Translation of "Anlatmaya" in English

0.006 sec.

Examples of using "Anlatmaya" in a sentence and their english translations:

Bana ne anlatmaya çalışıyorsun?

What are you trying to tell me?

Bütün hikayeyi anlatmaya çalıştı.

She tried to tell the whole story.

Bunu Tom'a anlatmaya git.

Go tell Tom that.

Sami hikayesini anlatmaya başladı.

Sami began to tell his story.

Ama yıllardır şunu anlatmaya çalışıyoruz;

but for decades, we've been trying to make the case

Ben bunu sana anlatmaya çalıştım.

I tried to tell you.

Kelimeler onu anlatmaya yetersiz kaldı.

Words failed her.

Olanları Tom'a anlatmaya gitmek zorundayım.

I have to go tell Tom about what happened.

Ona sevgimi anlatmaya karar verdim.

I decided on telling her of my love.

Annelerle sürekli konuşuyorum, çatışıyorum, anlatmaya çalışıyorum.

I am constantly talking to the mothers, conflicting, trying to explain.

"Kötü" kelimesi o hissi anlatmaya yetmez.

The word “awful” doesn’t do justice to the sensation.

Ancak benim anlatmaya çalıştığım bu değil.

but that's not what I was responding to.

Ama konu çocuğunuza ders anlatmaya gelince

but when it comes to telling your child lessons

Tom, Mary'ye her şeyi anlatmaya çalıştı.

Tom tried to explain everything to Mary.

Tom, Mary'ye ne olduğunu anlatmaya çalıştı.

Tom tried to explain what was happening to Mary.

Tom'un ona anlatmaya çalıştığımı anladığından şüpheliyim.

- I doubt that Tom understands what I tried to tell him.
- I doubt Tom understands what I tried to tell him.

Tom, ne olduğunu Mary'ye anlatmaya başladı.

Tom began to tell Mary about what had happened.

Sami pek çok yalan anlatmaya başladı.

Sami started telling so many lies.

Ve yüzde 65'ini hikâye anlatmaya ayırırlar.

and 65 percent telling stories.

Aklında ne olduğunu bana anlatmaya ne dersin?

How about telling me what you have in mind?

Aynı fıkraları tekrar tekrar anlatmaya devam ediyor.

He keeps telling the same jokes over and over again.

Tekrar tekrar aynı hikayeyi anlatmaya devam etti.

He kept on telling the same story over and over.

Belki biri bize bir şey anlatmaya çalışıyor.

Maybe somebody's trying to tell us something.

Tom'a bilmek istediği her şeyi anlatmaya hazırdım.

I was ready to tell Tom anything he wanted to know.

Burada o, talihsizliğini ayrıntılı olarak anlatmaya başladı.

Here he began to recount his misfortune in detail.

Tom hikayelerinden birini bize anlatmaya söz verdi.

Tom promised to tell us one of his stories.

Sanırım Tom bize bir şey anlatmaya çalışıyor.

- I think Tom is trying to tell us something.
- I think that Tom is trying to tell us something.

Senin nasıl harika olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez.

No words can express how amazing you are.

Tom Mary'ye her şeyi anlatmaya karar verdi.

Tom decided to tell Mary everything.

Sanırım o bize bir şey anlatmaya çalışıyor.

I think he's trying to tell us something.

Leyla, Sami'ye hayatından bazı hikayeleri anlatmaya başladı.

Layla began to tell Sami some of the stories of her life.

Tom, neler olduğunu bize anlatmaya istekli görünmüyordu.

- Tom seemed to be unwilling to tell us what had happened.
- Tom didn't seem to be willing to tell us what had happened.

- O, derin bir nefes alıp durumunu anlatmaya başladı.
- O, derin bir nefes alıp hâlini anlatmaya başladı.

She breathed in deeply and started to tell about her situation.

Böylece filmler çekmeye ve bu öyküleri anlatmaya başladım.

So I started making films, and I started telling these stories.

Daha sonrasında sesi kapatıyor dersini anlatmaya devam ediyor

then she continues to explain the lesson she mutes

Fakat videoda biz kimseye bir şey anlatmaya çalışmadık

But we didn't try to explain anything to anyone in the video

Ben, bildiği her şeyi avukata anlatmaya karar verdi.

Ben decided to tell the lawyer everything he knew.

Tom aynı fıkraları tekrar tekrar anlatmaya devam ediyor.

Tom keeps telling the same jokes over and over again.

Tom, Mary'ye hastalığı hakkındaki gerçeği anlatmaya karar verdi.

Tom decided to tell Mary the truth about his illness.

Aslında bir şeyler anlatmaya çalıştığım kişi yeni doğan oğlumdu.

It was actually my newborn son I was trying to explain things to.

Ona bunu anlatmaya çalıştım ama o beni dinlemeyi reddetti.

I tried to tell her, but she refused to listen.

Tom'a bunu anlatmaya çalıştım ama o beni dinlemeyi reddetti.

I tried to tell Tom, but he refused to listen.

Ama şansımı denemeye ve onlara her şeyi anlatmaya karar verdim.

but I decided to take the chance and tell them everything.

Ama anlatmaya başlamadan önce size bir soru daha sormak istiyorum:

But before I start explaining, let me ask you just one more question.

- Tom'un bana anlatmaya çalıştığı ne?
- Tom bana ne söylemeye çalışıyor?

What is Tom trying to tell me?

Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.

He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.

Gerçekten ne olduğunu ona anlatmaya çalıştım ama o benim sözümü kesiyor.

I was trying to tell him what had really happened, but he cut me short.

Ebeveynleri ona iyi bir eğitimin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştılar.

His parents tried to make him understand how important a good education is.

Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.

I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.