Translation of "Onun" in English

0.008 sec.

Examples of using "Onun" in a sentence and their english translations:

Onun öğrencileri onun arkasından onun hakkında kötü konuşuyor.

His students speak badly about him behind his back.

Onun öyle söylemesi onun kalpsizliği.

It is heartless of him to say so.

Onun başarısı, onun çabalarının sonucudur.

Her success is the result of her efforts.

Onun başarısızlığı onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.

His failure is due to his ignorance.

Onun, onun babası olduğunu öğrendik.

We found out that he was her father.

Onun teklifini reddetmek onun aptallığıydı.

It was silly of him to refuse her offer.

Onun fikirleri onun deneyimine dayanmaktadır.

His ideas are based on his experience.

Onun davetini çevirmek onun kabalığı.

It is very impolite of him to decline her invitation.

Onun önünde onun hakkında konuşma.

Don't talk about that in front of him.

Onun sözleri onun kalbini kırdı.

His words broke her heart.

Onun valizini onun için topladım.

I packed her suitcase for her.

Onun bütün umursadığı onun görüntüsüdür.

All he cares about is his image.

Onun onun kadar kafası karışmıştı.

He was just as confused as she was.

- Onun yönetimi zorbacaydı.
- Onun yönetimi despotçaydı.
- Onun yönetimi baskıcıydı.

His rule was despotic.

Onun teminatçısı.

It is its guarantor.

Onun yerine...

Instead...

Onun tılsımıydı.

He was its talisman.

onun girişimlerinden.

from his ventures.

Onun masasındadır.

He is at his desk.

Sorun onun.

- The problem is his.
- The problem is hers.

Onun peşindeyim.

- I'm behind him.
- I'm after him.
- I am after him.

Onun kararıydı.

It was his decision.

Köpek onun.

The dog is hers.

Onun farkındayım.

I do notice it.

O onun.

It's hers.

Onun farkındayız.

We're aware of that.

Bu onun.

This is hers.

Onun lehindeyim.

I'm for it.

Onun arkadaşıyım.

- I'm a friend of his.
- I'm a friend of hers.

- Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
- Onun saflığından yararlanmamalısın.

You must not take advantage of her innocence.

Onun görüşleri hakkında onun ağzını aradım.

I sounded him out about his views.

Onun yokluğunda onun hakkında kötü konuşma.

Don't speak badly of him in his absence.

Onun şaşkınlığı onun yalanını açığa vurdu.

His confusion betrayed his lie.

Onun ailesi onun üniversiteye gitmesini istiyor.

His parents want him to go to college.

Onun hastalığı onun partiye katılmasını engelledi.

- Her illness prevented her from attending the party.
- Her illness kept her from attending the party.

Onun cehaleti onun sorunlarına neden oluyor.

- She is annoyed at his ignorance.
- His ignorance causes her problems.

Onun bütün yapabildiği onun uzaklaşmasını izlemekti.

All she could do was watch him walk away.

Onun taliplerinin hepsi onun parasının peşindeydi.

Her suitors were all after her money.

Onun göz yaşları onun aklını karıştırdı.

Her tears perplexed him.

Onun burnu onun en iyi özelliğidir.

His nose is his best feature.

- Onun kalbi kırıktır.
- Onun kalbi kırık.

His heart is broken.

Onun sürekli hakaretleri onun öfkesini uyandırdı.

His constant insults aroused her anger.

Onun samimiyetini sorguluyorsan onun yardımını isteme.

If you question his sincerity, do not ask for his help.

Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.

His failure was due to his idleness.

- Onun adını unuttum.
- Onun ismini unuttum.

- I forgot her name.
- I've forgotten her name.

Onun gülümsemesi onun teşekkürlerini ifade etti.

Her smile expressed her thanks.

- Onun ailesini tanıyorum.
- Onun ailesini biliyorum.

I know his family.

- Onun ismi Irina.
- Onun adı Irina.

Her name's Irina.

Onun, onun babası olduğu ortaya çıktı.

He turned out to be her father.

- Onun yüzü isliydi.
- Onun yüzü kurumluydu.

- Her face was sooty.
- His face was sooty.

Onun onun içkisine alkol kattığını gördüm.

I saw her spike his drink.

- Onun şakalarından hoşlanmıyorum.
- Onun esprilerinden hoşlanmıyorum.

I don't like his jokes.

- Onun kızını severim.
- Onun kızını seviyorum.

- I love your daughter.
- I love her daughter.
- I love his daughter.

- Onun saçı dağınıktı.
- Onun saçı taranmamıştı.

Her hair was unkempt.

- Onun sesi kısıldı.
- Onun sesi yumuşadı.

Her voice grew soft.

O, onun yatağında onun yanında oturdu.

He sat beside her on her bed.

Kızlar onun hakkında onun arkasından konuştular.

The girls talked about her behind her back.

- Onun güzelliği kıyaslanamaz.
- Onun güzelliği eşsizdir.

Her beauty is incomparable.

- Onun kazanmasını istiyordu.
- Onun kazanmasını istiyordum.

I wanted her to win.

Onun odası onun tarafından temiz tutulur.

His room is kept clean by her.

- Bu onun atı.
- O, onun atı.

- This is his horse.
- That's his horse.

- Onun geldiğini gördüm.
- Onun gelişini gördüm.

I saw it coming.

- Onun gitmesini engelleyin.
- Onun gitmesini engelle.

- Prevent him from going.
- Prevent her from going.

Onun için onun işini yapmak istemiyorum.

I don't want to do his work for him.

- Onun kalbini kırdın.
- Onun kalbini kırdınız.

You broke her heart.

Onun onun canını sıktığını düşünüyor musun?

Do you think that bugged him?

Onun arabası maviydi. Onun arabası kırmızıydı.

His car was blue. Her car was red.

Lütfen onun huzurunda onun hakkında konuşmayın.

Please don't talk about it in his presence.

Onun havlaması onun ısırmasından daha kötüdür.

Her bark is worse than her bite.

- Onun milliyeti ne?
- Onun uyruğu ne?

What's her nationality?

- Onun kütüphanesini kullanabilirsin.
- Onun kütüphanesini kullanabilirsiniz.

You may use her library.

- Onun adını hatırlayamam.
- Onun adını hatırlayamıyorum.

- I can't remember her name.
- I cannot remember her name.

- Onun gözleri karadır.
- Onun gözleri kara.

Her eyes are dark.

- Onun saçlı uzun.
- Onun saçı uzun.

Her hair is long.

Onun arabulucuları onun emirlerine itaat etmedi.

His negotiators had disobeyed his orders.

Onun aksanı onun söylediğini anlamamı zorlaştırıyor.

His accent makes it hard for me to believe what he's saying.

- Onun teklifini reddetti.
- Onun önerisini reddetti.

She refused his proposal.

- Onun tavsiyesini almalıydın.
- Onun tavsiyesine uymalıydın.

- You should've taken his advice.
- You should have taken his advice.

Tom onun onun hatası olduğunu düşünmüyor.

Tom doesn't think it's his fault.

Onun annesi onun doğum gününde öldü.

His mother died on his birthday.

- Onun akçesi çok.
- Onun parası çok.

- He has a lot of money.
- He has much money.

- Onun çocukları okuldalar.
- Onun evlatları okuldalar.

- Her kids are at school.
- Her children are at school.

- Onun çocukları okuldalar.
- Onun çocukları okulda.

- His kids are at school.
- His children are at school.

- Onun dediğini yapacağım.
- Onun söylediklerini yapacağım.

I will do what she says.