Translation of "Geldiği" in Spanish

0.016 sec.

Examples of using "Geldiği" in a sentence and their spanish translations:

Okuldan eve geldiği zamanları,

Y me cuenta sobre cuando ella regresa de la escuela

Tanrı'nın kurallarına karşı geldiği için

Porque va en contra de las reglas de Dios.

O, oğlunun geldiği gün öldü.

Él murió el día en que llegó su hijo.

Elinden geldiği sürece yaşamak istiyor.

- Quiere vivir tanto tiempo como pueda.
- Quiere vivir lo máximo posible.

Sesin geldiği yeri bilmek istedim.

Yo quería saber de dónde venía la voz.

Tom geldiği zaman burada bulunamazsın.

No puedes estar aquí cuando llegue Tom.

Bu onun normal geldiği zamandır.

A esta hora viene él siempre.

Elimden geldiği kadar çok çalışıyorum.

Me estoy esforzando todo lo que puedo.

Elinden geldiği kadar yapmaya çalış.

Intenta hacerlo lo mejor que sepas.

Sesin geldiği noktayı... ...ölümcül tutarlılıkla belirler.

Localiza la fuente de un sonido con precisión mortal.

İşimizi elimizden geldiği kadar iyi yapmalıyız.

- Tenemos que hacer el trabajo lo mejor que podamos.
- Debemos hacer nuestro trabajo tan bien como podamos.

Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.

Ayudaré tanto como pueda.

Ellerinden geldiği kadar yüksek sesle bağırdılar.

Ellos gritaron tan fuerte como pudieron.

Geldiği an ona bu mesajı ver.

Dale este recado apenas él llegue.

Tom elinden geldiği kadar hızlı koştu.

Tom corrió tan rápido como pudo.

Sana elimden geldiği kadar yardım edeceğim.

Te ayudaré tanto como pueda.

Elinden geldiği kadar sert tekme vur.

Patea lo más fuerte que puedas.

Tom Mary'ye geldiği için teşekkür etti.

Tomás le agradeció a María por haber venido.

Buraya ne zaman geldiği kesin değil.

No está claro cuándo vino aquí.

Tom Mary'nin birlikte geldiği adamı tanır.

Tom conoce al hombre con el que vino Mary.

O, elinden geldiği kadar hızlı koştu.

Corrió tan rápido como pudo.

Fakat eve geldiği ve annesi ile babasının

Pero Sara no recuerda

Onun dışında herhangi bir özel aileden geldiği

aparte de eso, proviene de cualquier familia privada

Eve çok geç geldiği için çocuğu azarladı.

Ella retó al niño por llegar tan tarde a la casa.

Ona elimden geldiği kadar uzun süre katlandım.

Yo la toleré tanto como pude.

Elimden geldiği kadar Tom'a yardım etmek istiyorum.

Quiero ayudar a Tom tanto como pueda.

Bunun ne anlama geldiği hakkında fikrim yok.

No tengo idea de qué significa esto.

Tom, nereden geldiği hakkında hiçbir şey söylemedi.

Tom no dijo nada sobre de dónde venía.

Bakın, işte. Su içmek için buraya geldiği kesin.

Miren, eso es. Claramente, vino aquí a beber agua.

O, okula geç geldiği için öğretmenden özür diledi.

Él le pidió disculpas al profesor por haber llegado tarde a la escuela.

O her zaman oraya geç geldiği için sinirlendi.

Está enfadado porque ella siempre llega tarde.

Tom elinden geldiği kadar yüksek sesle çığlık attı.

- Tom gritó tan fuerte como pudo.
- Tom gritó tan alto como pudo.

Elimden geldiği kadar hızlı koştum fakat otobüsü kaçırdım.

Corrí tan rápido como pude, pero perdí el autobús.

Elimden geldiği kadar sık sık sana mektuplar yazacağım.

- Te escribiré cartas tan a menudo como pueda.
- Te enviaré cartas tan a menudo como me sea posible.

Ann okula geç geldiği için öğretmeninden özür diledi.

Ana se disculpó con su maestra por llegar tarde a la escuela.

Elimden geldiği kadar kısa sürede onu teslim edeceğim.

Lo repartiré tan pronto como pueda.

Her zaman zamanında geldiği için Tom Mary'yi övdü.

Tom halagó a María por llegar siempre a tiempo.

Büyük deprem meydana geldiği zaman ben sadece on yaşındaydım.

Yo solo tenía diez años cuando ocurrió el gran terremoto.

O diğerlerine yetişmek için elinden geldiği kadar hızlı koştu.

Ella corrió tan rápido como pudo para alcanzar a los demás.

Beklenmedik bir şey gündeme geldiği için yarın seni karşılayamayacağım.

No podré juntarme contigo mañana porque surgió algo inesperado.

Tom suya daldı ve elinden geldiği kadar hızlı yüzdü.

Tom se zambulló en el agua y nadó tan rápido como pudo.

- Tom geldiği zaman tv izliyordum.
- Tom geldiğinde televizyon izliyordum.

Estaba viendo la televisión cuando llegó Tomás.

Tom treni kaçırmayacağını umarak elinden geldiği kadar hızlı koştu.

Tom corrió tan rápido como pudo esperando no perder el tren.

Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.

Tom corrió tan rápido como pudo para escapar del oso furioso.

En kötü durum senaryosunda elimizden geldiği kadar mutlu görünmek zorunda kalacağız.

En el peor de los casos solo tendremos que aparentar ser tan felices como podamos.

- Bunu en kısa sürede yapacağım.
- Bunu elimden geldiği kadar çabuk yapacağım.

Lo haré tan pronto como pueda.

İki nehrin bir araya geldiği bir bölgede bir kasaba inşa ettiler.

Construyeron un pueblo en un lugar donde dos ríos se juntaban.

Kitbuqa ya düşmanın yaklaştığı haberi geldiği gibi oda İslam ordusuyla buluşmaya gitti.

Una vez que le llego la noticia a Kitbuqa del enemigo que se aproximaba, el marchó para encontrarse con el ejército islámico.

...ve onun planı arazi yapısını bildiği yol olan geldiği yoldan geri dönmekti.

y su plan era volver por donde vino, donde ya conocía la disposición de la tierra.

Tom elinden geldiği kadar yüksek sesle Mary'nin adını bağırdı ama o onu duymadı.

Tom gritó el nombre de Mary tan fuerte como pudo, pero ella no lo escuchó.

Olduğunu ileri sürdüğü ve bir araya geldiği için, geçici bir süre için, kalıcı olarak ayrılmak yerine,

algunos, y otros la rechazaron, ya que Mahran afirmó que doscientos veinte

Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.

Esta es una época del año en la que la gente se reúne con familiares y amigos para observar la Pascua y celebrar la Pascua.