Translation of "Onu" in English

0.014 sec.

Examples of using "Onu" in a sentence and their english translations:

- Yakala onu.
- Onu yakalayın.
- Yakala onu!
- Onu yakala!

- Catch him.
- Take it!
- Catch him!

- Onu yakalayın! Onu yakalayın!
- Onu yakala! Onu yakala!

Catch her! Catch her!

- Onu arayacağım.
- Onu ararım.
- Onu çağırırım.

I'll call him.

- Onu aldatma.
- Onu kandırmayın.
- Onu kandırma.

Don't deceive him.

- Yakala onu.
- Onu yakalayın.
- Yakala!
- Yakala onu!
- Onu yakala!

Catch it!

- Onu affedemem.
- Onu affedemiyorum.

I can't forgive her.

- Onu biliyorum.
- Onu tanıyorum.

I know her.

Onu istiyorsan onu ara.

Call him up if you want him.

- Onu giyemezsiniz.
- Onu giyemezsin.

You can't wear that.

- Onu anlayabiliyorum.
- Onu görebiliyorum.

- I understand.
- I can see that.

- Onu yapabilirsin!
- Onu yapabilirsiniz.

- You can do it.
- You CAN do it.

Onu tanıyanlar onu seviyorlar.

Those who know him like him.

- Onu tanımıyorum.
- Onu bilmiyorum.

I don't know her.

- Onu bulacaksın.
- Onu bulacaksınız.

You will find her.

- Onu inceleyeceğiz.
- Onu araştıracağız.

We'll look into it.

- Onu durdur.
- Onu durdurun!

Make it stop.

- Onu yakalamadım.
- Onu yakalayamadım.

I didn't catch that.

- Onu hatırlardın.
- Onu hatırlardınız.

You'd remember him.

Yakala onu! Yakala onu!

Catch him! Catch him!

- Onu düşünmeyin.
- Onu düşünme.

- Don't mind him.
- Don't think of it.

- Öldür onu!
- Onu öldür!

Kill him!

Onu görmek onu şaşırttı.

He was surprised to see her.

- Kes onu.
- Onu kes.

Cut it.

- Onu tamamla.
- Onu bitir.

Complete it.

- Onu tanımıyorsun.
- Onu tanımıyorsunuz.

You don't know him.

- Onu serbest bırakın.
- Onu salıverin.
- Onu salın.

- Release him.
- Release him!

- Onu izle.
- Onu takip et.
- Onu izleyin.

- Shadow him.
- Follow him.

- Eğer onu yaptıysan onu isterim.
- Eğer onu sen yaptıysan onu istiyorum.

I'd like it if you did that.

- Onu yapmak zorundayız.
- Onu yapmalıyız.
- Onu yapmamız gerekiyor.

We have to do that.

- Onu küçümsüyorsun.
- Onu hafife alıyorsun.

You are selling him short.

- Ben onu sevdim.
- Onu sevdim.

- I loved her.
- I loved him.

- O onu sevdi.
- Onu sevdi.

He liked that.

- Onu uyarmalıyız.
- Onu ikaz etmeliyiz.

We must warn her.

- O onu öptü.
- Onu öptü.

He kissed her.

Onu sevmiyorum, ama onu seviyorum.

I do not like him, but I like her.

- Onu yapmamamız gerekir.
- Onu yapmamalıyız.

We shouldn't do that.

- Onu düzeltmeliyiz.
- Onu tamir etmeliyiz.

We need to fix that.

- Onu düzeltebiliriz.
- Onu tamir edebiliriz.

We could fix it.

Onu Tom yaptığında onu severim.

I like it when Tom does that.

- Onu demek istedim.
- Onu kastettim.

I mean that.

- Onu tamir edeyim.
- Onu düzelteyim.

Let me fix that.

- Onu izle!
- Onu takip et!

- Follow him.
- Follow him!

- Onu hatırlıyorum.
- Onu elbette hatırlıyorum.

I do remember it.

- Onu yazmam gerekiyor.
- Onu yazmalıyım.

I need to write that down.

- Onu bulmalıyım.
- Onu bulmak zorundayım.

I have to find that.

- Onu bulacak.
- O, onu bulacak.

- He will find her.
- He'll find her.

- O onu tanıyor.
- Onu tanıyor.

- He knows her.
- She knows her.
- He knows him.
- She knows him.
- He knows them.
- She knows them.

- Onu görmem gerekiyor.
- Onu görmeliyim.

- I must see it.
- I'm supposed to see him.
- I'm supposed to see her.

- Onu teşvik etmeyin.
- Onu cesaretlendirmeyin.

Don't encourage her.

- Onu bulmalıyız.
- Onu bulmamız gerek.

- We must find it.
- We need to find it.

Onu isteseydim, onu rica ederdim.

- If I had wanted it, I would've asked for it.
- If I had wanted it, I would have asked for it.

- Onu yedim.
- Ben onu yedim.

I ate it.

- Onu öptün?
- Onu öptün mü?

- Did you kiss him?
- Did you kiss her?

- Onu mahcup ediyorsun.
- Onu utandırıyorsun.

You're embarrassing her.

- Onu dikkate aldım.
- Onu düşündüm.

I considered that.

- Onu monte etmedim.
- Onu kurmadım.

I didn't put it together.

- Onu bulmadılar.
- Onlar onu bulmadı.

They didn't find it.

- Onu bulduk.
- Biz onu bulduk.

We've found him.

- Onu küçümsedim.
- Onu hafife aldım.

I underestimated him.

- Onu küçümseme.
- Onu hafife alma.

Don't underestimate him.

- Onu dinlemelisin.
- Onu dinlemen gerekiyor.

You need to listen to him.

- Onu durdurmalıyız.
- Onu durdurmamız gerekiyor.

- We need to stop her.
- We have to stop her.
- We've got to stop her.

- Onu korumalıyız.
- Onu korumamız gerekiyor.

We need to protect him.

- Biz onu bekliyoruz.
- Onu bekliyoruz.

We're waiting for her.

- Onu araman gerekiyor.
- Onu aramalısın.

- You should call her.
- You're supposed to call him.
- You're supposed to call her.

- Onu öpmemem gerekirdi.
- Onu öpmemeliydim.

I shouldn't have kissed him.

- Onu kaldıramıyorum.
- Ben onu kaldıramam.

I cannot lift him.

- Onu özetleyelim.
- Haydi onu özetleyelim.

Let's make it brief.

- Onu meşgul et.
- Onu oyala.

Keep him busy.

- Onu almayacağız.
- Biz onu götürmeyeceğiz.

We're not going to take it.

- Onu kucaklamalıyız.
- Onu benimsememiz gerekir.

We should embrace that.

Onu biliyordum, Jim! Onu biliyordum!

I knew it, Jim! I knew it!

- Onu not edemedim.
- Onu yazamadım.

I wasn't able to write it down.

- Onu gördüm.
- Ben onu gördüm.

- I did see him.
- I saw him.
- I've seen him.

- Onu düzeltemedim.
- Ben onu onaramadım.

I wasn't able to fix that.

- Onu buldular.
- Onlar onu buldu.

They found her.

- Onu uyandırmanı istemiyorum.
- Onu uyandırmanızı istemiyorum.
- Onu uyandırmanı istemem.
- Onu uyandırmanızı istemem.

I don't want you to wake him up.

- Onu neden istiyorsun?
- Onu niye istiyorsun?
- Onu neden istiyorsunuz?
- Onu niye istiyorsunuz?

- Why do you want it?
- Why do you want this?
- Why do you want that?

- Onu yıkamak zorundayız.
- Onu yıkamamız lazım.
- Onu yıkamamız gerek.
- Onu yıkamamız gerekiyor.

We have to wash him.