Translation of "Gitmesi" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Gitmesi" in a sentence and their japanese translations:

Bizzat gitmesi gerekli.

彼女が自分で行くことが必要です。

Ona nereye gitmesi gerektiğini söyle.

- 彼にどこへ行ったらよいかを告げなさい。
- 彼にどこに行ったらよいかを告げなさい。
- どこへ行ったらよいか電話して。
- どこに行ったらよいか彼に聞きなさい。

Onun gitmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar.

彼らは彼が行くことを主張した。

O gelir gelmez gitmesi istendi.

彼は到着するとすぐに、立ち去るように求められた。

Erken gitmesi için izin verildi.

彼は早く帰る許可が与えられた。

Onun hemen gitmesi gerekiyor mu?

彼は今すぐ行かなければなりませんか。

Kendine kendine gitmesi gerektiğini söyledi.

彼は行くべきだと考えた。

Onu hızlı gitmesi sebebiyle tutukladılar.

彼はスピード違反で捕まった。

O, derhal gitmesi gerektiğini söyledi.

彼女はすぐに行かなければと言った。

Ona gitmesi için izin verdim.

私は彼がいってもよいといった。

Öğleden sonra alışverişe gitmesi gerekiyor.

彼女は午後に買い物に行かなければならない。

Jane'in ne zaman gitmesi ve nereye gitmesi gerektiği konusunda hiçbir fikri yoktu.

ジェーンはいつ、どこへ行ったらいいか全く分からなかった。

Çocuğa onlarla gitmesi için izin verildi.

その少年は一緒に行くのを許された。

Sanırım onun yalnız gitmesi iyi değil.

彼が1人で行くというのはよくないと思う。

Onun gelecek yıl yurtdışına gitmesi bekleniyor.

彼は来年は外国へ行く予定です。

Arabaya yavaş gitmesi için sinyal verdim.

車に徐行するようにと合図した。

Kate'e eve gitmesi için izin verdim.

私はケイトに、家に帰るのを許可した。

Şansının yaver gitmesi için dua ediyorum.

最高の運が向きますように祈っています。

Sinemaya gitmesi için onu davet ettim.

彼女を映画に誘ったのだ。

Öğretmen onun eve gitmesi için izin verdi.

先生は彼に帰宅を許した。

Havaalanı otobüsünün havaalanına gitmesi ne kadar sürüyor?

空港バスで空港まで行くにはどのくらいかかりますか。

TV açık bırakıp yatmaya gitmesi onun dikkatsizliği.

テレビをつけたまま寝るとは彼は不注意だった。

O hastaneye gitmesi gerektiği konusunda ısrar etti.

- 彼女は病院へ行けと聞かなかった。
- 彼女は、彼は病院に行くべきだと言い張った。

Onun yalnız gitmesi düşüncesi beni huzursuz bıraktı.

彼女が一人で行くことを思うと、私は不安だった。

Eve erken gitmesi için ona izin verildi.

彼は早く帰ってもいい許可を得た。

Onun bizimle gitmesi gerektiği konusunda ısrar ediyorum.

彼は私たちと一緒にいくべきです。

Havaalanı otobüsünün havaalanına gitmesi ne kadar sürer?

空港バスで空港まで行くにはどのくらいかかりますか。

Biri Tom'a diyete gitmesi gerektiğini söylemek zorunda.

誰かがトムに言わなきゃ。ダイエットしたほうがいいって。

Jane'in tek başına okula gitmesi çok zordu.

ジェーンがひとりで学校に行くのは難しすぎました。

Roy'un ebeveynlerini karşılamak için havaalanına acele gitmesi gerekmezdi.

ロイは両親を出迎えるのに空港に急ぐ必要はなかったのに。

Tom onu onunla birlikte sinemaya gitmesi için ikna etti.

- トムは一緒に映画にいくように説得した。
- トムは一緒に映画を見に行こうと、彼女を口説いた。
- トムは一緒に映画に行くように彼女を説き伏せた。

Casus ülkesine döner dönmez başka bir ülkeye gitmesi söylendi.

そのスパイは本国へ帰るとすぐに他国へ行くように言われた。

Uzun bir tartışmadan sonra, sonunda onu kampa gitmesi için ikna ettim.

長い話し合いの末、私はついに彼女を説得してキャンプに行かせた。

- Onu partiye gitmeye ikna ettim.
- Partiye gitmesi için onu ikna ettim.

私は彼を説得してパーティーへ行かせた。

- O cumartesileri okula gitmek zorunda değil.
- Cumartesi günü okula gitmesi gerekmiyor.

- 彼女は土曜日学校に行かなくてもよい。
- 彼女は土曜日に学校に行く必要はありません。

Apollo 8 mürettebatının Ay'a gitmesi üç gün sürdü, ancak tek başlarına uçmadılar.

アポロ8号の乗組員が月に移動するのに3日かかりましたが、彼らは一人で飛ぶことはありませんでした。

- Oraya tek başına gitmesi gerekli değil.
- Oraya tek başına gitmesine gerek yok.

彼女は自分で行く必要はない。

- Trenin beş dakika içinde hareket etmesi bekleniyor.
- Trenin beş dakika içinde gitmesi gerekiyor.

列車はあと5分で出発するはずです。

- Onun gitmesi ya da kalması umurumda değil.
- İster gitsin ister kalsın umurumda değil.

彼が行ってしまおうといようと私は平気だ。

- O onun yalnız gitmesine izin verdi.
- O ona yalnız gitmesi için izin verdi.

一人で外出するのを許した。