Translation of "Düşünmek" in German

0.014 sec.

Examples of using "Düşünmek" in a sentence and their german translations:

Düşünmek kıyaslamaktır.

Denken heißt Vergleichen.

Çocuklarımı düşünmek zorundayım.

Ich muss an meine Kinder denken.

Onu düşünmek istemiyorum.

Ich möchte nicht darüber nachdenken.

Çocuklarımızı düşünmek zorundayız.

Wir müssen an unsere Kinder denken.

Düşünmek acı veriyor.

Denken tut weh.

Kimsenin düşünmediğini düşünmek için.

Um so zu denken, wie nie gedacht wurde.

Bu konuda düşünmek zorundayım.

Darüber muss ich nachdenken.

Düşünmek değil çalışmak zorundasın.

- Ihr sollt arbeiten, nicht denken.
- Sie sollen arbeiten, nicht denken.

Düşünmek için yalnız olmalıyım.

Zum Nachdenken muss ich allein sein.

Bunun hakkında düşünmek istemiyorum.

Ich möchte nicht darüber nachdenken.

Onun hakkında düşünmek istiyorum.

Ich möchte darüber nachdenken.

Olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.

Ich wage nicht einmal daran zu denken, was passieren könnte.

Onun hakkında düşünmek zorundayım.

Ich muss darüber nachdenken.

Bunu dikkatlice düşünmek zorundayım.

Das muss ich mir gründlich überlegen.

Olasılıklar hakkında düşünmek zorundayız.

Ich muss mal über die Möglichkeiten nachdenken.

Şimdi geleceği düşünmek zorundayız.

Wir müssen jetzt an die Zukunft denken.

Düşünmek için para almıyorsunuz.

Fürs Denken wirst du nicht bezahlt.

Hep seni düşünmek zorundayım.

Ich muss immer an dich denken.

Teknolojinin bizi kurtaracağını düşünmek kibirdir.

Es ist arrogant zu glauben, dass Technologie uns retten wird.

Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.

Wir müssen manchmal eine Pause machen, um nachzudenken.

Ben onun hakkında düşünmek istiyorum.

Ich möchte darüber nachdenken.

Tom onun üzerinde düşünmek istiyor.

Tom will es überdenken.

Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.

Ich muss darüber nachdenken.

Ne olabildiği hakkında düşünmek istemiyorum.

Ich will gar nicht daran denken, was alles hätte passieren können.

Çocuklarımızı ve torunlarımızı düşünmek zorundayız.

Wir müssen an unsere Kinder und Enkel denken.

Düşünmek için zamana ihtiyacım var.

Ich brauche Bedenkzeit.

O konuyu düşünmek istemiyorsun bile.

- Sie wollen ja noch nicht einmal darüber nachdenken.
- Ihr wollt ja noch nicht einmal darüber nachdenken.
- Du willst ja noch nicht einmal darüber nachdenken.

Onun hakkında düşünmek zorunda değilim.

- Ich muss nicht darüber nachdenken.
- Ich brauche nicht darüber nachzudenken.

Bunu düşünmek beni hâlâ kızdırıyor.

Ich ärgere mich noch immer, wenn ich daran denke.

Düşünmek için yalnız kalması gerekiyor.

Er muss in Ruhe nachdenken.

Olumsuzca düşünmek alışkanlık haline gelebilir.

Aus negativem Denken kann eine Gewohnheit werden.

Tom'un düşünmek için zamanı yoktu.

Tom hatte keine Zeit zum Nachdenken.

Biz bu konuda düşünmek zorundayız.

Wir müssen darüber nachdenken.

Düşünmek için zamana ihtiyacım vardı.

Ich brauchte Bedenkzeit.

O konuda düşünmek hoşuma gitmiyor.

- Ich mag nicht darüber nachdenken.
- Ich mag nicht daran denken.

Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.

Schon der Gedanke an eine Schlange lässt mich schaudern.

Düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit zum Nachdenken.

Bunun hakkında biraz daha düşünmek zorundayız.

Wir müssen noch etwas länger darüber nachdenken.

Sadece düşünmek için zamana ihtiyacım var.

Ich brauche einfach nur Zeit zum Nachdenken.

Ben gerçekten bunun hakkında düşünmek istemiyorum.

Ich möchte nicht wirklich darüber nachdenken.

Türkçe konuşmak istediğimde, çok düşünmek zorundayım.

Wenn ich Türkisch sprechen möchte, muss ich viel nachdenken.

Bunu düşünmek için biraz zaman istiyorum.

Ich bitte mir etwas Bedenkzeit aus.

- Lütfen sadece beni yalnız bırak. Düşünmek istiyorum.
- Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum.

Lass mich bitte einfach in Ruhe! Ich will nachdenken.

- Onun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.
- Bunun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.

- Gib mir Zeit, darüber nachzudenken.
- Gib mir Bedenkzeit.

Bol bol düşünmek ve yeniden düşünmek zorundaydık. Yalnızlık içinde geçirdiğimiz o yıllara çok şey borçluyuz.

indem wir gründlich nachdachten. Die einsamen Jahre haben uns viel gebracht.

Sigara içmenin kanserle ilgisi olduğunu düşünmek aptalca.

Es ist dämlich zu glauben, dass Rauchen wenig mit Krebs zu tun hat.

Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.

Es ist schwierig, sich ein Leben ohne Haustiere vorzustellen.

Onun hakkında biraz daha uzun düşünmek istiyorum.

Ich möchte noch etwas darüber nachdenken.

Bu konuda gerçekten biraz daha düşünmek zorundayım.

Darüber muss ich wirklich noch ein wenig nachdenken.

Onun hakkında düşünmek için neredeyse zamanım yoktu.

Ich hatte kaum Zeit, darüber nachzudenken.

Tom artık o sorun hakkında düşünmek istemiyordu.

Tom wollte über dieses Problem nicht mehr nachdenken.

Biz problemi kültürel farklılıklar ışığında düşünmek zorundayız.

Wir müssen das Problem vor dem Hintergrund kultureller Unterschiede betrachten.

Tom'un onu düşünmek için zamana ihtiyacı var.

Tom braucht Zeit, um darüber nachzudenken.

O, o kadar korkunç ki onu düşünmek istemiyorum.

Es ist so schrecklich, dass ich nicht daran denken will.

O şu anda düşünmek istediğim bir şey değil.

Das ist nichts, worüber ich mir jetzt Gedanken machen möchte.

Araban için bazı yeni lastikler almayı düşünmek isteyebilirsin.

Du solltest vielleicht in Erwägung ziehen, dir neue Autoreifen zuzulegen.

Bu konuda düşünmek için bana bir dakika ver.

Gib mir eine Minute, darüber nachzudenken.

Onun hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche etwas Zeit, um darüber nachzudenken.

Onu iyice düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

Ich brauche ein wenig Bedenkzeit.

O evli bir adam olarak geleceği düşünmek zorunda.

Da er ein verheirateter Mann ist, muss er an die Zukunft denken.

Bir ailenin bizimkinden daha işlevsiz olduğunu düşünmek zor.

- Es ist schwer, sich eine zerrüttetere Familie als die unsrige vorzustellen.
- Eine zerrüttetere Familie als die unsrige ist schwer vorstellbar.

Düşünmek zorundayım. Başka bir ifade tarzı bulmayı deneyeceğim.

Ich muss darüber nachdenken. Ich werde versuchen, eine andere Formulierung zu finden.

Başına benzer bir şey geldiğini düşünmek bile istemiyorum.

Ich will nicht einmal daran denken, dass dir so etwas passieren könnte.

Her gün düşünmek zorunda olduğun bir şeyden vazgeçme!

Gib nie etwas auf, an das du jeden Tag denken musst!

Tom'un şeyler üzerinde düşünmek için biraz zamana ihtiyacı vardı.

Tom brauchte Zeit, um die Dinge zu überdenken.

Senin önerin çok cazip ama onun hakkında düşünmek zorunda kalacağız.

Ihr Angebot ist sehr attraktiv, aber wir müssen darüber nachdenken.

Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.

Ich kann es nicht fassen, dass du nicht wenigstens bereit bist, die Möglichkeit anderer Alternativen in Betracht zu ziehen.

Lütfen onun hakkında düşünmek için bana biraz daha zaman verin.

Lassen Sie mich bitte noch ein wenig überlegen.

Onun bu ilişkiden bir şeyler kazandığını düşünmek ilk başta çok zordu.

Unvorstellbar, zu denken, dass er etwas von dieser Beziehung hatte.

- Düşünmen yeter.
- Düşünmesi yeter.
- Düşünmeniz yeter.
- Önemli olan düşünmek.
- Önemli olan niyet.

Der Gedanke zählt.

Seni sevmek bir hata değildi, ama seninde beni sevdiğini düşünmek bir hataydı.

Es war kein Fehler dich zu lieben, aber es war ein Fehler, zu denken, du würdest mich auch lieben.

Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.

Hassen, lieben, denken, fühlen, sehen; alles das ist nichts anderes als wahrnehmen.

Siyah olmak gay olmaktan iyidir.Eğer siyah doğarsan en azından bunu annene nasıl anlatacağını düşünmek zorunda olmazsın.

Es ist besser, schwarz zu sein als schwul. Wenn man als Schwarzer geboren wurde, muss man sich wenigstens keine Gedanken machen, wie man das seiner Mutter sagen soll.

- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.

Primzahlen sind wie das Leben, sie sind völlig logisch, aber es ist unmöglich, Regeln für sie zu finden, selbst wenn man seine ganze Zeit dem Nachdenken darüber widmet.