sonra da bir şeyleri haykırmaya başladım.

الأمور معقدة للغاية في أمريكا

Amerika'da işler hayli karıştı

حالياً كل الأمور تحدث بسرعة.

Her şey çok hızlı gidiyor.

اكتشفت الكثير من الأمور عنه.

Ondaki çoğu şeyi ortaya çıkardım.

ما هي الأمور التي تزعجك؟

Sizi ne rahatsız ediyor?

لقد تغيّرت الأمور نوعا ما.

İşler biraz değişti.

أعني أنتم تعلمون كيف تجري الأمور:

Nasıl olduğunu bilirsiniz.

واحدة من الأمور الّتي فعلها المهاجمون

Saldırganların, bir şiddet eylemine kendilerini hazırlarken

تحدثوا للجيش عن اصطياد الأمور الجيدة.

İyi şeyler avlamak konusunda orduyla konuştular.

لستَ راضيًا عن كيفية سير الأمور.

İşlerin gidişatından memnun değilsinizdir.

أحيانًا ينتابنا شعورٌ سيئ حيال الأمور.

Bazen olaylar hakkında olumsuz hisler duyarız.

ليقدروا الجمال عندما تترابط الأمور معًا.

öğrencilerin zor kısımlarla uzun süre vakit geçirmesi gerekiyor.

وبدأ بإخباري ببعض الأمور التي اختبروها

Test ettikleri şeyleri ve buldukları ilginç sonuçları

‫لنجذب الحبل‬ ‫ونر كيف تبدو الأمور.‬

Halatı aşağı çekelim ve nasıl göründüğüne bakalım.

لكن الأمور الجيدة لاتبنى في يوم.

ama iyi şeyler bir günde olmaz.

‫يُفترض أن تسهّل الليالي الظلماء الأمور.‬

Kara geceler işlerini biraz daha kolaylaştıracaktır.

فنحن رجال، وسنفسدُ الأمور ونسبب الفوضى.

Erkeğiz. Mahvedeceğiz.

ولا يتعين علينا حل هذه الأمور.

Ve bunları ayırmak zorunda değiliz.

الأمور أكثر تعقيدًا في أمريكا الآن

Amerika'da işler artık daha da karışmış durumda

يقول: عندما تكون الأمور كما خُطِط لها،

Diyor ki,işler tam da güzel giderken,

يتعامل الطلبة وأولياء الأمور والمدرسين مع الكثير.

Öğrenci, ebeveyn ve öğretmen birçok sorunla uğraşıyor.

وكيف جعلته هذه الأمور يشعر بأنه ضعيف.

ve bunun kendisini nasıl güçsüz hissettirdiğini söylemesiydi.

ويسعد برؤيتي أتولى زمام الأمور بعد ذلك.

dostum ve papaz meslektaşım Mark gibi erkekler de var.

لقد كبت أهم الأمور التي تجعلنا بشراً.

bu bizi insan yapan asıl şeyi baskıladı.

من الآن فصاعداً٬ سأنهي الأمور بمجرد معرفتي

Bundan sonra, anladığım an son vereceğim.

إنّ الأمور لا يمكن أن تزداد سوءا.

İşler daha kötü olamaz.

هذه طريقة سامي في التعامل مع الأمور.

Bu Sami'nin bir şeyler yapma tarzı.

حول بعض الأمور التي تقلقه في علاقتهما معا

ilişkide yaşadığı bazı kaygıları

لأنني علمتُ أن الأمور يمكن أن تكون أفضل.

çünkü işlerin daha iyi olabileceğini biliyordum.

‫أحياناً في البرية،‬ ‫تتطوّر الأمور بشكل غير متوقع.‬

Bazen vahşi doğada işler beklenmedik şekilde sonuçlanabilir.

ولكن علينا أن نبدأ بالتركيز على الأمور الصحيحة.

fakat işe doğru şeye odaklanarak başlamamız lazım.

إجراء المحادثات هو أصعب الأمور في المجتمع الديمقراطي

Sohbet, demokrasi konseptindeki en zorlu şey

وهي علامة على أن الأمور بحاجة إلى التغيير.

ve değişmesi gereken şeylerin birer işareti konumundalar.

ولكن أصبحت الأمور تتحرك بسرعة في الاتجاه الصحيح.

Ancak her şey hızla doğru yöne ilerliyor.

‫لم يستطع عقلي التعامل مع كل تلك الأمور.‬

Zihnim tüm bunlarla başa çıkamıyordu.

لم تسر الأمور على ما يرام، أليس كذلك؟

O işe yaramadı, değil mi?

لكن في الواقع، لا تجري الأمور على هذا النحو.

ama gerçekte, işler bu şekilde yürümüyor.

الكل وافق على أنّ الأمور على خير ما يرام.

Herkes durumun normal olduğuna karar kılmıştı.

وعندما نستطيع فعل ذلك، نستطيع القيام ببعض الأمور الممتعة.

Bunu yapabildiğimizde bazı ilginç şeyler yapabiliriz.

هناك الكثير من الأمور التي لا تعرفها عن شخصيتي.

Kişiliğimle ilgili bilmediğin çok şey var.

فقدت القدرة على منطقة الأمور٬ فقدت تتابع أفكاري بسهولة

Pek bir anlam veremedim, Düşünce kervanımı çok kolay kaybettim.

ولذا فأنت تركز على ما هو مهم، وتستثني الأمور خارجية.

Önemli olana odaklanır ve konunun dışında olanı bir kenara koyarsınız.

وكيف أنه فن يمكنه ان يقلب الأمور رأسا على عقب.

işleri nasıl tersine çevirdiğini size gösterebilirim.

وعليك أن تبقى في ذلك المكان إلى أن تكتشف الأمور.

Sadece bazı şeyleri çözene kadar orada kalmanız gerekiyor.

كان في الحقيقة ابني الصغير من أحاول شرح الأمور له.

Aslında bir şeyler anlatmaya çalıştığım kişi yeni doğan oğlumdu.

مع ارشادات الجراح ولكن كريستين هي التي تتولى زمام الأمور.

işi Kristen yapıyor ama uzman doktor onu yönlendiriyor.

وعندما تصل الأمور إلى هذه الدرجة من التنافس حول المستقبل،

Gelecekle ilgili şeyler bu kadar rekabete dayandığında ise

ويمكن حتى لأولياء الأمور النظر لرؤية غياب اللون في اللوحات

Hatta aileler de resimlerdeki renk eksikliklerine bakarak

‫ليست الحيوان الوحيد في الغابة‬ ‫الذي يرى الأمور بشكل مختلف.‬

Yağmur ormanında olayları farklı gören tek hayvan da o değil.

‫لكن بالنسبة إلى بعض الحيوانات،‬ ‫يتغير منوال الأمور بسرعة شديدة.‬

Ama bazı hayvanlar için değişime ayak uydurmak zor.

أعلم أنّ لا شيء من هذه الأمور يمكنه تغيير العالم،

Biliyorum ki bu şeylerin hiçbiri tek başına dünyayı değiştirmez.

‫أقول لك أنني استخدمت السروال ‬ ‫في مختلف الأمور عبر السنوات.‬

Bakın ne diyeceğim, iç çamaşırımı bir sürü şey için kullandım.

‫قمنا بعمل رائع بالوصول إلى هذا الحد،‬ ‫ولكن الأمور ستزداد صعوبة.‬

Buraya gelinceye kadar harika bir iş çıkarttık, ama işler çok daha zor hâle gelmek üzere.

اسمحوا لي أن أعطيكم بعض الأمثلة عن كيف تجري هذه الأمور.

Bunun nasıl olduğu hakkında bir örnek vereyim.

توسل إلى نابليون للعودة في أقرب وقت ممكن لتولي زمام الأمور.

Napolyon'a yönetimi devralmak için bir an önce geri dönmesi için yalvardı.

لكنني لم أعد أفكر بشأن قدرة المدارس على حل مثل هذه الأمور.

ama artık bu sorunu çözmede okulların yeterliklerini sorgulamıyorum.

هناك بعض الأمور التي تعلمتها من خلال طرح هذا النوع من الأسئلة.

Bu tarz soruları sorarak öğrendiğim birkaç şey var.

لأن الأمور التي كنت أهتم بها، لم أتمكن من رؤيتها عبر الإنترنت.

çünkü önemsediğim şeyleri internette göremiyordum.

حسنًا ، هذه هي الطريقة التي تسير بها الأمور ، سيكون علينا فقط محاربتها.

Oh pekala, işte böyle gidiyor, sadece onunla mücadele etmemiz gerekecek. '

نستطيع تعلم كثير من الأمور عند استخدامنا الجُمَل. وأكثر بكثير من مجرد الكلمات.

Cümleler bize çok şey öğretebilirler ve kelimelerden çok daha fazlasını.

‫قمنا بعمل رائع بوصولنا إلى هذا الحد‬ ‫ولكن الأمور على وشك أن تزداد صعوبة.‬

Buraya kadar gelerek harika bir iş çıkarttık, ama işler çok daha zor hâle gelmek üzere.

‫ولكن مثل هذه الأوقات تجعلني كذلك‬ ‫أفكر ما هي الأمور التي أستمد قوتي منها؟‬

Ama bilirsiniz, böyle zamanlarda gücümü nereden aldığımı da düşünürüm.

- ومما زاد الطين بلةً، أن زوجها توفي.
- وما زاد الأمور سوءًا، أن زوجها توفي.

Birde bu yetmezmiş gibi, onun kocası öldü.

لم تخضع هذه الدراسة للمراجعة العلمية، ولكنها متسقة مع كل الأمور الأخرى التي نعرفها،

Bu çalışma akran denetiminden geçmemiş olsa da bildiğimiz diğer her şeyle tutarlı:

اذا فأي شخص يعمل عكس هذا أو لا يستطيع أن يفعل أي من هذه الأمور

yapmayan ya da yapmak için başka yollar bulanlar

‫حيث يُقتل الكثير من الفهود‬ ‫من قبل عصابات غاضبة‬ ‫تحرص على تولي الأمور بطريقتها الخاصة.‬

birçok pars, meseleleri kendileri çözmek isteyen öfkeli çeteler tarafından öldürülüyor.

إننا في هذه البلاد، ننهض أو ننهار كأمة واحدة؛ كشعب واحد. فلنقاوم نزعة الوقوع في نفس الروح الحزبية، وصغائر الأمور، وعدم النضج، هذه الأشياء التي سممت حياتنا السياسية ردحاً من الزمن.

Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.

لكن كما تعلمون، سيكون من الحزين أن نجمع كل هذه الجمل، ونبقيها لأنفسنا، لأن هناك الكثير من الأمور التي نستطيع عملها بهذه الجمل. لذا، فإن تتويبا مفتوح. شفرة برنامجنا المصدرية مفتوحة، وبياناتنا كذلك.

Ama biliyorsunuz, tüm bu cümleleri toplamak ve kendimiz için saklamak hazin olacaktır. Ki Tatoeba'nın açık olmasının nedeni budur. Bizim kaynak kodumuz açıktır. Bizim bilgimiz açıktır.