Translation of "على" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "على" in a sentence and their turkish translations:

وركزوا على الحصول على المال.

ve para kazanmaya odaklandılar.

‫على الأسرة الاستمرار والعثور على المياه.‬

Aile yoluna devam edip su bulmalı.

- سُميّتُ على خالي.
- سُميّتُ على عمي.

Bana amcamın adı verildi.

على الوالدين تشجيع أبناءهم على القراءة.

Anne ve babaların, çocuklarını kitap okumaya teşvik etmeleri gerekir.

- إتّفقوا على سعرٍ مُعيّن.
- إتفقوا على سعر.
- إتفقوا على سعرٍ ما.

Onlar fiyat üzerinde anlaştılar.

- اضغط على الجرس مرتين.
- اضغطوا على الجرس مرتين.
- اضغطن على الجرس مرتين.
- اضغطا على الجرس مرتين.

Zili iki kez çalın.

على الغيتار.

çalmaya çalışmaktır.

على كتفيه.

omuzlarına düştü .

على الإسبان.

ve İspanyollara karşı

على الولاء.

ona bağlılık yemini etmesi için kılıcını verir.

على علاقة طبيعية قائمة على المحبة معها،

babası, ben ve kızım

برنامجنا على تويتر يبحث على هاشتاج ServicioPublico#

Twitter botumuz #ServicioPublico etiketini tarıyor.

‫يعتمد هذا الأمر‬ ‫على الحفاظ على التوازن.‬

Bu tamamen... ...dengenizi korumakla ilgili.

على أي حال، لم أحصل على الدور.

Neyse, işi almadım.

لكنني على ثقة بأني على اتصال معها.

Bağlandığıma güveniyorum.

- هنأته على نجاحه.
- باركت له على نجاحه.

Başarısından dolayı onu kutladım.

- لنبدأ على الفور.
- دعونا نبدأ على الفور.

Derhal başlayalım.

تدل أسئلتها على اطلاعها الجيد على الموضوع.

Onun soruları onun konuyu çok iyi anladığını göstermektedir.

لن أطّلع على تقرير توم على الأرجح.

Muhtemelen Tom'un raporunu okumayacağım.

أو كوننا على ما يرام على أساس يومي

etkilediği (belirlediği) düşüncesi

وبالتالي، الرسومات على علب الدخان، على سبيل المثال

Mesela, sigara paketleri üzerindeki grafik görseller,

بناءً على خلل في نظام التعرّف على الوجه.

ve yüz tanıma sistemindeki bir hata yüzünden banka soygunu ile suçlandı.

ولكن هاورد حثّني على أن أنفتح على الشك،

Ama Howard beni, kendimi belirsizliğe açmaya teşvik etti,

فتح النار أولاً على المنصة ، ثم على الحشد

önce kürsüye, daha sonrasında ise kalabalığa yaylım ateşi açtı

كان رد أمريكا على ذلك على النحو التالي

Amerika'nın buna cevabı ise şöyle oldu

أو مطعم على قارب يطل على منظر خلاب.

ya da muhteşem manzaralı bir teknedeki restoran gibi fikirlerdir.

ليبيا. كما ستكون المسئولة على الاشراف على الانتخابات

çekilmesidir . Ayrıca parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin

- شكراً لكَ على إهتمامك.
- شكراً لكِ على إهتمامِك.

İlginiz için teşekkür ederim.

- شكراً لكَ على المعلومة.
- شكراً لكِ على المعلومة.

Bilgi için teşekkür ederim.

- جئت سيراً على الأقدام.
- أتيت سيراً على الأقدام.

Yaya geldim.

هل أنت قادم على السادسة أم على السّابعة؟

Saat altı veya yedide mi geliyorsun?

- إنهُ يتحدث على التليفون.
- إنهُ يتحدث على الهاتف.

- Telefonda konuşuyor.
- Telefonla konuşuyor.

كان ذلك على الأرجح ما أثّرَ على قرارِهِم.

Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.

- أصبحنا صديقين على الفور.
- أصبحنا أصدقاء على الفور.

Biz hemen arkadaş olduk.

- شكراً لكَ على لطفك.
- شكراً لكِ على لطفكِ.

Nezaketin için teşekkür ederim.

- ينام القط على المائدة.
- ينام القط على الطاولة.

Kedi masanın üstünde uyuyor.

"أشكرك على مساعدتك لي" "لا شكر على واجب."

"Bana yardım ettiğiniz için teşekkür ederim." " Bir şey değil."

لا تحكم على الآخرين بناء على لون بشرتهم.

Başkalarını derilerinin rengine göre yargılamayın.

- يعتمد ذلك على السياق.
- ذلك يتوقف على السياق.

- Bu, bağlama bağlıdır.
- O, içeriğe bağlıdır.

أجبر سامي ليلى على الجلوس على ركبتيها أمامه.

Sami, Leyla'yı önünde diz çöktürdü.

معتمدا بشكل كبير على البيزنطيين ولكن على وجه الخصوص على سلاح الفرسان الثقيل للصرب

O bu sefer zamanı Bizansa, özellikle

- كان على وشك أن تخرج.
- كانت على وشك الخروج.
- كانت على وشك أن تخرج.

O, dışarı çıkmak üzereydi.

أنتم على حق.

Haklısınız.

على تحسين أدائهم

performanslarını artırmaya odaklamıştır.

فيخطر على بالها،

Ve yine o anda

تساعد على التحفيز،

motivasyonu artırıyor

على الرغم من...

Ama yine de

على مر التاريخ،

Tarih boyunca

على سبيل المثال،

Örneğin,

على المستوى الخلوي،

Hücresel seviyede östrojen,

‫على حافة يدي!‬

Elimin tam kenarından ısırdı.

على منصّة TED

üstelik TED sahnesinde,

اعثر على الآخرين.

Diğerlerini bulun.

بلصقها على فرائهم.

yapıştırdı.

وبالشمس على بشرتكم،

daha sonra güneşi teninde

القدرة على الاستيطان،

Yaşanabilirlik;

على الحياة البدأ،

Yaşamın başlaması.

والحفاظ على كوكبنا.

ve gezegenimizi koruma kapasitemiz var.

تغلب على كراهيته.

bu nefretin üstesinden geldi.

ولأنه على الإنترنت،

Hesap çevrimiçi olduğu için

‫تعتمد على سمعها.‬

...duyuşuyla hareket eder.

حصلت على الزمالة،

ön lisansını ve

يبكي على مصيره

onun kaderine ağlıyor

على أي حال

neyse

أضعها على الذهب

Sererim böyle altınları yatardım üzerinde

تتغذى على الحشرات

bunlar böcekle beslenir

على أي حال!

neyse!

نجدها على الفور

hemen buluruz Crack lisini

لأنك على حق

çünkü haklısınız

تحنيط على نفسه

kendini mumyalatıyor

على قمة الترام

pramit'in en tepesinde

العثور على نيمو

Kayıp Balık Nemo

يبني على الأرض

yer üstüne inşa çıkıyor

الجبهة ، على الأقل -

en azından ön -

على الأراضي المتزايدة

Örgütler ve bürokrasinin temellerini attı.

كتابك على المكتب.

Kitabın masanın üstünde.

ليس على مكتبي.

- Onu masamın üzerine koymayın.
- Onu masama koymayın.

اجلس على الطاولة.

Masaya oturun.

استلقى على السرير.

O, yatakta yatıyordu.

أطرق على الباب.

Kapıyı çal.

أحدهم على الباب.

Ön kapıda birisi var.

إنها على الأريكة.

O kanepenin üzerinde.

على ماذا يحتوي؟

O ne içerir.

اعذرني على التأخير.

- Geç kaldığım için beni bağışlayın.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Geç kaldığım için beni affedin.

أشكرك على نصيحتك.

Tavsiyen için teşekkür ederim.

لنبقى على تواصل.

Temas kuralım.

المعذره على الإزعاج.

Kestiğim için özür dilerim.

أجبرت على الإعتراف.

O, itiraf etmek için zorlandı.

شكرا على هديتك.

Hediyen için teşekkür ederim.

أنا على القائمة.

Listedeyim.

شكرا على النصيحة.

Tavsiye için teşekkürler.

أجب على السؤال.

Soruyu cevapla.