Translation of "Para" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "Para" in a sentence and their turkish translations:

para mejor o para peor.

iyi ya da kötü yönde.

Para bien o para mal,

İyi veya kötü

"¿Para cuántas personas?" "Para tres."

"Kaç kişi için?" "Üç."

¿Para servir o para llevar?

Burası için mi, yoksa götürmek için mi?

- Uno para todos, todos para uno.
- Uno para todos y todos para uno.

Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.

- Es para ustedes.
- Es para ti.
- Esto es para ti.

- Bu sizin için.
- Bu senin için.

Tanto para animales como para personas,

Hayvanlar için de insanlar için de,

- Sólo para adultos.
- Solo para adultos.

Sadece yetişkinler için.

- Trabajaremos para ellos.
- Trabajaremos para ellas.

Biz onlar için çalışacağız.

¿Para tomar aquí o para llevar?

Burası için mi, yoksa götürmek için mi?

- Juntémonos para charlar.
- Quedemos para charlar.

Bir sohbet için buluşalım.

- Tengo algo para ti.
- Tengo algo para vosotros.
- Tengo algo para vosotras.
- Tengo algo para usted.
- Tengo algo para ustedes.

Senin için bir şeyim var.

Para bien o para mal, ella tiene la operación para mañana.

Ne olursa olsun, yarın ameliyat olacak.

- Comemos para vivir, no vivimos para comer.
- Se come para vivir, no se vive para comer.

Yaşamak için yeriz, yemek için yaşamayız.

- Mirá para otro lado.
- Mira para otro lado.
- Mire para otro lado.
- Miren para otro lado.

- Yüzünü yana çevir.
- Başka yere bak.

Para empezar,

Şimdi, ilk olarak

para sobrevivir?

bel bağlayacaksınız?

Para demostrarlo,

Şimdi bunu gözünüzde canlandırmak için

para saborear.

tadını çıkarmak içindir.

...para avanzar.

...kendinizi ileriye itin.

Para nada.

Hem de hiç.

Para 1977

1977 yılına gelindiğinde ise

Para. Duele.

Dur. Acıtıyor.

Para eso.

Durdur şunu.

¿Para llevar?

Gitmek için mi?

¿Para beber?

Ne içilir?

para una verdadera resiliencia y para prosperar.

daha iyi bir duygusal çevikliğe ihtiyacımız var.

- Trabajo para McDonald's.
- Estoy trabajando para McDonald's.

- McDonald's için çalışıyorum.
- McDonalds'ta çalışıyorum.

- Es para ustedes.
- Esto es para vosotros.

- Bu sizin için.
- Bu size.

No vivo para comer, como para vivir.

Yemek için yaşamıyorum; Yaşamak için yiyorum.

Estoy mirando para comprar para mi novia.

Kız arkadaşım için alışveriş yapıyorum.

Estoy mirando para comprar para mi novio.

Erkek arkadaşım için alışveriş yapıyorum.

- Ellos trabajan para mí.
- Trabajan para mí.

Onlar benim için çalışırlar.

Trabaja para vivir, no vivas para trabajar.

Yaşamak için çalışın, çalışmak için yaşamayın.

- ¿Para qué sirve eso?
- ¿Para qué es eso?
- ¿Para qué vale eso?

O ne içindir?

- Dame tiempo para reflexionar.
- Dame tiempo para pensarlo.
- Dame tiempo para meditarlo.

- Onun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.
- Bunun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.

- Hicimos tortitas para desayunar.
- Hacemos panquecillos calientes para desayunar.
- Hacemos hotcakes para desayunar.
- Hicimos panqueques para el desayuno.

Sabah kahvaltısı için gözleme yaptık.

- ¿Estás aquí para ayudarnos?
- ¿Estáis aquí para ayudarnos?
- ¿Está usted aquí para ayudarnos?
- ¿Están ustedes aquí para ayudarnos?

Bize yardım etmek için mi buradasın?

- Necesito medicina para el sueño.
- Necesito cápsulas para dormir.
- Necesito pastillas para dormir.

- Bana uyku hapı lazım.
- Uyku hapına ihtiyacım var.

- Son sólo para ti.
- Son solamente para usted.
- Ellos son solamente para ti.

Onlar sadece sizin için.

- ¿Cuándo sales para Boston?
- ¿Cuándo salís para Boston?
- ¿Cuándo sale usted para Boston?

Ne zaman Boston için yola çıkıyorsun?

- Qué vergüenza para todos nosotros.
- Qué vergüenza para todas nosotras.
- Qué bochorno para todos nosotros.
- Qué bochorno para todas nosotras.
- Qué bochornoso para todos nosotros.
- Qué bochornoso para todas nosotras.
- Qué vergonzoso para todos nosotros.
- Qué vergonzoso para todas nosotras.

Hepimiz için ne kadar da utanç verici.

Entonces para mí, dormía menos para poder trabajar.

Bana gelince, daha az uyudum böylece çalışabilirdim.

para digitalizar la empatía para tratar este problema.

empatiyi dijitalleştirmekte ve bu soruna çözüm bulmakta kullanabiliriz.

para promocionar su crema para blanquear la piel.

beyazlaştırıcı kreminin reklamını yapmak için.

PAG: Creo que es para para ti, doctora.

PAG: Bence bu soru size Dr. King.

para hacer la vida igualmente desafiante para todos.

ya da diğer engelli olanlarımıza yardımcı ve destekleyici olacak teknoloji.

"Estudiamos las matemáticas para jugar, para la belleza,

"Matematiği; eğlence, güzellik,

Para aquellos que dependen de ventiladores para respirar

Nefes almak için ventilatörlere ihtiyacı olanlar için

Medicina para nuestra locura, medicina para nuestra ira.

Kızgınlığımız ve öfkemiz için ilaç.

Son buenas para ti y para el clima.

lezzetli, bitkisel burgerler sunarak yapabiliriz.

Todo es para nosotros y para nuestro futuro.

Her şey onlar, bizim ve geleceğimiz için

- ¿Estás listo para comer?
- ¿Estáis listos para comer?

Yemek için hazır mısınız?

- ¿Tenía bocadillos para comer?
- ¿Tenía bocadillos para almorzar?

O, öğle yemeği için sandviç yedi mi?

- ¿Estoy listo para ir?
- ¿Estoy preparado para ir?

Gitmek için hazır mıyım?

- Estoy preparado para irme.
- Estoy listo para partir.

Ben gitmeye hazırım.

- Estoy listo para empezar.
- Estoy preparado para empezar.

Ben başlamak için hazırım.

- Es diferente para todos.
- Es diferente para todas.

- Kişiden kişiye değişir.
- Herkes için farklı.

- Trabajamos para obtener dinero.
- Trabajamos para ganar dinero.

Para kazanmak için çalışırız.

- Nada dura para siempre.
- Nada es para siempre.

Hiçbir şey ebediyen sürmez.

- Fui allí para verla.
- Fui allí para verlo.

Oraya onu görmek için gittim.

- Estamos aquí para protegerte.
- Estamos aquí para protegerles.

Sizi korumak için buradayız.

- Estoy aquí para protegerte.
- Estoy aquí para protegeros.

Seni korumak için buradayım.

- ¿Esto para qué sirve?
- ¿Para qué vale esto?

Bu neye yarar?

- Estoy aquí para ayudarte.
- Estoy aquí para ayudaros.

Sana yardım etmek için buradayım.

- ¿Estáis listos para jugar?
- ¿Estás listo para jugar?

- Oynamaya hazır mısınız?
- Çalmaya hazır mısınız?

- Tenemos algo para ti.
- Tenemos algo para ustedes.

Senin için bir şeyimiz var.

- Es importante para mí.
- Para mí es importante.

Benim için, bu önemli.

- Estamos aquí para ayudaros.
- Estamos aquí para ayudarte.

- Sana yardım etmek için buradayız.
- Size yardım etmek için buradayız.

¿Tienes para leer algún buen libro para niños?

Çocukların okuması için hiç iyi kitaplarınız var mı?

Para ser honestos, no me gustas para nada.

Dürüst olmak gerekirse, seni hiç sevmiyorum.

- Estoy preparado para todo.
- Estoy preparada para todo.

Her şey için hazırım.

- ¿Estáis listos para volar?
- ¿Estás listo para volar?

Uçmak için hazır mısınız?

Es una película para adultos, no para niños.

Bu, çocuklar için değil, yetişkinler için olan bir filmdir.

Esta película es para adultos, no para niños.

Bu film çocuklar için değil, yetişkinler içindir.

Debes comer para vivir, no vivir para comer.

Yaşamak için yemelisin.Yemek için yaşamamalısın.

- Estoy dispuesto para ayudar.
- Estoy aquí para colaborar.

Yardım etmek için buradayım.

- ¿Estás listo para empezar?
- ¿Estás listo para partir?

Başlamaya hazır mısın?

Vivo para comer, y no como para vivir.

Yemek için yaşıyorum, ve yaşamak için yemiyorum.

- Significas mucho para mí.
- Significáis mucho para mí.

Benim için çok şey ifade ediyorsun.

- Estamos listos para ayudar.
- Estamos listas para ayudar.

Biz yardım etmeye hazırız.

- Estamos listos para jugar.
- Estamos listas para jugar.

Biz oynamaya hazırız.

- Lo hice para sobrevivir.
- Lo hacía para sobrevivir.

Onu hayatta kalmak için yaptım.

- Debemos aceptar la vida, para bien o para mal.
- Tenemos que aceptar la vida, para bien o para mal.

İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.

- Este es para mi amigo.
- Esta es para mi amiga.
- Esto es para mi amiga.
- Este es para mi amiga.
- Esto es para mi amigo.

Bu benim arkadaşım için.

- Tengo una pregunta para ti.
- Tengo una pregunta para vosotros.
- Tengo una pregunta para vosotras.
- Tengo una pregunta para usted.
- Tengo una pregunta para ustedes.

Senin için bir sorum var.

- No estoy aquí para ayudarte.
- No estoy aquí para ayudarlos.
- No estoy aquí para ayudarlas.
- No estoy aquí para ayudaros.

Size yardım etmek için burada değilim.

Y para explicarla

ve bu düşüncemizi açıklamak için

Tengo para Uds.

sizin için sahip olduğum şey.

para beneficio propio

hem kendiniz

para hacerla realidad.

ve kaynaklara ihtiyacı vardır.

Es para comer.

öğle yemeği alabilmek içindi.

para hacer algo.

bir sorumluluk hissi.

Listos para extracción.

Alınmak için hazırız.