Translation of "ısrar" in Japanese

0.039 sec.

Examples of using "ısrar" in a sentence and their japanese translations:

Kantabai ısrar etti.

カンタバイは譲りません

Tom ısrar etti.

トムは主張した。

Görüşünde ısrar ediyor.

- 彼は、自分の意見に固執している。
- 彼は、自説に固執しています。

Eğer ısrar ediyorsanız.

- どうしてもって言うんなら。
- そこまでおっしゃるなら。

Çocuk fikrinde ısrar etti.

少年は考えを曲げなかった。

Babam gitmemiz gerektiğinde ısrar etti.

父は私達に行けといってきかなかった。

O, masumiyeti konusunda ısrar etti.

- 彼女は自分の無罪を主張した。
- 彼女は自分の潔白を主張した。

Doktora görünmem konusunda ısrar etti.

彼女は私が医者に診てもらうように強く求めた。

Faturayı ödemem konusunda ısrar etti.

彼女は、私が勘定を支払うように言い張った。

O oraya gitmeme ısrar etti.

彼女は、私がそこへ行くようにと言って聞かなかった。

Onun gitmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar.

彼らは彼が行くことを主張した。

Tekrar düşünmem için ısrar etti.

彼は、私に再考するように説得した。

Eğer ısrar ederseniz, onu yaparım.

君がそこまで言うなら、そうしよう。

O, oraya gitmekte ısrar etti.

彼女はそこに行くと主張した。

Senin mevcut olmanda ısrar ediyorum.

私はあなたにぜひ出席してもらいたい。

Toplantıya katılmam için ısrar ettiler.

彼らは私がその会に出席すべきだと主張した。

Bay Johnson teorisinde ısrar ediyor.

ジョンソン氏は、かれの理論に固執しています。

Jim kendi görüşünde ısrar ediyor.

ジムは自分の意見に固執している。

Parayı ödemem için ısrar ettiler.

彼らは私がそのお金を払うべきだと主張した。

Piyano çalma konusunda ısrar etti.

彼がピアノを弾くことを彼女は主張した。

Bilimci araştırmaya devam etmekte ısrar etti.

科学者はその研究を継続することを強く要求した。

Babasıyla parka gitme konusunda ısrar ediyor.

その子はお父さんと公園に行くと言ってきかない。

Avukat onun suçsuzluğu konusunda ısrar etti.

弁護士は彼の無罪を強く主張した。

Babam onunla gitmem için ısrar etti.

父はついてくるように私をせきたてた。

O bize gitmemiz için ısrar etti.

彼女は私たちが行くように強く言った。

O, orijinal planını tamamlamakta ısrar etti.

- 彼は自分のもともとの計画を成し遂げることに固執した。
- 彼は自分のもともとの計画をなし遂げることに固執した。

Ona gerçeği söylemen için ısrar ediyorum.

彼に対して本当のことを言うように強くお勧めします。

Satıcı onu almam için ısrar etti.

店主は私にそれを買うようしきりに勧めた。

Kız kardeşim benimle gitmekte ısrar etti.

妹は私といっしょに行くと言い張った。

Taro haklı olduğu konusunda ısrar etti.

太郎は自分の言い分が正しいと主張した。

Neden ısrar ediyorsun? Zaten hayır dedim!

しつっこいな!ダメはダメなんだよ!

Babam treni beklememiz konusunda ısrar etti.

父は皆で電車を待とうといった。

Oğlunun masum olduğu konusunda ısrar ediyor.

彼女は息子が無罪であることを主張している。

Olduğu yerde kalması için ısrar etti.

彼女は、彼にぜひ今いる所に留まってほしいと言った。

Orijinal planımızı değiştirmemiz konusunda ısrar ettim.

私は、我々の原案を変更すべきことを主張した。

Jane haklı olduğu konusunda ısrar etti.

ジェーンは自分の言い訳が正しいと主張した。

Tom hesabı ödeme konusunda ısrar etti.

トムは自分が払うと言って聞かなかった。

Avukat müvekkilinin masumiyeti konusunda ısrar etti

弁護士は依頼人の無罪を主張した。

Kız hayvanat bahçesine götürülme konusunda ısrar etti.

女の子は、動物園に連れていってくれとせがんだ。

Her zaman haklı olduğun konusunda ısrar ediyorsun.

君はいつも自分が正しいと言っている。

Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.

医者はその患者は十分休息すべきだと主張した。

Doktor onun yatakta kalması konusunda ısrar etti.

医者は、彼が寝ているようにと強く言った。

O başka oyun oynamak için ısrar ediyor.

その子は別のゲームをすると言って聞かない。

O hastaneye gitmesi gerektiği konusunda ısrar etti.

- 彼女は病院へ行けと聞かなかった。
- 彼女は、彼は病院に行くべきだと言い張った。

O, bana yardım etmek için ısrar etti.

彼女は私を手伝うといってきかなかった。

Onun benim hatam olduğu konusunda ısrar etti.

彼女は私の誤りだと言い張った。

Onlar yarına kadar işi yaptırmamda ısrar ettiler.

- 彼女は私に、明日までにこの仕事を完了するようにと言ってきかなかった。
- 彼らは私に明日までにその仕事を完了するよう求めた。

Benim faturayı ödemem gerektiği konusunda ısrar etti.

彼女は私が勘定を払うべきだと主張した。

Onun bizimle gitmesi gerektiği konusunda ısrar ediyorum.

彼は私たちと一緒にいくべきです。

O, bizim kurala uymamız için ısrar etti.

彼は我々にそのルールを守るように強く命じた。

O, ona iş yapması için ısrar etti.

彼女は彼にその仕事をするよう強く勧めた。

Öğretmen, benim üniversitede okumam gerektiğinde ısrar etti.

先生は私にぜひ大学で勉強するようにと強くおっしゃった。

Orada daha uzun kalması için ısrar ederler.

彼らは、彼女がもっと長くそこに滞在するようにと主張するだろう。

Babam yeri görmeye gitmem konusunda ısrar etti.

私の父は、私がその場所を見に行くようにと主張した。

Joe benim parayı ödemem konusunda ısrar etti.

ジョーは私がそのお金を払うように主張した。

İşleri bizim yolumuzla yapmanız için ısrar etmiyoruz.

あなたに私たちのやり方でやれとは強要していません。

Onun partiye davet edilmesi konusunda ısrar etti.

彼女は彼をパーティーに招待すべきだと主張した。

- O buluşmanın olabildiğince kısa sürede düzenlenmesinde ısrar ediyoruz.
- En kısa sürede bir toplantı düzenlenmesini ısrar ediyoruz.

会合をできる限り早急に開催することを我々は要求する。

Kız annesi ile alışverişe gitmek için ısrar etti.

その女の子は母親と買い物に行くと言って聞かなかった。

Anne akşam yedide evde olmamız gerektiğinde ısrar ediyor.

母はどうしても私たちが夜7時までには家に帰るようにと言っている。

O akşam yemeği için faturayı ödememde ısrar etti.

彼女は私に食事の勘定を払うように言い張った。

Part-time bir iş başvurusu konusunda ısrar etti.

彼女はパートの仕事に応募するといってきかなかった。

Erkek kardeşim oraya yalnız gitmek için ısrar etti.

弟はどうしてもそこへ一人で行くと言い張った。

Annem karanlıktan sonra dışarı çıkmamam gerektiğinde ısrar ediyor.

- 母は暗くなってから私が外出してはいけないと言い張る。
- 母は、日が暮れてから私が外出するべきではないと言って譲らない。

Annem daha fazla sebze yemem gerektiğinde ısrar ediyor.

- 母は私にもっと野菜を食べろと言う。
- お母さんは私にもっと野菜を食べろと要求する。

Her zaman politika konuşmayı ısrar eden insanları sevmem.

私はいつも政治について話す事を強く求める人は好きでない。

Şiddetli yağmur yağıyordu fakat o arabayla gezmekte ısrar etti.

雨が激しく降っていたのに、彼女はどうしてもドライブに行くといって聞かなかった。

Bir kask giymeden motosiklete binmekte ısrar edersen, ateşle oynuyorsun.

もし君がヘルメットをかぶらないでバイクに乗るんだと言い張るんだったら、それは危険なことになるぞ。

Tim'in eşi ona onu Paris'e götürmesi için ısrar etti.

ティムの妻はぜひパリに連れて行ってほしいと言った。

Bayan böyle eski moda bir gömlek giymekte ısrar etti.

その女性はあんな時代遅れのシャツを着ることに固執した。

O çocuk ebeveynleri ile birlikte gitmek için ısrar etti.

その子供は両親といっしょにそこへ行くと言ってきかなかった。

Jimmy benim onu hayvanat bahçesine götürmem konusunda ısrar etti.

- ジミーは自分を動物園へ連れて行くようにと私に言い張った。
- ジミーは動物園に連れて行ってと私にせがんだ。

Jimmy benim onu hayvanat bahçesine götürmem için ısrar ediyor.

ジミーが動物園に連れて行けと言ってきかないんです。

Bana yemek ısmarlamakta ısrar edebileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi.

彼が私にディナーをおごると言い張る事など思いもよらなかった。

Maliyeti ne kadar olursa olsun, milyoner sanat eserini alma konusunda ısrar etti.

たとえいくらかかろうともその傑作は手に入れると、その大富豪は言い張った。