Translation of "Yaşaması" in English

0.006 sec.

Examples of using "Yaşaması" in a sentence and their english translations:

Tom'un yaşaması beklenmiyordu.

Tom wasn't expected to live.

...yaşaması kolay bir yer değildir.

it isn't an easy place to live.

Yüz yaşına kadar yaşaması olasıdır.

She is likely to live to one hundred.

Onun yalnız yaşaması iyi değil.

It is not good for her to live alone.

Yaşaması konusunda hiçbir umut yok.

There is no hope of his being alive.

İnsanların sonsuza kadar yaşaması mümkün değil.

It's not possible for humans to live forever.

Aşk kızamık gibidir - herkesin onu yaşaması gerekiyor.

- Love is like the measles; we all have to go through it.
- Love is like the measles. We all have to go through it.
- Love is like measles - everyone should experience it.

Onun küçük bir emeklilik maaşıyla yaşaması zordu.

It was hard for him to live on his small pension.

Benden sonra ismimin yaşaması fikri hiç ilgimi çekmiyor.

I have no interest in having my name live on after me.

Bu ev senin ailenin yaşaması için yeterince büyük.

This house is large enough for your family to live in.

- Onun doksan yaşına kadar yaşaması muhtemel.
- Doksanı devirmesi muhtemel.

He is likely to live to be ninety.

Her ikimizinde rahat bir şekilde yaşaması için yeterli para kazanıyorum.

I make enough money for the both of us to live comfortably.

Aramızda uzun bir süre yaşaması için dua edelim çünkü ona gerçekten ihtiyacımız var.

Let us pray for him to live among us for a long time, because we really need him.

- Nagano'da yaşıyor olduğunu zannetti. O, Tokyo istasyonunda ne yapıyordu?
- Onun Nagano'da yaşaması gerekiyor. Tokyo İstasyonunda ne yapıyor?

He's supposed to be living in Nagano. What's he doing at Tokyo station?

- Ona alıştığın zaman cehennem bile yaşanacak güzel bir yer olabilir.
- Alışınca cehennem bile yaşaması güzel bir yer olabilir.

Even hell can be a nice place to live when you get used to it.

Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.

It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.