Examples of using "Enfrentar" in a sentence and their turkish translations:
nasıl bunu benim karşıma çıkarıyor diye
El Cap'e solo tırmanış zamanıydı.
Ve daha büyük avlara yeltenebilirler.
O, kaderi ile yüzleşmeye hazırdı.
başa çıkamayacağımız kadar çok örümcekle karşılaşabiliriz.
Eğer özgürlük istiyorsan, ebeveynlerinle yüzleşmek zorunda kalacaksın.
Gerçekle yüzleşmelisin.
ve bu gülüp geçebileceğim bir şey değildi
Ama yılın bu vakti... ...geceyle yüzleşmek zorundalar.
Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.
insanlar diyor abi o yalan ya sıkıyor gibi söylemlerle karşı karşıya kalabiliyor
Tom oğlunun intiharı ile başa çıkmada sorun yaşıyor.
bir oda dolusu yabancının karşısında durabilen
Sıkı bir rekabetle karşılaşacaksın.
Birçok ülke benzer sorunlar yaşıyorlar.
Kendi sorunlarınızla yüzleşecek kadar büyümüşsünüzdür.