Translation of "Zorundayız" in German

0.025 sec.

Examples of using "Zorundayız" in a sentence and their german translations:

- Ayrılmak zorundayız.
- Terk etmek zorundayız.

Wir müssen jetzt gehen.

- Tasarruf yapmak zorundayız.
- Tasarruf etmek zorundayız.
- Kemer sıkmak zorundayız.

Wir müssen sparen.

Öğrenmek zorundayız.

Wir müssen es herausbekommen.

Başlamak zorundayız.

- Wir müssen anfangen.
- Wir müssen loslegen.

Beklemek zorundayız.

Wir müssen warten.

Durmak zorundayız.

Wir müssen aufhören.

Yemek zorundayız.

Wir müssen essen.

Ayrılmak zorundayız.

Wir müssen uns aufteilen.

- Çabuk olmak zorundayız.
- Hızlı davranmak zorundayız.

Wir müssen speditiv handeln.

- Onunla uğraşmak zorundayız.
- Onunla ilgilenmek zorundayız.

Wir müssen damit zurechtkommen.

Bunu değiştirmek zorundayız.

Wir müssen uns ändern!

Birlikte çalışmak zorundayız,

Wir müssen zusammenarbeiten,

Şunu anlamak zorundayız.

Wir müssen etwas begreifen.

Gidişimizi ertelemek zorundayız.

Es bleibt uns nichts anderes übrig, als unsere Abreise zu verschieben.

Onu uyarmak zorundayız.

Wir müssen sie warnen.

Tom'u kurtarmak zorundayız.

Wir müssen Tom retten!

Bunu düzeltmek zorundayız.

Wir müssen das hier reparieren.

Tom'u bulmak zorundayız.

Wir müssen Tom finden.

Onlara söylemek zorundayız.

Wir müssen es ihnen sagen.

Anahtarı bulmak zorundayız.

Wir müssen den Schlüssel finden.

Kapıları kapatmak zorundayız.

Wir müssen die Türen schließen.

Tom'u beklemek zorundayız.

Wir müssen auf Tom warten.

Bunu durdurmak zorundayız.

Wir müssen damit aufhören.

Bunu yapmak zorundayız.

Wir müssen das tun.

Merdiveni kullanmak zorundayız.

Wir müssen die Treppe nehmen.

Okula gitmek zorundayız.

Wir müssen zur Schule gehen.

Çocuklarımızı düşünmek zorundayız.

Wir müssen an unsere Kinder denken.

Polisi aramak zorundayız.

Wir müssen die Polizei rufen.

Sakin kalmak zorundayız.

- Wir müssen Ruhe bewahren.
- Wir müssen ruhig bleiben.

Çiçekleri sulamak zorundayız.

Wir müssen die Blumen gießen.

Sanırım gitmek zorundayız.

Ich finde, wir müssen gehen.

Buradan çıkmak zorundayız.

Wir müssen hier raus.

Burada beklemek zorundayız.

Wir müssen hier warten.

Vergileri ödemek zorundayız.

Wir müssen Steuern zahlen.

Orada olmak zorundayız.

Wir müssen da sein.

Biz çalışmak zorundayız.

Wir müssen lernen.

Onu değiştirmek zorundayız.

- Das müssen wir ändern.
- Wir müssen das ändern.

Onu yapmak zorundayız.

Wir müssen es tun.

Yükü hafifletmek zorundayız.

Wir müssen die Ladung verringern.

Tom'u uyarmak zorundayız.

Wir müssen Tom warnen.

Onu aramak zorundayız.

Wir müssen sie anrufen.

Şimdi gitmek zorundayız.

Wir müssen jetzt weg.

Tom'u durdurmak zorundayız.

- Wir müssen Tom stoppen.
- Wir müssen Tom aufhalten.

Gerçekten gitmek zorundayız.

Wir müssen wirklich gehen.

Tetikte beklemek zorundayız.

Wir müssen wachsam bleiben.

Tom'a söylemek zorundayız.

Wir müssen das Tom erzählen.

Biz odaklanmak zorundayız.

Wir müssen uns konzentrieren.

Ebeveynlerimizle ilgilenmek zorundayız.

Wir müssen unsere Eltern betreuen.

Harekete geçmek zorundayız.

Wir müssen handeln.

- Derhal ameliyat etmek zorundayız.
- Acilen ameliyat etmek zorundayız.

Wir müssen dringend operieren.

- Buradan çıkmak zorundayız.
- Biz buradan dışarı çıkmak zorundayız.

Wir müssen von hier verschwinden.

çalışmaların bitmesini beklemek zorundayız

Wir müssen warten, bis die Arbeit beendet ist

İşin gerçeğini kastetmek zorundayız.

Wir müssen der Sache auf den Grund gehen.

Çatıdan kar temizlemek zorundayız.

Wir müssen den Schnee vom Dach fegen.

Biz kurallara uymak zorundayız.

Wir müssen uns an die Regeln halten.

Onu ikaz etmek zorundayız.

Wir müssen ihn warnen.

Bunu şimdi yapmak zorundayız.

Wir müssen das jetzt gleich machen.

Çok dikkatli olmak zorundayız.

Wir müssen sehr vorsichtig sein.

Tom'u durdurmaya çalışmak zorundayız.

Wir müssen versuchen, Tom zu stoppen.

Böyle toplanmayı durdurmak zorundayız.

Wir müssen aufhören, uns so zu treffen.

Biz riski almak zorundayız.

Wir müssen das Risiko eingehen.

Gerçekten acele etmek zorundayız.

Wir müssen uns wirklich beeilen.

Tom'un evinde durmak zorundayız.

Wir müssen bei Tom anhalten.

Şimdi kendimize bakmak zorundayız.

Wir müssen jetzt auf uns selbst aufpassen.

Bu durumdan yararlanmak zorundayız.

Wir müssen diese Situation ausnutzen.

En kötüsünü beklemek zorundayız.

Wir müssen mit dem Schlimmsten rechnen.

Yaşadığımız sürece çalışmak zorundayız.

Solange wir leben, müssen wir arbeiten.

Bu cesedi saklamak zorundayız.

Wir müssen diese Leiche verstecken.

Derhal ameliyat etmek zorundayız.

- Wir müssen sofort operieren.
- Wir müssen unverzüglich operieren.

Biz onu beklemek zorundayız.

Wir müssen auf ihn warten.

Biz şekersiz yapmak zorundayız.

- Wir müssen ohne Zucker auskommen.
- Wir müssen auf Zucker verzichten.

Bugün, dışarıda uyumak zorundayız.

Heute müssen wir draußen schlafen.

Biz risk almak zorundayız.

Wir müssen das Risiko eingehen.

Bir şey yapmak zorundayız.

Wir müssen etwas tun.

Daha hızlı çalışmak zorundayız.

Wir müssen schneller arbeiten.

Daha çok denemek zorundayız.

Wir müssen uns mehr anstrengen.

Onu analiz etmek zorundayız.

Wir müssen das analysieren.

Olasılıklar hakkında düşünmek zorundayız.

Ich muss mal über die Möglichkeiten nachdenken.

Biz sonuç almak zorundayız.

Wir müssen Ergebnisse bekommen.

Biz erken ayrılmak zorundayız.

- Wir müssen früh fortgehen.
- Wir müssen früh aufbrechen.

Polise haber vermek zorundayız.

Wir müssen die Polizei benachrichtigen.

Biz alışverişe gitmek zorundayız.

Wir müssen einkaufen gehen.

Neden bunu yapmak zorundayız.

Warum müssen wir das tun?

Neden onu yapmak zorundayız?

Warum müssen wir es tun?

Hızlı hareket etmek zorundayız.

Wir müssen schnell handeln.

Şimdi geleceği düşünmek zorundayız.

Wir müssen jetzt an die Zukunft denken.

Bugün karar vermek zorundayız.

- Wir müssen heute eine Entscheidung fällen.
- Wir müssen uns heute entscheiden.

Hayır, şimdi gitmek zorundayız.

Nein, wir müssen jetzt gehen.

Biz bilgi toplamak zorundayız.

Wir müssen Informationen sammeln.

Onu tekrar yapmak zorundayız.

Wir müssen es nochmals tun.

Hepimiz katkıda bulunmak zorundayız.

Wir müssen alle etwas beisteuern.