Translation of "Bahsettiği" in English

0.005 sec.

Examples of using "Bahsettiği" in a sentence and their english translations:

Bazılarının bahsettiği devrim gerçekleşmedi.

The revolution some have suggested has not taken place.

Tom'un bahsettiği bu değil.

- That's not what Tom is talking about.
- That isn't what Tom is talking about.

Herkesin bahsettiği şey bu.

That's what everyone's talking about.

Onun bahsettiği her şeye güveniyorum.

I repeated his exact statement.

Onun konuşmasında bahsettiği yere gittim.

I have been to the place that she spoke about in her talk.

Bu, Tom'un dün bahsettiği kitap.

This is the book Tom mentioned yesterday.

Bu, Linda'nın dün bahsettiği araba.

This is the car Linda mentioned yesterday.

Bu tam olarak Tom'un bahsettiği şey.

That's exactly what Tom was talking about.

Tom'un bize bahsettiği araba bu mu?

Is this the car Tom told us about?

Belki de Tom'un bahsettiği şey odur.

Maybe that's what Tom was talking about.

Tom'un hakkında bahsettiği tek şey işidir.

The only thing Tom ever talks about is his job.

Tom Mary'nin ona bahsettiği iş için başvurmadı.

Tom didn't apply for the job that Mary told him about.

Tom'un neden bahsettiği konusunda hiçbir fikrim yok.

- I have no idea what Tom is talking about.
- I have no idea what Tom's talking about.

Tom'un Mary'nin neden bahsettiği hakkında hiçbir fikri yoktu.

Tom had no idea what Mary was talking about.

Tom Mary'nin bahsettiği şeyi anlamış gibi kafasını salladı.

Tom nodded as if he understood what Mary was talking about.

Senin ve Tom'un bütün bahsettiği şey şey iş.

All you and Tom ever talk about is work.

Tom'un son zamanlarda bahsettiği tek şey onun yeni evidir.

The only thing Tom has been talking about recently is his new house.

Tom'un, Mary'nin neden bahsettiği hakkında en ufak bir fikri yoktu.

Tom didn't have the slightest idea what Mary was talking about.

Onların bize yıllardır bahsettiği güzellik, hoşgörü dini değilmiş bakın Müslümanlık diyorlar

Look, it is not the religion of beauty and tolerance that they have been talking about for years.

- Tom'un neden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Tom'un neyle ilgili konuştuğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

I had no idea what Tom was talking about.