Translation of "Bütün" in English

0.009 sec.

Examples of using "Bütün" in a sentence and their english translations:

- Bütün bildiğim budur.
- Bütün bildiğim odur.
- Bütün bildiğim bu.

- This is all I know.
- That's all I know.

- Bütün zenginliğini kaybetti.
- Bütün servetini kaybetti.
- Bütün varlığını kaybetti.

He lost all his riches.

- Bütün çocuklar dürüst.
- Bütün çocuklar dürüsttür.

All the boys are honest.

- Bütün bildiğim budur.
- Bütün bildiğim bu.

- This is all I know.
- That's all I know.
- This is all that I know.

Bütün kalbim, bütün ruhum sana aittir.

All my heart, all my soul belong to you.

- Bütün ümidim gitti.
- Bütün umudum gitti.

All my hope is gone.

- Bütün gece yatmadık.
- Bütün gece ayaktaydık.

We were up all night.

- Bütün yer değişti.
- Bütün mekan değişti.

The whole place has changed.

- Bütün çocuklar aynıdır.
- Bütün oğlanlar aynıdır.

All boys are the same.

- Bütün gün açtım.
- Bütün gün açım.

I've been hungry all day.

- Bütün gün ofisimdeydim.
- Bütün gün büromdaydım.

I was in my office all day.

- Bütün sırlarını biliyorum.
- Bütün sırlarınızı biliyorum.

I know all your secrets.

- Bütün pencereleri aç.
- Bütün pencereleri açın.

Open all the windows.

- Ben bütün gece yatmadım.
- Ben bütün gece oturdum.
- Bütün gece ayaktaydım.

- I sat up all night.
- I stayed up all night.
- I was up all night.

- Ben bütün gece çalıştım.
- Bütün gece çalıştım.

I worked all night.

- Bütün seçenekler masada.
- Bütün seçenekler masanın üzerinde.

All options are on the table.

Tom'un bütün yaptığı bütün gün TV izlemekti.

All Tom did was watch TV all day.

- Bütün bunlar benim.
- Bütün bu şeyler benimdir.

All these things are mine.

- Tom bütün gün uyur ve bütün gece ayaktadır.
- Tom bütün gün uyur ve bütün gece uyanıktır.

Tom sleeps all day and is up all night.

- Tüm yayınlarınızı okudum.
- Bütün gönderilerinizi okudum.
- Bütün postalarınızı okudum.
- Bütün mektuplarınızı okudum.

I've read all of your posts.

Bütün insanları sarsan

we're confronted by the pandemic,

Bütün yolları inceliyor.

about our view of justice.

"bütün gece yürüdüm"

I've been walking all night long,

Bütün tarzların dışındaydı

was out of all styles

Bütün su buharlaşacak

all water will evaporate

Tek bir bütün

All one

Bütün hepsi bitti

All of that is over.

Bütün insanlar yanılabilir.

All men are fallible.

Bütün ekip yoruldu.

All the crew were tired.

Bütün mürettebat kurtarıldı.

All the crew were saved.

Bütün paramı kaybettim.

I've lost all my money.

Bütün acelemiz boşunaydı.

All my haste was in vain.

Bütün seyirciler heyecanlandı.

All the audience was excited.

Bütün malzemeleri toparladık.

We got all the materials together.

Bütün Parisliler dışardaydı.

All the Parisians have gone outdoors.

Bütün hikayeler ilginçtir.

All the stories are interesting.

Bütün kitapları okumadım.

- I have not read all the books.
- I haven't read all the books.
- I haven't read all of the books.

Bütün et kokmuştu.

All the meat was bad.

Bütün gün çalışmaktayım.

I've been working all day.

Bütün paralarını soydurdular.

They were robbed of all their money.

Bütün yönlere dağıldılar.

They were scattered in all directions.

Bütün yelkenler indirildi.

All the sails were taken down.

Bütün bildiğim bu.

- This is all I know.
- That's all I know.
- This is all that I know.
- It's all I know.
- That's about all I know.

Bütün yumurtaları bozuldu.

All the eggs went bad.

Bütün çocuklar uzaklaştı.

All the boys went away.

Bütün parası bitti.

His money was all gone.

Bütün gece ağladı.

She cried all night.

Bütün sütümü içtim.

I have drunk all my milk.

Bütün planlarımız bozuldu.

All our plans went wrong.

Bütün diğerleri nerede?

Where are all the others?

Bütün koltuklar ayrılmış.

- All the seats are booked.
- The seats are all sold out.

Bütün yapacağımız çalışmaktır.

All we do is study.

Kralın bütün adamları.

- All the king's men.
- All the King's Men.

Bütün bildiğimiz o.

That's all we know.

Bütün ümitler kayboldu.

All hope is gone.

Bütün elmalar kırmızıdır.

All apples are red.

Bütün şeker tatlıdır.

All sugar is sweet.

Bütün kutular boş.

All the boxes are empty.

Bütün gece uyuyamadım.

I couldn't sleep all night.

Bütün elmalar orada.

All the apples are there.

Bütün avukatlar yalancıdır.

All lawyers are liars.

Bütün kadınlar aynıdır.

All women are the same.

Bütün yönergeleri izleyin.

Follow all instructions.

Bütün hafta sıçmadım.

I have not crapped all week.

Bütün paranı getir.

Bring all your money.

Bütün çabalarım boşunaydı.

All my efforts were in vain.

Bütün elmayı yedim.

I ate the whole apple.

Bütün krakerleri yedim.

I've eaten all the crackers.

Bütün Kertenkeleler yumurtlayabilir

All lizards can lay eggs.

Bütün bu nedir?

- What is all this?
- What is all that?
- What's all this?
- What's all that?

Bütün gün evdeydim.

I was in all day.

Bütün misafirler gitti.

All guests have gone.

Bütün konuklar gitti.

All the guests have gone.

Bütün gün bekleyemeyiz.

- We haven't got all day.
- We don't have all day.

Bütün gün bekleyemem.

I haven't got all day.

Bütün gece neredeydin?

- Where have you been all night?
- Where were you all night?

Bütün gemiyi arayacağız.

We're going to search the whole ship.

Bütün kuğular beyazdır.

All swans are white.

Bütün gece içtik.

We drank all night.

Bütün planımı bozuyorsun.

You're ruining my whole plan.

Bütün sabah bekliyorduk.

We've been waiting all morning.

Bütün istediğim bu.

It's all I want.

Bütün yaptığım bu.

That's all I do.

Bütün iletişim çeviridir.

All communication is translation.

Bütün kapılar kilitli.

All the doors are locked.

Bütün gerçekleri bilmiyorsun.

You don't know all the facts.

Bütün gördüğümüz bu.

That's all we saw.

Bütün gece çalıştım.

- I worked all night.
- I've worked all night.

Bütün mesele bu.

That's the whole point.

Bütün notlarım A'ydı.

I got straight A's.

Bütün gece çalışıyordum.

I was working all night.

Bütün ailem Bostonludur.

- My whole family's from Boston.
- My whole family is from Boston.

Bütün hafta meşguldüm.

I've been busy all week.