Translation of "وهو" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "وهو" in a sentence and their turkish translations:

وهو واضح

Bu açık.

وهو قاس.

Zor.

وهو أمر منطقي

-ki bu aslında mantıklı;

وهو الأحاسيس المزعجة

Bu unsur; tatsız (nahoş) duygular.

وهو كان هناك ،

Adama bir baktım:

وهو يعمل كالتالي.

ve şu şekilde çalışıyor:

وهو وكيل للسعادة،

ve bu bir mutluluk aracıdır

وهو ذكي جدا.

Süper zeki,

‫وهو قابل للأكل.‬

Ve bu yenebilir.

وهو يتعلّق بالتمهّل،

Yavaşlamak, vücudu dinlemek,

وهو مكلف جداً.

ve o da çok pahalı.

وهو رجلٌ رياضي،

Sporla uğraşan bir çocuktu,

وهو صبور جدًا.

Buna oldukça bağlı.

وهو إمبراطور فارسي

Ki o bir Pers imparatorudur

وهو مثال تجاري.

Bu bir ticari örnek.

وهو لقاء شاب لطيف.

ki isteği o şahane adamla tanışmaktı.

وهو من حقائق الحياة.

Hayatın gerçeği.

وهو كوميديا الستاند أب.

stand-up komedi.

وهو: "كيف تفعل ذلك؟"

"Bunu nasıl yapıyorsun?

وهو يأكل، وأنا آكل.

O yemek yiyor, ben de yiyorum.

وهو يقتل، وأنا أقتل."

O öldürüyor, ben de öldürüyorum.''

وهو اضطراب مناعة ذاتي.

Bir otoimmün hastalığı.

وهو يشبه ال TRAPPIST،

ve tıpkı TRAPPIST gibi

وهو مثل شيء كبير

ve hızla devasa bir git gel olayı gibi sanki

وهو ضار بصحة الإنسان

ki bu da insan sağlığına zararlıdır

وهو أمر مضحك أيضًا

Bu da gayet komikti yani

وهو تفاهة أهميتنا وضميرنا الذاتي.

Değerimizin ve bilincimizin önemsizliği.

وهو ليس عملًا رائعًا لهندوسي.

Bir Hindu için güzel bir iş değil.

وهو مرض يصيب كل الأعراق،

Tüm etnik kökenleri etkiler,

شعرت بالنفاق وهو يزحف علي.

içimi yiyip bitiren bu ikiyüzlülüğü daha çok hissettim.

وهو جامد لدرجة أنّه أحياناً

Donmuş olduğu için

وهو ما يعني الذهاب بسهولة

kolayca git manasına gelen

وهو أن جايسون قتل نفسه توًا

Jason biraz önce kendini vurdu.

وهو ما قادني لتأليف كتابي "سبارك،"

Bu okul "Spark" adlı kitabımı yazmamı

وهو أمرٌ عظيم، لأنها خجولةً جداً.

önünde bunun hakkında konuştu ve çok utangaçtı.

‫لا أعرف منذ متى وهو هنا.‬

Ne kadar zamandır orada bilmiyorum.

وهو اضطراب بالبشرة، حيث تفقد صبغياتك.

Pigmentlerini kaybettiğin bir deri hastalığı.

كان لدينا هدف واحد فقط وهو،

Tek bir amacımız vardı:

وهو أن سيراليون أكبر منا جميعًا،

ki bu da Sierra Leone'nin hepimizden daha büyük olduğu,

وهو أفضل وأسوأ موقع في الملعب.

sahadaki hem en iyi hem de en kötü görevdir.

وهو هنا لتحريرنا من الوظائف الروتينية،

Bizi rutin işlerden kurtarmak

وهو هنا ليذكرنا بما يجعلنا بشراً.

ve bizi insan yapan şeyi bize hatırlatmak için burada.

وهو يستحق أن نتفحصه عن كثب.

ve daha yakından incelememizi hak ediyor.

وهو ممتع للغاية، وغير مرهق للأعصاب.

Üstelik eğlenceli ve stresli değil.

‫وهو الأول من عدة قبل الفجر.‬

Şafak sökmeden daha çok avlayacak.

وهي آكلة لحوم، وهو نادر أيضاً.

ve etobur, bu da gayet enderdir.

وهو القدرة على التواصل باستعمال الكهرباء.

o da elektriği kullanarak iletişim kurma kabiliyeti.

وهو مرض مهم جدا. يحتاج للعلاج

ve çok önemli bir hastalıktır. Tedavi edilmesi gerekir

وهو في الواقع أسود مثل الفحم

üstelik bir kömür kadar kara aslında

توم فائق الجمال وهو يعلم ذلك.

Tom oldukça yakışıklı ve o bunu biliyor.

- كان يراقبه وهو يستحم.
- كانت تراقبه وهو يستحم.
- كان يراقبها وهي تستحم.
- كانت تراقبها وهي تستحم.

O banyo yapıyorken o onu gözetledi.

وهو لم يقاتل أو يلاكم مرة أخرى

o asla tekrar dövüşemeyecek,

وهو توازن نتعامل معه جميعنا كل يوم.

ve bu denge ile her gün uğraşıyoruz.

صوت الموكتور وهو يُصبّ في تلك الأقداح،

moktor'un sesi o shot bardaklarına dökülüyor,

وذلك لأن الكورتيزول، وهو هرمون الإجهاد الرئيسي،

çünkü asıl stres hormonu olan kortizol,

‫وستحتفظ تحتها بدفئها، وهو ما تحتاج له.‬

Orada ihtiyaç duydukları gibi sıcak kalırlar.

وأن هذا المصنع سيُغلق وهو في عهدته.

çünkü fabrika onun zamanında kapanıyordu.

وهو محصور بين جيل الطفرة وجيل الألفية.

Boomers ve büyük Y kuşağı arasında kalmıştır.

وهو ما يزيد من هيمنة دور الوسطاء.

Bu akım çok, çok daha güçlü aracı kurumlar yaratıyor.

وهو انضمام الصين الى منظمة التجارة العالمية

Çin, Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı.

وهو لطيف ويتدحرج للأمام، هذا كل شيء.

Sevimli ve ileri gidiyor, hepsi bu.

وهو حدث دخل كتاب "غينيس" للأرقام القياسية

Bu olay, Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi

وهو أيضا رمز الفتح هذا آيا صوفيا

ki aynı zamanda şunu da vurgulamak istiyorum fethin sembolüdür bu Ayasofya

لقد توفي وهو يقاتل في حرب فيتنام.

Vietnam savaşında savaşırken öldü.

وهو الأمر الأهم الذي أود قوله مجدداً

Bu en önemli şey ve tekrar söylemek istiyorum.

واليوم أنا سأقوم بأكثر شيء أجيده وهو التدريس.

Bugün de ben en iyi bildiğim iş olan öğretmenliği yapacağım,

وهو ما يفسر سبب أن المحادثات الفلبينية اليومية

Bu, günlük hayattaki Filipince sohbetlerin

وهو ما أدى إلى خلق أزمة صغيرة هنا.

ve bu küçük bir soruna yol açıyor.

هناك شيء آخر، وهو الذي يجعل يومي بهيجاً.

beni motive eden bir şey daha var.

وهو يضع ثلاثة أقداح على الطاولة ويسحب زجاجة

üç shot bardağı ve bir şişe çıkardığında

وهو ليس مجرد مكان نجعل فيه المساعدين يختفون،

Orada, asistanlarımızı görünmez yapmanın yanı sıra

وهو السبب لحاجتنا إلى المزيد من النساء القادة.

Bu yüzden daha fazla kadın lidere ihtiyaç var.

‫حسناً، ترى النسيج الخلوي‬ ‫وهو هذه الطبقة البيضاء.‬

Pekâlâ, bu büyütkendoku ve burası da beyaz katman.

وهو عبارة عن ميكروب يستخدم الأساليب الكيميائية -- "chemo"،

O, kimyasalları kullanan bir mikrop -- "kemo"

وسنسميه "تشوباني"... وهو يعني 'راعي الأغنام' في التركية."

Adına da Türkçe “çoban” kelimesinden gelen Chobani diyeceğiz.

وهو زيادة مخاطر الإصابة بأمراض القلب والأوعية الدموية

uzatılmış sürelerde belirli gürültü seviyelerine

تشكلنا من خلال منهج وهو التنافس بلا رحمة.

Çok sert, rekabetçi bir süreç bizi şekillendirdi.

وهو عبارة عن 15 دقيقة في نهاية اليوم

çocuklarımızı dinleyip onlarla konuştuğumuz

وهو ما نواجه صعوبة في تصديقه حتى اليوم

Ki biz bugün dahi inanmakta güçlük çekiyoruz

قال نابليون وهو يراقب تقدمه: "هذا الرجل أسد".

"Bu adam bir aslan," dedi Napolyon ilerleyişini izleyerek.

"كابكوم" ، وهو منصب يشغله دائمًا زميل رائد فضاء.

, her zaman bir astronot arkadaşının doldurduğu bir pozisyon

وهو يدير الآن مؤسسة لدعم التعليم في المنطقة.

Apa Sherpa, bugün bölgede eğitimi desteklemeyi amaçlayan bir vakıf işletiyor.

سامي في مصر وهو يحضر الآن حفل زفاف.

Sami, Mısır'da bir düğün hazırlıyor.

وعسى أن تكرهوا شيئا وهو خير لكم وعسى أن تحبوا شيئا وهو شر لكم والله يعلم وأنتم لا تعلمون.

Hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için iyi, hoşunuza giden bir şey de sizin için kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

الشيء الثاني الذي أومن به - وهو غريب نوعاً ما -

İkinci inandığım şey ise, bu tamamen beklenmeyen birşey,

وهو المكان الذي في أحد أيام سبتمبر عام 2018،

Ve orası CBP'nin oğlundan ayırdığı

هناك رسمٌ مشابه لاحظته ألا وهو رسم الكرة البلورية،

Buna benzer başka bir bedel ise kristal küre bedeli;

‫أمضى عمره وهو غارق في البحث الرائد‬ ‫عن الزواحف،‬

Hayatını sürüngen araştırmalarında öncülük ederek geçirdi

‫حسناً، إذن اخترت النسيج الخلوي؟‬ ‫وهو هذه الطبقة البيضاء.‬

Pekâlâ, büyütkendokuyu mu seçtiniz? Ve bu da beyaz katman.

‫هناك جزء واحد خطير في الأفعى ‬ ‫وهو السم والأنياب.‬

Bir yılanın tehlikeli tek kısmı vardır, o da zehri ve dişleri.

‫وهو صالح الآن للاحتماء به،‬ ‫حتى تغيب الشمس تماماً.‬

ve artık buraya sığınıp güneşin tam olarak batmasını bekleyebiliriz.

وهو أن الكثير من المقومات الأساسية في هوياتنا القومية

Kendi ulusal kimliğimizin parçası olarak gördüğümüz pek çok şey

وهو أن نظام ال TRAPPIST-1 يشكل سلسلة صوتية.

Bu da TRAPPIST-1'in rezonant bir zincir olması.

‫وكنت أستطيع أن أسمعه‬ ‫وهو يزمجر طوال الوقت ويعضني.‬

ve sürekli hırlamasını ve ısırışını duyuyordum.