Translation of "Habilidad" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Habilidad" in a sentence and their turkish translations:

Esta tarea requiere habilidad.

Bu görev maharet gerektirir.

Pero uso la palabra habilidad

Ama, ben yetenek sözcüğünü kullanıyorum

Siempre han tenido esa habilidad.

Bu beceriye hep sahiptiniz.

Como la habilidad o la creencia

kendine güvenme ve bir görevi başarma konusundaki

Se te pagará según tu habilidad.

Yeteneğine göre ödeme yapılacak.

Nosotros tenemos la habilidad de recordar.

Hatırlama yeteneğine sahibiz.

Ese trabajo exige una habilidad especial.

Bu çalışma özel yetenek ister.

Se trata de habilidad, conocimiento y riesgo.

Bu tamamen beceri, bilgi ve riskle ilgili.

Se trata de habilidad, conocimiento y riesgos.

Bu tamamen beceri, bilgi ve riskle ilgili.

Se trata de una habilidad vital crítica.

hayati bir yaşam becerisidir.

Pero la araña tiene una habilidad notable.

Fakat avcının inanılmaz bir kabiliyeti var.

Demostrando su habilidad para el alto mando.

yüksek komuta yeteneğini kanıtladı.

El hombre tiene la habilidad de hablar.

İnsanoğlunun konuşma yeteneği vardır.

Él tiene habilidad para el trabajo manual.

Onun el işçiliği becerisi vardır.

Su habilidad para las matemáticas es extraordinaria.

Onun matematikteki yeteneği çok iyi.

Su habilidad de transportarse por el aire.

Hava yoluyla seyahat edebilme yeteneğine.

No hay ninguna duda sobre su habilidad.

Onun yeteneği hakkında şüphe yok.

Si pierden su habilidad de sostener la concentración,

Eğer konsantrasyonunu koruma yeteneğini yitirirsen

Todos hemos intentado aprender una nueva habilidad motora,

Yeni bir motor yetisi öğrenmeye çalıştık,

Y la habilidad mejoraba a medida que crecían.

ve bu yetenek yaşlandıkça iyileşmekteydi.

Es la habilidad motora de montar en bici.

bisiklet sürmek için gereken motor becerisidir.

Que es la habilidad de comunicarse usando electricidad.

o da elektriği kullanarak iletişim kurma kabiliyeti.

Casi era demasiado tarde. Pero con inmensa habilidad,

Neredeyse çok geçti. Ancak muazzam bir beceriyle,

Ella es orgullosa de su habilidad para cocinar.

Yemek pişirme yeteneğiyle ilgili kendisiyle gurur duyar.

No tiene la habilidad para dirigir ese grupo.

O, o gruba önderlik etme yeteneğine sahip değil.

Y respeto por su habilidad de controlar nuestro clima.

ve iklimimizi kontrol etme yeteneğine saygı.

Con habilidad y perseverancia es posible alcanzar cualquier objetivo.

Beceri ve azimle herhangi hedefe ulaşabilirsiniz.

Aquel profesor tiene habilidad para tratar a los alumnos.

Öğretmen, öğrencilerle iyi başa çıkıyor.

Cuando los padres se preocupan por su propia habilidad matemática

Kendi matematik becerilerinden endişe eden

Respeto por su habilidad como base de toda la vida,

Yeryüzündeki tüm yaşamın temeli olma yeteneğine saygı,

Que poco a poco disolvieron mi habilidad de trabajar bien.

küçük davranışlar ve durumlardı.

- Él confía en su habilidad.
- Él confía en su capacidad.

Becerisine güveniyor.

- Realmente confió en su habilidad.
- Realmente confío en su capacidad.

Ben gerçekten onun yeteneğine güveniyorum.

Puedo tener toda la habilidad del mundo, pero no soy mago.

İstediğiniz kadar yetenekli olabilirsiniz ama ben sihirbaz değilim.

Respeto por su habilidad de servir como un banco de carbono

karbon bankası olarak hizmet sunma yeteneğine saygı

Pero tengo una extraña habilidad para entender todo sobre la ciencia,

bilimle ilgili her şeyi anlamaya yönelik esrarengiz bir yeteneğim var,

Y a pesar de toda la habilidad predadora que posee un león,

Bir aslan sahip olduğu tüm harika yırtıcı becerilerine rağmen

Lo que está en cuestión no es su habilidad sino su carácter.

Sorun onun yeteneği değil, karakteridir.

Algunos miembros de la junta cuestionaron su habilidad para dirigir la corporación.

Bazı yönetim kurulu üyeleri onun şirketi işletme yeteneğini sorguladı.

La habilidad de la niña para hablar cuatro idiomas fluidamente me impresionó.

Kızın akıcı biçimde dört dil konuşma yeteneği beni etkiledi.

La larga oscuridad será una prueba de su resistencia y de su habilidad.

Anneyi bekleyen uzun karanlık, dayanıklılığını ve kabiliyetini sınayacak.

Toda la habilidad de los marineros sucumbió ante la violencia de la tormenta.

Denizcilerin tüm yetenekleri fırtınanın şiddetine boyun eğdi.

Pero demostró aún más su habilidad militar, ganando una serie de escaramuzas en la

Ancak, Desaix'in Yukarı Mısır'a yaptığı seferde bir dizi çatışmayı kazanarak askeri becerisini daha da kanıtladı

Sin embargo, fue un papel que desempeñó con gran habilidad: su división se distinguió

. Yine de, büyük bir ustalıkla gerçekleştirdiği bir roldü: Bölümü

- El hombre tiene la habilidad de hablar.
- El hombre tiene la capacidad de hablar.

İnsan konuşmaya yeteneğine sahiptir.

Pero aún no tienen ni la habilidad ni la fuerza para sobrevivir sin su madre.

anneleri olmadan hayatta kalacak yetenek veya güce henüz sahip değiller.

Eso es inteligencia de invertebrados de alto nivel. Su habilidad para aprender y recordar detalles.

Bu, üst düzey omurgasız zekâsı. Detayları öğrenme ve hatırlama yeteneği.

Es la habilidad de Cneo para actuar de manera autónoma. sin esperar directivas de Roma que

Akdeniz'in bu yarısında senatoya stratejik avantaj sağlayan durum Gnaeus'un Roma'dan...

Napoleón le dio a Davout un papel que, visto en retrospectiva, parece un desperdicio desastroso de su habilidad.

Napolyon, Davout'a - geriye dönüp bakıldığında - yeteneğini feci bir şekilde boşa harcayan bir rol verdi.