Translation of "Yalnız" in English

0.056 sec.

Examples of using "Yalnız" in a sentence and their english translations:

- Yalnız mısın?
- Yalnız mısınız?

Are you alone?

- Yalnız değilsin.
- Yalnız değilsiniz.

- You're not alone.
- You aren't alone.

- Yalnız seyahat ediyorum.
- Yalnız geziyorum.
- Yalnız yolculuk ediyorum.

- I'm travelling alone.
- I'm traveling by myself.
- I'm traveling alone.

- Yalnız yaşıyorum.
- Ben yalnız yaşıyorum.

- I live alone.
- I live on my own.

Yalnız çalışır.

She works alone.

Kız yalnız.

The girl is lonely.

Yalnız mısın?

Are you alone?

Yalnız gelmemeliydin.

You shouldn't have come alone.

Yalnız değilsin.

You're not alone.

Yalnız değiliz.

- We're not alone.
- We aren't alone.
- We are not alone.

Tom yalnız.

- Tom's alone.
- Tom is alone.

Yalnız gel.

Come alone.

Yalnız geleceğim.

I'll come alone.

Yalnız yaşayamam.

I can't live alone.

Yalnız hissettim.

- I felt lonely.
- I felt alone.

Yalnız değilim.

I'm not alone.

Yalnız değildim.

I wasn't alone.

Yalnız mıydın?

Were you alone?

Yalnız gitmeliyim.

I must go alone.

Yalnız olmayacağım.

I won't be alone.

Yalnız gidiyoruz.

We're going alone.

Yalnız gidemezsin.

You can't go alone.

Yalnız olamazsın.

You won't be alone.

Yalnız gitmiyorum.

I'm not going alone.

Yalnız giremeyiz.

We can't go in alone.

Yalnız gitmelisin.

You have to go alone.

Yalnız olmamalısın.

You shouldn't be alone.

Yalnız mıyız?

Are we alone?

Yalnız olacağım.

I'll be alone.

Yalnız çalışacağım.

I'll work alone.

Yalnız çalışıyorum.

I'm working alone.

Yalnız değildin.

You weren't alone.

Yalnız olacaksın.

You'll be alone.

Yalnız çalışacaksın.

You'll work solo.

Yalnız git!

Go by yourself!

Yalnız gitmemelisin.

You should not go alone.

Yalnız yürüyemem.

I can't walk alone.

Yalnız geldim.

I came alone.

Yalnız gitmedim

I didn't go alone.

Yalnız görünüyorsun.

- You seem lonely.
- You look lonely.
- You seem to be lonely.

Yalnız öleceğim.

I will die lonely.

Yalnız görünüyordun.

You seemed to be lonely.

Yalnız yürüyebilirim.

I can walk alone.

Sami yalnız.

- Sami is lonely.
- Sami is alone.

Yalnız görünüyordu.

He looked lonely.

- Beni yalnız bırakma.
- Beni yalnız bırakmayın.

- Don't leave me by myself!
- Don't leave me alone!

- Yalnız olmak istemiyorum.
- Yalnız olmak istemem.

I don't want to be alone.

- Hala yalnız mısın?
- Hâlâ yalnız mısın?

Are you still alone?

- O yıllarca yalnız yaşadı.
- Yıllarca yalnız yaşadı.
- Yıllardır yalnız yaşıyor.

She has lived alone for ages.

- Yalnız yürümeyi sever.
- O yalnız yürümekten hoşlanır.

She likes to walk alone.

- Seninle yalnız konuşmam gerekiyor.
- Seninle yalnız konuşmalıyım.

- I need to talk to you alone.
- I need to speak to you alone.

- Onlarla yalnız konuşmam gerekiyor.
- Onlarla yalnız konuşmalıyım.

I need to speak to them alone.

- Onunla yalnız konuşmam gerekiyor.
- Onunla yalnız konuşmalıyım.

- I need to speak to him alone.
- I need to speak to her alone.

Onları yalnız bırakırsanız onlar sizi yalnız bırakacaklardır.

If you leave them alone, they'll leave you alone.

Onları yalnız bırakın, onlar sizi yalnız bırakacaklardır.

Leave them alone, and they'll leave you alone.

- Yalnız mı geziyorsun?
- Yalnız mı yolculuk ediyorsun?

Are you traveling alone?

- Sami yalnız davrandı.
- Sami yalnız hareket ediyordu.

Sami acted alone.

- Yalnız gitmeni önermiyorum.
- Yalnız gitmeni tavsiye etmiyorum.

I'm not suggesting you go alone.

- Burada yalnız mısın?
- Burada yalnız başına mısın?

Are you here alone?

Yalnız olmaktan bahsediyorum.

I'm talking about being lonely.

Yalnız olmadığımı hatırlatıyor.

has reminded me that I'm not alone.

Yalnız da değil.

She's not alone.

Yalnız olmadığımı gördüm,

I realized that I wasn't alone,

Ve yalnız değildim.

And I wasn't alone.

Yalnız kalmak istiyordum...

private yoga lessons --

Bebeği yalnız bırakmamalısın.

You shouldn't leave the baby alone.

Yalnız yaşamaya alıştım.

I got accustomed to living alone.

Onu yalnız bırakalım.

Let's leave her alone.

O yalnız görünüyor.

She looks lonesome.

Onu yalnız bırak.

Get off his back.

Yalnız kalmak istiyorum.

- I dislike being alone.
- I don't like to be alone.

Sysko'yu yalnız bırakamam.

I can't leave Sysko alone.

Yalnız yaşamaya alışkınım.

- I am accustomed to living alone.
- I'm used to living alone.
- I am used to living alone.
- I'm accustomed to living alone.

Yalnız mı yaşıyorsun?

Do you live alone?

Yalnız yemeğe alışkınım.

- I'm used to eating alone.
- I usually eat alone.

Yalnız yürümeyi seviyorum.

I like walking alone.

Yalnız yürümeyi severim.

I like to walk alone.

Mary ormanda yalnız.

Mary is alone in the forest.

Artık yalnız değil.

She isn't lonely now.

Onu yalnız bırakın.

- Leave her alone.
- Leave her alone!

Onları yalnız bırakmayın.

Don't leave them alone.

Asla yalnız olmayacaksın.

- You'll never be alone.
- You will never be alone.