Translation of "Inancı" in English

0.006 sec.

Examples of using "Inancı" in a sentence and their english translations:

Hiç inancı yoktur.

- He doesn't have any deep convictions.
- He has no deep convictions.

Sami'nin inancı sarsıldı.

Sami's faith was shaken.

Çok derin inancı var.

She has very deep convictions.

Tanrısına sağlam bir inancı vardı.

He had a firm belief in his God.

Çocukların genellikle ailelerine inancı var.

Children usually have faith in their parents.

Bende gösterdiğin inancı takdir ediyorum.

I appreciate the faith you've shown in me.

Onun Allah'a olan inancı sarsılmaz.

Her belief in God is unshaken.

Tom'un, patronuna tam inancı vardır.

Tom has complete faith in his boss.

Onun Allah'a inancı çok sağlam.

Her belief in God is very firm.

Onun sağlam bir inancı var.

He has a firm belief.

Onun çok derin inancı var.

He has very deep convictions.

Onlar hiçbir ahlaki inancı olmayan insanlardır.

They are persons with no moral conscience.

Dan'ın Allah'a güçlü bir inancı vardı.

Dan had a strong faith in God.

Sanırım Tom'un Mary'ye çok inancı var.

- I think Tom has a lot of faith in Mary.
- I think that Tom has a lot of faith in Mary.

O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.

Since then, his faith has been severely shaken.

Benden başka bütün üyelerin onun söylediğine inancı vardı.

All the members but me have faith in what he says.

Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.

Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.

Ancak İmparator'a olan körü körüne inancı Rusya'dan sağ çıkamadı ... bundan sonra

But his blind faith in the Emperor did not survive Russia… henceforth, he’d fight

- Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin. Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
- İçinizdeki inancı asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.

- Never lose faith in yourself. You can do everything you want to do.
- Don't ever lose the faith in yourself... You can do everything you want to do.

İster Avrupalılaşmış Türkiye'de, ister liberal Bahreyn'de, federalist Birleşik Arap Emirlikleri'nde, mutlakiyetçi Katar'da, tarihi Ürdün'de, petrole bağımlı Umman'da olsun, tüm bu yerlerde, yalnızca dünyaya açılmanın onları daha iyi uluslara dönüştürebileceği inancı hakimdir.

Whether it be in Europeanized Turkey, liberal Bahrain, the federalist United Arab Emirates, absolutist Qatar, historical Jordan, oil-dependent Oman, in all of these places the belief prevails that only opening up to the world can transform them into better nations.