Examples of using "Occurring" in a sentence and their turkish translations:
Birçok ülkede iç savaş yaşanıyor.
Venüs'ün doğal olarak oluşmuş herhangi bir uydusu yoktur.
Dünyanın doğal olarak oluşan tek bir uydusu vardır, o da aydır.
Bu durumun tekrar oluşmasını engellemek imkansız.
Savaşı protesto etmek için ülke çapında ayaklanmalar oluyor.
Zenginleştirilmiş besinlerde kullanılan folik asit, doğal olarak oluşan folatlardan daha büyük sağlık riskleri oluşturmaktadır.
Gökbilimciler, Satürn'ün halkalarının doğal olarak oluşmuş uyduların parçalanmasından kaynaklanan küçük parçacıklardan oluştuğuna inanıyorlar.