Translation of "Libertad" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Libertad" in a sentence and their turkish translations:

Libertad.

Özgürlük.

- Ellos pelearon por la libertad.
- Lucharon por la libertad.
- Ellos lucharon por la libertad.
- Ellas lucharon por la libertad.

Onlar özgürlük için savaştılar.

Quiero mi libertad.

Özgürlüğümü istiyorum.

Queremos la libertad.

Biz özgürlük istiyoruz.

- Luchan por la libertad.
- Ellos luchan por la libertad.

Onlar özgürlük için mücadele veriyorlar.

No hay libertad para los enemigos de la libertad.

Özgürlük düşmanları için özgürlük yoktur.

Murieron por la libertad.

Özgürlük uğruna öldüler.

Lucharon por su libertad.

Onlar özgürlükleri için savaştılar.

¿Querías hablarme de libertad?

Bana özgürlüğü mü anlatmak istedin?

Me gusta la libertad.

Özgürlüğü seviyorum.

Queríamos libertad para todos.

Biz, herkes için özgürlük istedik.

Están luchando para la libertad.

Onlar özgürlük için mücadele veriyorlar.

Ellos me arrebataron mi libertad.

Onlar beni özgürlüğümden mahrum ettiler.

Vive en libertad o muere.

Özgür yaşa veya öl.

La gente ama la libertad.

İnsanlar özgürlüğü sever.

La libertad tiene un costo.

Özgürlüğün bir bedeli vardır.

Has obtenido la libertad condicional.

Şartlı tahliye oldun.

La libertad no es gratis.

- Özgürlük bedava değildir.
- Özgürlük bedelsiz değildir.

Tom no tiene mucha libertad.

Tom'un çok fazla özgürlüğü yoktur.

- La libertad de expresión fue firmemente restringida.
- La libertad de expresión fue estrictamente limitada.

İfade özgürlüğü ciddi şekilde sınırlandı.

Nuestra libertad de expresión, de asociación,

İfade özgürlüğümüz, örgütlenme özgürlüğümüz,

Si no, nuestra libertad de pensamiento,

Aksi takdirde düşünce özgürlüğümüz,

La libertad marca toda la diferencia.

Tüm farkı özgürlük yaratıyor.

La libertad marca toda la diferencia,

Tüm farkı özgürlük yaratıyor

Al prisionero le dieron su libertad.

Tutukluya özgürlüğü verildi.

No hay libertad para los ignorantes.

Cahil için özgürlük yoktur.

Uno debe pagar por la libertad.

Özgürlük için bedel ödenmeli.

El prisionero fue puesto en libertad.

- Tutuklu serbest bırakıldı.
- Tutukluya özgürlüğü verildi.

¡Dame la libertad o la muerte!

Bana özgürlük ya da ölüm ver!

Los pueblos luchan por su libertad.

Uluslar özgürlük için savaşıyor.

Esa es la libertad de prensa.

Bu basın özgürlüğü.

Garantizó la libertad de sus esclavos.

O, kölelerinin özgürlüğünü garantiledi.

- Dan está a favor de la libertad de expresión.
- Dan apoya la libertad de expresión.

Dan ifade özgürlüğü yanlısıdır.

- La esencia de la libertad son las matemáticas.
- Las matemáticas son la esencia de la libertad.

- Özgürlüğün özü matematiktir.
- Hürriyetin özü matematiktir.
- Özgürlüğün temeli matematiktir.

Dame la libertad o dame la muerte.

Bana ya özgürlük verin ya da ölüm verin!

Defiendo la libertad de expresión para todos.

Herkes için konuşma özgürlüğünü destekliyorum.

Ellos lucharon por la libertad de religión.

Onlar din özgürlüğü için savaştılar.

Tienes la libertad de viajar adonde gustes.

İstediğiniz yere seyahat etme özgürlüğünüz var.

La libertad de expresión fue firmemente restringida.

İfade özgürlüğü ciddi şekilde sınırlandı.

"Libertad, igualdad, fraternidad" es el lema francés.

"Özgürlük, eşitlik, kardeşlik" bir Fransız sloganıdır.

La libertad comienza donde la ignorancia termina.

Özgürlük cehaletin bittiği yerde başlar.

Los refugiados supervivientes aspiraban a la libertad.

Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor.

Cuando decimos libertad, lo asociamos con Lincoln.

Biz özgürlük dediğimizde onu Lincoln ile ilişkilendiriyoruz.

Los prisioneros han sido puestos en libertad.

Mahkumlar serbest bırakıldı.

En el que las personas sacrificarían su libertad

insanların özgürlüklerinden feragat ettikleri

La primera es que la libertad da asco.

İlki, bağımsızlığın berbat bir şey olduğu.

No pueden pagar el precio de su libertad.

Özgürlüklerinin bedelini ödeyemiyorlar.

Debemos defender nuestra libertad cueste lo que cueste.

Ne pahasına olursa olsun özgürlüğümüzü savunmalıyız.

Una verdadera democracia avala la libertad de expresión.

Gerçek demokrasi ücretsiz konuşma sağlar.

Y ... la sombra está invadiendo nuestra propia libertad.

Ve bu gölge, bizim özgürlüğümüzü de tehdit etmeye başlamıştır.

No permito que nadie me arrebate mi libertad.

Kimsenin özgürlüğümü elimden almasına izin vermiyorum.

Me gustaría ver la Estatua de la Libertad.

Özgürlük Anıtı'nı görmek istiyorum.

En este país no hay libertad de religión.

Bu ülkede din özgürlüğü yok.

Para dar derechos a las mujeres, para dar libertad,

Kadınlara hak vermekten, özgürlüğünü vermekten,

¡Tierra de libertad, tierra del futuro, yo te saludo!

Özgürlük ülkesi, geleceğin ülkesi, seni selamlıyorum!

"Libertad, igualdad, hermandad" es también el lema de Haití.

"Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" Haiti'nin de sloganıdır.

Si querés libertad, tendrás que enfrentar a tus padres.

Eğer özgürlük istiyorsan, ebeveynlerinle yüzleşmek zorunda kalacaksın.

Tom podrá optar a libertad condicional en cinco años.

Tom, beş yıl sonra şartlı tahliye olabilecek.

¿Alguna vez has visitado la Estatua de la Libertad?

Özgürlük Anıtını hiç ziyaret ettiniz mi?

- La Estatua de la Libertad es el símbolo de América.
- La estatua de la Libertad es el símbolo de Estados Unidos.

Özgürlük anıtı Amerika'nın sembolüdür.

Cada generación está llamada a esta lucha por la libertad.

Her nesil bu özgürlük mücadelesi için çağrılacak.

Aún seguimos sufriendo y luchando por nuestra libertad y humanidad.

acı çeken ve savaşan siyahi kitleler olarak görüyoruz.

La Estatua de la Libertad es el símbolo de América.

Özgürlük Heykeli Amerika'nın sembolüdür.

La libertad vale más que el oro y la plata.

Özgürlük gümüş ve altından daha değerlidir.

La Estatua de la Libertad se encuentra en Nueva York.

Özgürlük Anıtı New York'ta bulunmaktadır.

El tribunal la condenó a seis meses de libertad condicional.

- Mahkeme onu altı aylık koşullu salıverme kararı ile serbest bıraktı.
- Mahkeme onun adına altı aylık şartlı tahliye kararına hükmetti.

Sobre las nubes, el piloto sentía una libertad sin fronteras.

Pilot bulutların üstünde sınırları olmayan bir özgürlük hissetti.

Nos vemos obligados a elegir entre nuestra humanidad y nuestra libertad.

insanlığımız ve özgürlüğümüz arasında seçim yapmaya zorluyor.

La libertad no es un océano en el que queramos nadar,

Bağımsızlık yüzmek isteyeceğiniz bir okyanus değil,

Es por eso que necesitamos el derecho a la libertad cognitiva.

Bu sebeple, bilişsel özgürlüğe dair haklara ihtiyacımız var.

Ha llegado la hora de una revolución de la libertad cognitiva.

Hepimiz için bilişsel özgürlük hakkında yenilik talep etme zamanı geldi.

Al menos por un tiempo recobraron su libertad del yugo otomano.

En azından bir süre Osmanlı boyunduruğundan özgürlüklerini geri kazandılar.

Tienes la libertad de viajar a cualquier lugar que te guste.

İstediğiniz yere gitme özgürlüğüne sahipsiniz.

La nueva ley ha despojado a los ciudadanos de su libertad.

Yeni yasa vatandaşları özgürlüklerinden mahrum etti.

Un gran número de estudiantes luchó por conseguir libertad de expresión.

- Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için savaştı.
- Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için mücadele etti.

La estatua de la Libertad es el símbolo de Estados Unidos.

Özgürlük anıtı Amerika'nın sembolüdür.

- El prisionero fue puesto en libertad ayer.
- El prisionero fue liberado ayer.

- Tutuklu dün serbest bırakıldı.
- Tutuklu dün salıverildi.

Todos los estudiantes tienen libertad para hacer uso de la biblioteca universitaria.

Bütün öğrenciler üniversite kütüphanesini kullanmakta serbesttirler.

La guerra es paz. La libertad es esclavitud. La ignorancia es fuerza.

Savaş barıştır. Özgürlük köleliktir. Cahillik güçtür.

Toda persona tiene derecho a la libertad de reunión y de asociación pacíficas.

Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.

El conformismo es el carcelero de la libertad, y el enemigo del crecimiento.

Uygunluk özgürlüğün gardiyanı ve büyümenin düşmanıdır.

Pero solo si les damos la libertad y la protección que necesitan para crecer

ancak onlara, kâşif ve mucit olmaları için

Tienes el derecho a la libertad de expresión, pero no el derecho a difamar.

Serbest konuşma özgürlüğün var ama iftira etme hakkın yok.

- Tenés la libertad de decir lo que pensás.
- Eres libre de decir lo que piensas.

Düşündüğünü söylemekte özgürsün.

En EEUU, la libertad de culto es una de las garantías de la Carta de Derechos.

ABD'de din özgürlüğü Haklar Bildirisinin teminatlarından biridir.

Toda persona tiene derecho a la libertad de pensamiento, de conciencia y de religión; este derecho incluye la libertad de cambiar de religión o de creencia, así como la libertad de manifestar su religión o su creencia, individual y colectivamente, tanto en público como en privado, por la enseñanza, la práctica, el culto y la observancia.

Herkesin, fikir, vicdan ve din hürriyeti hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.

- A Tom le condenaron a cinco días de prisión y un año de libertad condicional por conducir borracho.
- A Tom lo condenaron a cinco días de prisión y un año de libertad condicional por conducir en estado de ebriedad.

Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi.

- Me gustaría verte cuando estés libre.
- Me gustaría verte cuando te liberen.
- Me gustaría verte cuando estés en libertad.

Boş olduğunda seni görmek istiyorum.

La libertad no es algo que solo se te ha dado. Tienes que luchar por ella y aprovecharla por ti mismo.

Özgürlük sadece size verilen bir şey değil. Bunun için savaşmanız ve kendiniz ele geçirmeniz gerekir.

- Tom intentó liberarse con un forcejeo.
- Tom se esforzó por soltar sus ataduras.
- Tom forcejeó buscando su liberación.
- Tom se debatió en búsqueda de su libertad.

Tom ücretsiz almak için mücadele etti.

Ve al trabajo, envia a tus hijos a la escuela. Sigue la moda, sé normal, no te salgas de la acera, ve la tele. Ahorra para tu vejez. Obedece las normas y repite conmigo: Tengo libertad.

İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.

La voluntad del pueblo es la base de la autoridad del poder público; esta voluntad se expresará mediante elecciones auténticas que habrán de celebrarse periódicamente, por sufragio universal e igual y por voto secreto u otro procedimiento equivalente que garantice la libertad del voto.

Halkın iradesi kamu otoritesinin esasıdır; bu irade, gizli şekilde veya serbestliği sağlayacak muadil bir usul ile cereyan edecek, genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak olan devri ve dürüst seçimlerle ifade edilir.

Los Estados Unidos es el país que ilumina el mundo con sus ideales de libertad. Asesinatos políticos, golpes militares, invasiones, bombardeos y la tortura son todas ellas llevadas a cabo por los Estados Unidos, con el fin de hacer del mundo un lugar mejor.

Amerika Birleşik Devletleri özgürlük idealleri ile dünyayı aydınlatan bir ülkedir. Siyasi cinayetler, askeri darbeler, işgaller, bombalama ve işkence bütün dünyayı daha iyi bir yer yapmak için Amerika Birleşik Devletleri tarafından yürütülmektedir.