Translation of "Gibidir" in English

0.018 sec.

Examples of using "Gibidir" in a sentence and their english translations:

Başarı, aşk gibidir.

Success is like love.

Liste aşağıdaki gibidir.

The list is as follows.

Tavsiye tuz gibidir.

Advice is like salt.

Bir fil gibidir.

It's like an elephant.

O, annesi gibidir.

She's like her mum.

Kedi, insan gibidir.

The cat is like a human.

Numeroloji şizofreni gibidir.

Numerology is like schizophrenia.

Aşk oksijen gibidir.

Love is like oxygen.

Telaffuz aşağıdaki gibidir:

The pronunciation is as follows:

Bulgarca, Rusça gibidir.

Bulgarian is like Russian.

Eski günler gibidir.

It's like the old days.

Bu sihir gibidir.

This is like magic.

O olduğu gibidir.

That's how it is.

- Matematik, fiziğin mantığı gibidir.
- Matematik fiziğin mantığı gibidir.

Mathematics is like the logic of physics.

Hayat bir bumerang gibidir.

Life is like a boomerang:

Oyunlar, kamp ateşi gibidir.

Games are like a shared campfire.

Buradaki iklim Hokkaido'daki gibidir.

The climate here is like that of Hokkaido.

Mutluluk cam gibidir: kırılgandır.

Happiness is like glass: it is fragile.

Benim evim seninki gibidir.

My house is like yours.

Onun odası kız gibidir.

Her room is girly.

Tom benim kardeşim gibidir.

Tom was like a brother to me.

Bir kardeş omuz gibidir.

A brother is like a shoulder.

O biraz babası gibidir.

He's a little like his father.

O tıpatıp büyükbabası gibidir.

He's just like his grandfather.

Hayatım peri masalı gibidir.

My life is like a fairy tale.

Rüzgarda salınan bir balon gibidir,

a balloon in the wind,

Gardırobunuz da bilgisayarın hafızası gibidir.

Your wardrobe is just like the computer's memory.

Sanki yedek parçalardan oluşturulmuş gibidir.

It looks like something made out of spare parts.

Başarısızlığımız için nedenler aşağıdaki gibidir.

The reasons for our failure are as follows.

Bu nefes aldığımız hava gibidir.

It is like the air we breathe.

İngilizce evrensel bir dil gibidir.

English is like a universal language.

Uyuyan bir çocuk melek gibidir.

- A sleeping child looks like an angel.
- A sleeping child is like an angel.

Yaşam bir sabun köpüğü gibidir.

Life is like a soap bubble.

Bizim ilişkimiz bir macera gibidir.

Our relationship is like an adventure.

Akupresür, akupunktur gibidir ama iğnesizdir.

Acupressure is like acupuncture, but without needles.

Hayat büyük bir karayolu gibidir.

Life is like a big highway.

Kız kardeşim bir erkek gibidir.

My daughter is a tomboy.

Onlar su ve ateş gibidir.

They are like the water and the fire.

Esprisiz insanlar çiçeksiz çayırlar gibidir.

People with no humour are like meadows without flowers.

Hayat bir kutu çikolata gibidir.

Life is like a box of chocolates.

Dünya büyük bir mıknatıs gibidir.

- Earth is like a big magnet.
- The earth is like a big magnet.

Bu, denize su getirmek gibidir.

This is like bringing water to the sea.

Bir kanser hücresi ne gibidir?

What is a cancer cell like?

O futbol oyuncusu dev gibidir.

That football player is gigantic.

O, benim öz çocuğum gibidir.

She is like my own child.

Hayat bir sabun köpüğü gibidir.

Man's but a bubble.

- O olduğu gibidir.
- Aynen öyle.

- That's the way it is.
- That's right.

Karanlıkta araba sürmek uçmak gibidir.

Driving in the dark feels like flying!

İnsan gözü bir kamera gibidir.

The human eye is like a camera.

Boston benim ikinci yurdum gibidir.

Boston is like my second home.

Almanya benim ikinci yurdum gibidir.

Germany is like my second home.

Aşkım kıpkırmızı bir gül gibidir.

My love is like a red, red rose.

Burada bütün yıl Noel gibidir.

It's like Christmas all year around here.

Fark gece ve gündüz gibidir.

The difference is like night and day.

İki uçlu bir kılıç gibidir.

It's like a double-edged sword.

O bir çocukluk hayali gibidir.

It's like a childhood dream.

Tom tıpkı bir bebek gibidir.

Tom is just like a baby.

Burası sıcak hariç ev gibidir.

Here is just like home, except for the heat.

Tom ve John kardeş gibidir.

Tom and John are like brothers.

Dünya sadece bir kitap gibidir ve attığın her adım bir sayfa çevirmek gibidir.

The world is just like a book, and every step you take is like turning a page.

O benim için bir anne gibidir.

She is like a mother to me.

O, benim için bir kardeş gibidir.

He's like a brother to me.

Bazı dillerde konuşma, dua etme gibidir.

Speaking in some languages sounds like praying.

- Bulgarca, Rusça gibidir.
- Bulgarca Rusçaya benzer.

- Bulgarian is like Russian.
- Bulgarian is similar to Russian.

Hayat bir kaktüsten bal yalamak gibidir.

Life is like licking honey off a cactus.

Her yeni dil bir oyun gibidir.

Every new language is like a game.

Tom pek çok açıdan babası gibidir.

- In many respects, Tom resembles his father.
- Tom is like his father in many respects.

Futbol bu ülkede bir din gibidir.

Football is like a religion in this country.

Benim hayatım kötü bir şaka gibidir.

My life is like a sick joke.

Bu, samanlıkta bir iğne bulmak gibidir.

That's like finding a needle in a haystack.

Annem benim için bir arkadaş gibidir.

My mother is like a friend to me.

Babam benim için bir arkadaş gibidir.

My father is like a friend to me.

Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir.

Worrying is like paying a debt you don't owe.

Espriden anlamayan insan, çiçeksiz çayır gibidir.

People with no sense of humor are like meadows with no flowers.

Tom benim için bir ağabey gibidir.

Tom is like a big brother to me.

Hayvanat bahçeleri hayvanlar için cezaevi gibidir.

Zoos are like prisons for animals.

Kadınlar kendilerini özel hissettiren erkekler gibidir.

Women like men who make them feel special.

O benim için bir baba gibidir.

He has been like a father to me.

Büyük kızım Magdalena bir melek gibidir.

My elder daughter Magdalena is like an angel.

Eğitim geleceğin büyüme pazarındaki enerji gibidir.

Education is like energy in the growth market of the future.

- Yazılım seks gibidir: parasız olunca daha iyidir.
- Yazılım seks gibidir: parasız olduğunda daha iyidir.

Software is like sex: it's better when it's free.

İyi bir elbise bir davetiye kartı gibidir, iyi bir fikir bir tavsiye mektubu gibidir.

A good dress is a card of invitation, while a good mind is a letter of recommendation.

Bu anlamda, sezgi biraz espri anlayışı gibidir.

In that sense, intuition is a bit like sense of humor.

Aşk kızamık gibidir - herkesin onu yaşaması gerekiyor.

- Love is like the measles; we all have to go through it.
- Love is like the measles. We all have to go through it.
- Love is like measles - everyone should experience it.

Erkeksiz bir kadın, bisikletsiz bir balık gibidir.

A woman without a man is like a fish without a bicycle.

Şarapsız bir yemek güneşsiz bir gün gibidir.

A meal without wine is like a day without sunshine.

İyi bir koç oyuncularına bir baba gibidir.

- A good coach is like a parent to the players.
- A good coach is like a father to his players.

İngilizce dünya çapında ortak bir dil gibidir.

English is like a world-wide common language.

Aşk kızamık gibidir. Hepimiz ona katlanmak zorundayız.

Love is like the measles. We all have to go through it.

Bıyıksız bir öpücük tuzsuz bir yumurta gibidir.

A kiss without a mustache is like an egg without salt.

Bir kişinin kültürünü öldürmek onları öldürmek gibidir.

Killing a person's culture is like killing them.

Bana göre müzik çalmak kitap okumak gibidir.

To me, playing music is like reading a book.

Mary benim için bir kız kardeş gibidir.

Mary was like a sister to me.

Hayal olmadan, kişinin zihni bir hapishane gibidir.

Without imagination, one's mind is like a prison.

Çünkü romanlar tablolar gibidir, uygulama yapman gerekir.

Because novels, just like paintings, need you to practice.