Translation of "Yeri" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Yeri" in a sentence and their spanish translations:

Yeri paspaslayalım.

Limpiemos el piso.

Yeri süpür.

Barre el piso.

- Rasathanenin yeri güzel.
- Gözlemevinin yeri güzel.

El observatorio tiene una buena localización.

- Her yeri aradık.
- Biz her yeri aradık.

Buscamos por todos lados.

Köpek yeri kokladı.

El perro olisqueó el suelo.

Hizmetçi yeri sildi.

El sirviente barrió el suelo.

Park yeri boş.

El estacionamiento está vacío.

O yeri özlüyorum.

Extraño ese lugar.

Ona yeri süpürttüm.

Le hice barrer el piso.

O yeri seviyorum.

Me gusta ese lugar.

Bu yeri işletiyorum.

Yo dirijo este lugar.

Her yeri aradık.

Buscamos por todos lados.

Bu yeri özleyeceğim.

Echaré de menos este lugar.

Tom'un yeri hapistir.

Tom pertenece a la cárcel.

Kaşınan yeri, kazırız.

Donde pica, nos rascamos.

- Kamp yeri tamamen ıssızdı.
- Kamp yeri tamamen terk edilmişti.

El sitio de acampada estaba totalmente desierto.

Mükemmel yeri bulmak zorundayım.

Tengo que encontrar el lugar perfecto.

Bir kadının yeri evdedir.

El lugar de la mujer es en la casa.

Herkes o yeri seviyor.

Todos aman ese lugar.

Mesire yeri kıyıya paraleldir.

- El bulevar discurre paralelo a la costa.
- El paseo está paralelo a la costa.

Umarım bu yeri seversin.

Espero que te guste este lugar.

Bu yeri kim çalıştırıyor?

¿Quién dirige este lugar?

Her yeri kontrol ettim.

Revisé en todas partes.

Onların yeri burası değil.

Este no es su lugar.

Tom bu yeri bilir.

Tom conoce este lugar.

Bazı arkadaşların yeri doldurulamaz.

Algunos amigos son insustituibles.

Onların gidecek yeri yoktu.

Ellos no tenían adonde ir.

Onun bulunduğu yeri belirleyemedik.

No pudimos averiguar su paradero.

Tom'un gidecek yeri yoktu.

Tom no tenía a donde ir.

Sen yeri doldurulabilir değilsin.

No eres reemplazable.

- Allah önce yeri ve göğü yarattı.
- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.

- En el principio creó Dios los cielos y la tierra.
- Al principio Dios creó el cielo y la tierra.
- En el principio Dios creó los cielos y la tierra.
- En el principio creó Dios el cielo y la tierra.

Yine kadının yeri bizde aynıydı

el lugar de la mujer era igual con nosotros otra vez

Lütfen bana bulunduğunuz yeri bildirin.

Indíqueme su ubicación, por favor.

Yeri tekrar tekrar ziyaret ettim.

He visitado el lugar una y otra vez.

Tom'un gidecek başka yeri yok.

Tom no tiene otro sitio a donde ir.

Nehrin en derin yeri burası.

El lago es más profundo aquí.

Allah göğü ve yeri yarattı.

Dios creó el cielo y la tierra.

Bu yeri kim inşa etti?

¿Quién construyó este lugar?

Herkesin saklanacak bir yeri vardı.

Todo el mundo tiene algo que esconder.

O yeri ararken sıkıntı çekmişler

Sufrieron para encontrar el lugar.

Bir süpürge ile yeri temizleyebilirim.

Limpio el suelo con una escoba.

Sesin geldiği yeri bilmek istedim.

Yo quería saber de dónde venía la voz.

Tom'un dönecek hiçbir yeri yoktu.

Tomás no tenía a dónde regresar.

Bilgisayarlar her yeri işgal etti.

Los computadores han invadido todos los campos.

Tam olarak doğduğum yeri bilmiyorum.

- No conozco el lugar exacto en el que nací.
- No conozco el lugar exacto de mi nacimiento.

Tom haritada doğduğu yeri bulamadı.

Tom no pudo encontrar su ciudad natal en el mapa.

Tom Mary'den yeri süpürmesini istedi.

Tom le pidió a Mary que barriera el piso.

Kelimeler bu yeri tarif edemez.

No hay palabras que describran este lugar.

- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.

- En el principio creó Dios los cielos y la tierra.
- Al principio Dios creó el cielo y la tierra.
- En el principio Dios creó los cielos y la tierra.

Kargaşa her yeri etkisi altına aldı,

El desorden aflige al mundo,

Kargaşa her yeri etkisi altına aldı!

El desorden aflige al mundo,

Tom'un yaşayacak bir yeri olduğunu düşündüm.

Pensé que Tom tenía un lugar donde vivir.

Her yeri aradım ama cüzdanımı bulamadım.

He buscado en todas partes pero no encuentro mi cartera.

Olay yeri harap olmuş bir moteldeydi.

La escena de crimen era en un motel ruinoso.

Yeri ovalamak için çıplak ellerini kullanma.

No friegues el suelo con las manos desnudas.

Sen bulaşıkları yıkarken ben yeri süpüreceğim.

Voy a barrer el piso mientras vos lavás los platos.

Bu yeri temizlemek bir kâbus olmalı.

Limpiar este lugar debe ser una pesadilla.

Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.

- En el principio creó Dios los cielos y la tierra.
- Al principio Dios creó el cielo y la tierra.
- En el principio Dios creó los cielos y la tierra.

Başka birinin bu yeri almasına izin vermeyin.

No dejes que nadie más tome ese trabajo.

Orta Anadolu'daki eski bir Neolitik kazı yeri.

un sitio neolítico antiguo en el centro de Anatolia.

Hikâyenizi taşıyan yeri kaybetmenin verdiği ızdırabı bilirsiniz.

entonces conocen la agonía de perder un lugar que contiene la propia historia.

Sonraki 2 hafta boyunca süvariler 800km yeri

Durante las siguientes dos semanas sus hombres son partícipes de incursiones que cubren 800km (500 millas) a lo largo de

Geçen yaz babamın doğduğu yeri ziyaret ettim.

Visité la ciudad natal de mi padre el verano pasado.

Küçük bir daire için her yeri araştırdım.

Busqué por todos lados un departamento pequeño.

Cumartesi geceleri, buralarda park yeri bulmak zor.

Los sábados por la noche es difícil encontrar aparcamiento por aquí.

Onu ve onun yürüdüğü yeri çok seviyor.

Ella le idolatra a él y a la tierra que pisa.

Üç şey lazım olacak: Öncelikle yeri biraz doldurmalıyız.

Necesito tres cosas. Primero, algo para recostarme.

Bunu yiyebilirim ya da... Yeri kazabilirim. Hemen şurayı.

Así que puedo comer eso... ...o solo buscar en el suelo. Miren aquí.

Aç köpek balıkları için mükemmel bir saklanma yeri.

El escondite perfecto para los tiburones hambrientos.

- Onun nerede olduğunu bulamadık.
- Onun bulunduğu yeri bulamadık.

No pudimos averiguar su paradero.

Okulun arkasındaki araç park yeri hemen hemen boş.

El estacionamiento detrás del colegio está casi vacío.

Doğduğu yeri bir daha dönmemek üzere terk etti.

Él abandonó su pueblo natal para nunca volver.

Sana o yeri tavsiye ederim, orada kimse sıkılmaz.

Te recomiendo ese lugar, allí nadie se aburre.

Bu halı bütün yeri kaplamak için yeterince büyük.

Esta alfombra es lo suficientemente grande para cubrir todo el piso.

- Ona nerede yaşadığını sordu.
- Ona oturduğu yeri sordu.

- Ella le preguntó dónde vivía.
- Le preguntó dónde vivía.

Tom her şeyin yeri ve zamanı olduğuna inanıyor.

Tom cree que hay un tiempo y un lugar para todo.

- Park edecek bir yer bulamamıştım.
- Park yeri bulamadım.

No pude encontrar un lugar para estacionar.

Göbekli Tepe tapınakları ile beraber bir yerleşim yeri değildi;

Göbekli Tepe con sus santuarios no era ningún campamento,

Memur bir park yeri alma ricasının reddedildiğini Bob'a bildirdi.

El oficial le informó a Bob que su solicitud por un permiso de estacionamiento había sido rechazada.

Tom bu yeri eskiden yaşadığı yerden daha çok seviyor.

Tom prefiere este lugar al otro en el que vivía.

Dürüst olmak gerekirse, daha önce bu yeri hiç duymadım.

Para ser honesto, nunca he oído hablar de este lugar antes.

- Onun nerede oturduğunu öğrendik.
- Onun yaşadığı yeri ortaya çıkardık.

Hemos descubierto dónde vive.

Burada park edemezsin. Ancak, köşede bir park yeri var.

No puedes aparcar aquí. Sin embargo, hay un aparcamiento a la vuelta de la esquina.

Tom'un yapmak istediği şeyi yapmak için yeterli yeri yoktu.

Tom no tenía suficiente espacio para hacer lo que quería hacer.

Tehlikeli arazi daha çok asker ve hayvana mezar yeri olmuştu.

El traicionero terreno cobra las vidas de muchas más tropas y animales.

Bu riskli dinlenme yeri jeladaları karanlığın tehlikelerinden korumaya yeterli olacaktır.

Este precario lugar de descanso debería bastar para proteger a los gelada del peligro de la oscuridad.

- Beni bu güne getiren amcamdır.
- Bugün olduğum yeri amcama borçluyum.

- Lo que soy hoy en día se lo debo a mi tío.
- Lo que he llegado a ser se lo debo a mi tío.

Bunu tartışmak için bunun zamanı ya da yeri olduğunu sanmıyorum.

No creo que este sea el momento ni el lugar para hablar de esto.

Böylece pramitler hayatımızdaki gizemli olaylar arasında kendine en önemli yeri buldu

entonces las pramitas encontraron el lugar más importante entre los misteriosos eventos en nuestras vidas

Sebebi müzikte çok önemli bir yeri olan bir sayıya göre düzenliler...

Esto es porque estan organizadas por un numero muy especial en la musica

Psikoloji kitaplarında yeri yoktur ama bir insan bir insana deli olabilir.

Esto no aparece en los libros de psicología, pero una persona se puede volver loca por otra.

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

En Francia, su país natal, Tatoeba se convirtió en un fenómeno cultural y social.

Tom altın paralarını koyduğu yerin mükemmel saklama yeri olduğunu düşünüyordu. Fakat, yanılıyordu.

Tom pensó que el lugar donde puso sus monedas de oro era el escondite perfecto. Sin embargo, estaba equivocado.

- Tom'un nereden pirinç aldığını biliyor musun?
- Tom'un pirinç aldığı yeri biliyor musun?

- ¿Sabes dónde compra Tom el arroz?
- ¿Sabes dónde compró arroz Tom?

Her zaman kendi kuvvetlerinin yeri ve gücü hakkında güncel bilgilere sahip olmasını sağladı ...

siempre tuviera información actualizada sobre la ubicación y la fuerza de sus propias fuerzas ...

- Tom'un nerede olduğunu bilmek istiyorum.
- Tom'un semtini bilmek istiyorum.
- Tom'un bulunduğu yeri bilmek istiyorum

Quisiera saber el paradero de Tom.

- Bana şu an nerede olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
- Bana şu anda bulunduğunuz yeri söyleyebilir misiniz?

¿Puede decirme dónde está en este momento?