Translation of "Una" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Una" in a sentence and their turkish translations:

- Una vaina para una espada es una funda.
- Una funda para una espada es una vaina.

Kılıcın kılıfına kın denir.

- Una frase es una frase.
- Una oración es una oración.

Bir cümle bir cümledir.

- Había una vez una hermosa princesa.
- Érase una vez una bella princesa.
- Érase una vez una hermosa princesa.

Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.

Una liebre echó una carrera contra una tortuga.

Bir tavşan, bir kaplumbağa ile yarıştı.

- Entre una teoría y una idea hay una gran diferencia.
- Hay una diferencia grande entre una teoría y una idea.
- Hay una gran diferencia entre una teoría y una idea.

Bir teori ve bir düşünce arasında büyük bir farklılık vardır.

- ¿Necesita una ambulancia?
- ¿Necesitas una ambulancia?
- ¿Necesitás una ambulancia?
- ¿Necesitan una ambulancia?

Bir ambulansa ihtiyacın var mı?

- Escribe una respuesta.
- Escriba una respuesta.
- Escriban una respuesta.
- Escribid una respuesta.

Cevap yazın.

- Elige una palabra.
- Elija una palabra.
- Eligid una palabra.
- Elijan una palabra.

- Bir kelime seç.
- Bir kelime seçin.
- Bir sözcük seçin.
- Bir sözcük seç.

- ¡Dame una oportunidad!
- Dame una chance.
- Dame una oportunidad.

Bana bir şans ver.

- "¿Quieres una camiseta?" "Sí, quisiera una roja."
- —¿Quieres una camiseta? —Sí, quiero una roja.

Bir tişört istiyor musun?" "Evet, kırmızı olanı istiyorum."

- Mereces una medalla.
- Merecen una medalla.
- Te mereces una medalla.
- Os merecéis una medalla.

Bir madalyayı hak ediyorsun.

- Leo una carta.
- Estoy leyendo una carta.
- He leído una carta.
- Leí una carta.

- Bir mektup okuyorum.
- Bir mektup okudum.

- Mary compró una falda y una blusa.
- Mary compró una pollera y una blusa.

Mary bir etek ve bir bluz satın aldı.

Entre una teoría y una idea hay una gran diferencia.

Teori ve fikir arasında büyük fark vardır.

- ¿Tienes una hermana?
- ¿Tenéis una hermana?
- ¿Tiene usted una hermana?

Bir kız kardeşin var mı?

una caja con llave, una prisión.

kapalı kutu, hapishane olarak adlandırıyordu.

Como una llave en una cerradura.

Kilit ve anahtar gibi.

"¿Tenés una birome?" "Si, tengo una."

"Dolma kalemin var mı?" "Evet, bir tane var."

¡Trae una pizza y una cerveza!

- Pizza ve bira getir!
- Pizzayla bira getir!
- Bir pizza ve bir bira getir!

Una vez vi una estrella fugaz.

- Bir zamanlar bir yıldız kayması gördüm.
- Bir defasında bir yıldız kayması gördüm.

- Era una pesadilla.
- Fue una pesadilla.

- O bir kabustu.
- Tam bir felaketti.
- O bir kâbustu.

- Dame una pista.
- Dame una propina.

Bana bir bahşiş ver.

- ¡Dame una oportunidad!
- Dame una oportunidad.

Bana bir şans ver.

- Toma una aspirina.
- Tómate una aspirina.

Biraz aspirin al.

- Fue una broma.
- Era una broma.

O bir şakaydı.

Compré una revista en una tienda.

Ben bir mağazadan bir dergi satın aldım.

- Saque una carta.
- Saca una carta.

Bir kart al.

"Quisiéramos una cerveza." "¿Solo una cerveza?"

"Biz bir bira istiyoruz." "Sadece bir bira mı?"

- ¿Querés una calculadora?
- ¿Quieres una calculadora?

- Bir hesap makinesi ister misin?
- Bir hesap makinesi istiyor musun?

¿Prefiere una manzana o una pera?

Bir elmayı mı yoksa bir armutu mu tercih edersin?

- Entendemos una indirecta.
- Entendemos una insinuación.

- Söylenmek isteneni anlıyoruz.
- Mesajı aldık.

- Miro una película.
- Veo una película.

Bir film izliyorum.

- Ordené una pizza.
- Pedí una pizza.

Bir pizza sipariş ettim.

- Dame una mano.
- Préstame una mano.

Bana yardım et.

Una mariposa es una oruga adulta.

Bir kelebek olgun bir tırtıldır.

Una vez vi una ballena viva.

Bir kez canlı bir balina gördüm.

- Haz una lista.
- Hagan una lista.

Bir liste yap.

Es una prioridad, no una preferencia.

Bu bir tercih değil, önceliktir.

- Ponte una bata.
- Póngase una bata.

Bir elbise giy.

- Es una piña.
- Es una ananá.

Bu bir ananas.

¿Es una muchacha o una mujer?

O bir kız mı yoksa bir kadın mı?

- ¿Quieres una manzana?
- ¿Querés una manzana?

Bir elma ister misin?

Había una vez una hermosa princesa.

Bir zamanlar, güzel bir prenses yaşıyordu.

- Toma una rosquilla.
- Cómete una rosquilla.

Bir çörek ye.

Una llave es una herramienta habitual.

Bir İngiliz anahtarı, yaygın olarak kullanılan bir araçtır.

- ¿Querés una galletita?
- ¿Quieres una galleta?

Bir kurabiye ister misin?

Una afirmación no es una prueba.

Bir iddia bir kanıt değildir.

- Veo una niña.
- Veo una muchacha.

Ben bir kız görüyorum.

Una vez hubo aquí una iglesia.

Burada bir zamanlar bir kilise vardı.

- ¿Sabes una cosa? - ¿Sabes una--? Es una lástima, una lástima que están perdiendo el Uruguay.

Ve biliyor musun? Çok yazık... Uruguay'ı kaybediyor olmaları çok yazık.

- Llama a una ambulancia.
- Llama una ambulancia.
- Llamen a una ambulancia.

Bir ambulans çağırın.

La habitación solo tenía una cama, una mesa y una silla.

Odanın sadece bir yatağı, bir masası ve bir sandalyesi vardı.

- Tú eres una amenaza.
- Es usted una amenaza.
- Sois una amenaza.

Sen bir tehditsin.

- Ella, más que una amiga, es una conocida.
- Ella más que una amiga es una conocida.

O bir arkadaştan daha çok bir tanıdık.

- Estoy comiendo una manzana.
- Me estoy comiendo una manzana.
- Como una manzana.
- Yo como una manzana.

- Ben bir elma yiyorum.
- Bir elma yiyorum.

Una sugerencia:

Bir öneri:

Una tarántula.

Bir tarantula.

Una cascabel.

Bu bir çıngıraklı yılan.

una idea,

bir fikir,

Una hembra.

Bir dişi.

Una brisa.

Esinti çıktı.

Una trampa.

Bir tuzak.

Una muerte

Birinin ölmesi...

Una quinta

beşli.

Probé una.

Birinin tattım.

¡Quiero una!

Ondan bir tane istiyorum!

una experiencia.

olduğunu söyleyebilirim.

¡Una mariposa!

- Bir kelebek!
- Kelebek!

Una vez construida,  es una increíble protección.

Bunu inşa ettikten sonra inanılmaz bir korunmanız olur.

Un teléfono inteligente, una tableta, una computadora.

akıllı telefon, tablet veya bilgisayar.

Tenía una buena red, una buena reputación...

İyi bir çevrem, iyi bir itibarım vardı. İyi olacağımı

Hagamos una muestra ahora. Considera una piscina

şimdi bir örneklendirme yapalım. Bir havuz düşünün

Necesito una bolsa. ¿Me puedes prestar una?

Bir çantaya ihtiyacım var. Bir tane ödünç verir misin?

- Tuve una pesadilla.
- He tenido una pesadilla.

- Ben bir kabus gördüm.
- Bir kâbus gördüm.

Si quieres una pluma, te prestaré una.

Eğer bir kalem istiyorsan, sana bir tane ödünç verebilirim.

Una gran araña estaba tejiendo una tela.

Büyük bir örümcek bir ağ örüyordu.

- Estoy leyendo una revista.
- Leo una revista.

Ben bir dergi okuyorum.

- Hiciste una promesa.
- Has hecho una promesa.

Bir söz verdin.

- ¿Hubo una autopsia?
- ¿Se realizó una autopsia?

Bir otopsi var mıydı?

Tom pidió una manta y una almohada.

Tom çarşaf ve yastık istedi.

Una nube es una masa de vapor.

Bulut bir buhar kitlesidir.

- Vamos, cantemos una canción.
- Cantemos una canción.

Bir şarkı söylememize izin verin.

- Es una torre.
- Esta es una torre.

Bu bir kule.

- Es una niña.
- Ella es una niña.

O bir kız.

- Leo una carta.
- Estoy leyendo una carta.

Bir mektup okuyorum.

- Es una zorra.
- Ella es una zorra.

- O, çekici bir kadın.
- O, seksi bir kadın.

- Esta es una broma.
- Es una broma.

Bu bir şaka.

- Veo una reina.
- Estoy viendo una reina.

Bir kraliçe görüyorum.

- Es una catástrofe.
- Esto es una catástrofe.

Bu bir felaket.

Ella es una amiga de una amiga.

O bir arkadaşın arkadaşıdır.

- Estoy escribiendo una carta.
- Escribo una carta.

- Bir mektup yazıyorum.
- Ben bir mektup yazıyorum.
- Mektup yazıyorum.

- Elige a una persona.
- Elija una persona.

Bir kişi seçin.

- Esto es una orden.
- Es una orden.

Bu bir emirdir.

No quiero una disculpa. Quiero una explicación.

Ben bir özür istemiyorum. Ben bir açıklama istiyorum.