Translation of "şey" in English

0.023 sec.

Examples of using "şey" in a sentence and their english translations:

şey

thing

- Hiçbir şey arama, hiçbir şey bulma.
- Hiçbir şey aramazsan hiçbir şey bulmazsın.

- The squeaky wheel gets the grease.
- Nothing seek, nothing find.

Hiçbir şey kaybolmaz, hiçbir şey yaratılmaz, her şey dönüşür.

Nothing is lost, nothing is created, everything is transformed.

Hiçbir şey.

Nothing.

Her şey.

Everything.

Şey gibi...

It's like a...

Aynı şey.

It's the same thing.

Zavallı şey!

- Poor thing!
- Poor thing.

- Im...
- Şey...

Er...

Her şey ama her şey vardı

there was everything but everything

- Bir şey görmedik.
- Hiçbir şey görmedik.

- We didn't see anything.
- We saw nothing.

- Her şey yolunda.
- Her şey güzel.

- Everything is OK.
- Everything is fine.
- All is well.
- Everything is alright.
- Everything's fine.

Her şey bir şey ile aynıdır.

Everything is identical to something.

- Bir şey göremedik.
- Bir şey anlayamadık.

- I couldn't see a thing.
- We couldn't see a thing.

- Bir şey koymadın.
- Bir şey koymadınız.

You didn't put anything.

- Her şey aptaldır.
- Her şey aptalca.

Everything is stupid.

Bilmek başka şey, yapmak başka şey.

To know is one thing, and to do is another.

- Bir şey söylememeliydim.
- Hiçbir şey dememeliydim.

I shouldn't have said anything.

Söylediğin şey hakkında çok şey düşünüyorum.

I've been doing a lot of thinking about what you said.

- Bir şey kaçırmadın.
- Bir şey kaçırmadınız.

You didn't miss a thing.

- Hiçbir şey almadım.
- Bir şey almadım.

- I didn't take anything.
- I got nothing.

- Bir şey yapmayacağım.
- Hiçbir şey yapmayacağım.

I won't do anything.

- Bir şey duyuyorum.
- Bir şey işitiyorum.

I hear something.

- Hiçbir şey duyamadım.
- Hiçbir şey duyamıyordum.

I couldn't hear anything.

- Bir şey saklıyorlar.
- Bir şey gizliyorlar.

They are hiding something.

- Her şey yolunda.
- Her şey iyi.

- Everything is fine.
- Everything's fine.

- Bir şey anlamıyorum.
- Hiçbir şey anlamıyorum.
- Ben hiçbir şey anlamıyorum.

- Don't understand a thing.
- I don't understand anything.

- Her şey değişir.
- Her şey değişmek üzere.
- Her şey değişiyor.

- Everything's changing.
- Everything is changing.

- Ben bir şey özlüyorum.
- Bir şey kaçırıyorum.
- Kaçırdığım bir şey var.

I'm missing something.

- Bir şey almalıyım.
- Bir şey almam gerekiyor.
- Bir şey almak zorundayım.

I have to get something.

- Hiçbir şey değişmedi.
- Çok şey değişmedi.
- Değişen pek bir şey olmadı.

- Nothing much has changed.
- Not much has changed.

- Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.
- Sadece hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.

I only know that I know nothing.

Bu farklı bir şey. İlginç bir şey.

This is something different. This is interesting.

- Biz hiçbir şey öğrenmedik.
- Hiçbir şey öğrenmedik.

We didn't learn anything.

- Hiçbir şey duyamıyorum.
- Ben hiçbir şey duymuyorum.

I can't hear anything at all.

Gerçekten istediğim şey, yiyebilecek sıcak bir şey.

What I really want is something hot to eat.

- Bir şey söylemedim.
- Ben bir şey söylemedim.

- I didn't say anything.
- I said nothing.
- I haven't said anything.

Aradığım şey böyle bir şey gibi görünüyor.

What I'm looking for looks something like this.

Şimdi ihtiyacımız olan şey içecek bir şey.

What we need now is something to drink.

Şimdi ihtiyacımız olan şey yiyecek bir şey.

What we need now is something to eat.

- Ben bir şey duymadım.
- Hiçbir şey duymadım.

I've heard nothing.

Konuşmak bir şey, yapmak ayrı bir şey.

Talking is one thing, doing is another.

Herhangi bir şey hakkında bir şey bilmiyorum.

I don't know anything about anything.

- Bir şey söylemeliyim.
- Ben bir şey söylemeliyim.

I must say something.

- Bir şey bilmem gerekiyor.
- Bir şey bilmeliyim.

I need to know something.

- Bir şey almıyorum.
- Bir şey satın almıyorum.

I'm not buying anything.

- Ben bir şey göremiyorum.
- Hiçbir şey göremiyorum!

- I can't see anything.
- I can't see anything!

Her şey akar ve hiçbir şey kalmaz.

Everything flows and nothing remains.

- Onlar hiçbir şey bilmiyorlar.
- Hiçbir şey bilmiyorlar.

They know nothing.

- Hiçbir şey bilmiyorsun.
- Bir şey bildiğin yok.

You know nothing.

- Hiçbir şey söylemedik.
- Biz bir şey söylemedik.

- We didn't say anything.
- We said nothing.

Herhangi bir şey hakkında bir şey söyleme.

Don't say anything about anything.

- Herhangi bir şey uydurmadım.
- Hiçbir şey uydurmadım.

I didn't make anything up.

- Bir şey anlamıyorum.
- Ben hiçbir şey anlamıyorum.

I don't understand anything.

- Bir şey duymuyorum.
- Ben bir şey duymuyorum.

I don't hear anything.

Eğer bir şey görürseniz, bir şey söyleyin!

If you see something, say something!

Bir şey söylüyor, başka bir şey kastediyor.

He says one thing and means another.

- Ben bir şey görmüyorum.
- Bir şey anlamıyorum.

- I don't see anything.
- I don't see anything!

- Bir şey oluyordu.
- Bir şey devam ediyordu.

Something was going on.

Hiçbir şey bir şey için yararlı değildir.

Nothing is useful to anything.

- Çok şey bekliyorum.
- Çok şey ümit ediyorum.

I expect a lot.

Güzel bir şey söyleyemezsen hiçbir şey söyleme.

If you can't say anything nice, don't say anything.

- Hiçbir şey anlamıyorum.
- Ben hiçbir şey anlamıyorum.

I'm not understanding anything.

- Bu şey iğrenç.
- Bu iğrenç bir şey.

- This is ugly.
- This is disgusting.
- It's disgusting.
- That is disgusting.

- Modası geçmiş bir şey.
- Eski moda bir şey.
- Miadı dolmuş bir şey.
- Zamanı geçmiş bir şey.

It's obsolete.

Hiçbir şey söylemiyordum.

I ain't saying nothing.

Her şey altından

Everything is golden

üç şey var.

there is three things we should do.

Genelde söyledikler şey,

Usually, what they say is,

İkinci şey: meditasyon.

The second thing: meditation.

Mikrobiyom denilen şey.

the rest is what is called the microbiome.

Arkamdaki bu şey,

So with that behind me,

Bir şey anlatayım.

If you're in the b...when I, let me tell you something,

Kaybedilen şey değil.

and not what's lost.

"Bildiğimiz her şey,"

"For all we know,"

Birçok şey olacaktır.

It will become many things.

Öğrendiğim ikinci şey,

The second thing I learned

Hiçbir şey değişmeyecek.

nothing is going to change,

Harika bir şey.

It's amazing.

Büyük bir şey,

It's time to do something big.

Şuan hissettiğiniz şey,

And know that this feeling you're feeling right now,

Bundan öğrendiğim şey,

See, what I learned

Yazdığı şey şuydu...

What she wrote was ...

Yakınlaştıracak olan şey.

as opposed to away from our own humanity.

Sana söyleyeceğim şey

What I'm going to tell you cannot be interpreted

çok şey kazanıyorsun.

you win a lot.

Güneşte parlayan şey.

That in the sun.

Mümkün olan şey.

how people get better at what they do.

Başka bir şey

another thing

Aklıma şey geldi

Something came to my mind

Önemli bir şey

Something important

Başaramadığı bir şey .

consistently failed to achieve.

Hiçbir şey değil.

Nothing.

Olan şey şuydu,

So what happened was,

Hiçbir şey görmedik.

We didn't see anything.

Her şey sakin.

All is quiet.

Söylediğin şey doğrudur.

What you say is right.

Hiçbir şey değildi.

It was nothing.