Translation of "Olarak" in English

0.010 sec.

Examples of using "Olarak" in a sentence and their english translations:

Düşkün olarak gömülür, görkemli olarak diriltilir. Zayıf olarak gömülür, güçlü olarak diriltilir.

It is sown in dishonour; it is raised in glory. It is sown in weakness; it is raised in power.

İkinci olarak;

Number two:

Üçüncü olarak;

Number three:

İlk olarak:

Number one:

Üçüncü olarak:

Number three:

Dördüncü olarak:

Number four:

İkinci olarak,

Second --

Insanoğlu olarak

as a human being

olarak değerlendirildi .

dangerous by NASA’s most senior engineers.

olarak tanımlayabiliriz.

peoples civil liberties.

- Tam olarak neredesiniz?
- Tam olarak neredesin?

Where exactly are you?

- Tam olarak bilmiyorum.
- Kesin olarak bilmiyorum.

- I don't know for certain.
- I do not know exactly.
- I don't know for sure.
- I don't know exactly.

- Berberice olarak cevapla.
- Berberice olarak cevap ver.
- Berberice olarak yanıtla.
- Berberice olarak yanıt ver.

Answer in Berber.

- Kesin olarak bilmeliyim.
- Kesin olarak bilmem gerekiyor.
- Kesin olarak bilmek zorundayım.

I have to know for sure.

Hem bireysel olarak hem de toplum olarak,

both individually and as a society,

Diğerlerinden farklı olarak din dışı olarak görünmez

Unlike others, it does not appear to be non-religious

- Bir satıcı olarak çalışıyorum.
- Tezgâhtar olarak çalışıyorum.

I work as a salesman.

2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.

The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.

- Onu kişisel olarak almayın.
- Kişisel olarak alma.

- Don't take it personally.
- Don't take it personal.

Tom zihinsel olarak değil fiziksel olarak oradaydı.

Tom was there physically, but not mentally.

Küresel olarak düşün, yerel olarak hareket et.

Think globally, act locally.

Bu bitki yaygın olarak ilaç olarak kullanılır.

This plant is widely used as medicine.

Her birimiz için, ebeveyn olarak, öğretmen olarak, yönetici olarak ve bugün burada

it applies to each of us, as a parent, as a teacher, as a manager,

Şimdi, ilk olarak

Now, first of all,

Kalıcı olarak azalabilir.

in an increasingly competitive economy.

Kötü olarak görülür.

is looked upon as a villain.

Düzenli olarak, basında

Routinely, in the media,

Bir nörolog olarak

at the University Hospital here in Liège

Birinci adım olarak

What I want you to do for step number one is:

İlk olarak durun.

First: stop.

Eş zamanlı olarak,

Simultaneously,

Parlamento olarak adlandırılan

particularly in the legislature --

Toplumlarda yaygın olarak

seeing the continued indifference

Bir aday olarak,

As a candidate,

Direkt olarak etkilenecek.

these people will be directly affected.

Tam olarak göremiyordu.

because of vision loss.

Son olarak üç:

And three:

Tam olarak değil.

Well, not exactly.

Ayrıcalıklı insanlar olarak

For those of us with privilege,

Ve üçüncü olarak;

And third --

Son olarak, kimlik.

Finally, identity.

olarak da popülerdir.

as jewelry and for display.

Motif olarak kullanıyoruz

We use it as a motif

Biz millet olarak

as we nation

Tam olarak buydu

this is exactly

Toplum olarak biz

As a society we

Passchendaele olarak hatırlanacaktır.

Tam olarak gerçekleşmez.

to take off.

Emin olarak söyleyemem.

I can't say for sure.

Fiziksel olarak imkânsız.

Physically impossible.

Yazılı olarak koyun.

Put that in writing.

Tam olarak söyleyemem.

I can't say exactly.

İlke olarak yanındayım.

In principle, I'm with you.

Öğretmen olarak çalışıyorum.

I work as a teacher.

Dâhi olarak tanınır.

He was reputed to be a genius.

Yaya olarak dolaştı.

I traveled on foot.

Arkadaş olarak buradayım.

I'm here as a friend.

Düzenli olarak haberleşiyoruz.

We've been communicating regularly.

Ek olarak, uçabilirim.

In addition, I can fly.

Tam olarak hatırlayamıyorum.

I can't remember exactly.

Tam olarak bilmiyorum.

- I do not know exactly.
- I don't know exactly.
- I don't rightly know.

Tercüman olarak çalışıyor.

He works as a translator.

Mutlu olarak ölmedi.

He didn't die happily.

Tam olarak hatırlamıyorum.

I don't remember exactly.

'Yapabilecekleriniz, prensip olarak,

"What you can do, in principle,

Asistanın olarak çalışacağım.

I'll be working as your assistant.

Resmi olarak tanışmadık.

We haven't officially met.

Tam olarak şaşırmadım.

I'm not exactly surprised.

İlk olarak gidebilirsin.

You can go first.

İlk olarak kim?

Who's first?

Prensip olarak katılıyorum.

I agree in principle.

Sonuç olarak, haklısın.

You are right, after all.

Ciddi olarak konuşalım.

Let's talk seriously.

Tam olarak bilmiyoruz.

We don't know exactly.

Geçici olarak kördüm.

I was momentarily blinded.

Kesin olarak söyleyemem.

I can't tell for sure.

Teknik olarak doğrusun.

Technically, you're correct.

Tam olarak neredeyiz?

- Where are we exactly?
- Where exactly are we?

Resmi olarak tatildeyim.

I'm officially on vacation.

Başkan olarak atandım.

- I was appointed chairperson.
- I was appointed chairman.

Keskin olarak soğuktu.

It was bitterly cold.

Başkan olarak atandı.

She was named as chairman.

Peşin olarak ödeyebilirim.

I can pay upfront.

Kesin olarak bilmiyorum.

- I don't know for sure.
- I don't know exactly.

Tam olarak kimsin?

Who are you all?

Doğal olarak sinirlendi.

Naturally he got angry.

- Elbette.
- Doğal olarak.

Naturally.

Emsal olarak belirlendi.

The precedent has been set.

Temel olarak dışlanmıştım.

I was basically ostracized.

Fiziksel olarak hazırdım.

I was physically ready.

Özel olarak ilgilenmiyorum.

I don't particularly mind.

Vardiyalı olarak çalışıyorum.

I work in shifts.

Tam olarak ödenmiş.

It's been paid in full.

Aşçı olarak çalışıyorum.

I work as a cook.