Translation of "Yalnız" in German

0.007 sec.

Examples of using "Yalnız" in a sentence and their german translations:

- Yalnız mısın?
- Yalnız mısınız?

Bist du alleine?

- Yalnız değilsin.
- Yalnız değilsiniz.

- Du bist nicht allein.
- Ihr seid nicht allein.
- Sie sind nicht allein.

- Yalnız seyahat ediyorum.
- Yalnız geziyorum.
- Yalnız yolculuk ediyorum.

Ich reise alleine.

- Yalnız yaşıyorum.
- Ben yalnız yaşıyorum.

Ich lebe allein.

Yalnız çalışır.

Sie arbeitet allein.

Kız yalnız.

Das Mädchen ist einsam.

Yalnız mısın?

Bist du alleine?

Yalnız gelmemeliydin.

Du hättest nicht allein kommen sollen.

Yalnız değiliz.

Wir sind nicht allein.

Tom yalnız.

Tom ist allein.

Yalnız gel.

- Komm allein.
- Kommen Sie allein.
- Kommt allein.

Yalnız değilsin.

- Du bist nicht allein.
- Du bist nicht alleine.

Yalnız geleceğim.

Ich werde allein kommen.

Yalnız değilim.

Ich bin nicht allein.

Yalnız değildim.

Ich war nicht allein.

Yalnız mıydın?

- Warst du alleine?
- Wart ihr allein?
- Waren Sie alleine?

Yalnız gitmeliyim.

Ich muss allein gehen.

Yalnız gidiyoruz.

- Wir gehen allein.
- Wir gehen allein hin.

Yalnız gidemezsin.

Du darfst nicht alleine hin.

Yalnız olamazsın.

Du bleibst nicht alleine.

Yalnız gitmiyorum.

Ich werde nicht alleine gehen.

Yalnız mıyız?

- Sind wir allein?
- Sind wir unter uns?

Yalnız olacağım.

Ich werde allein sein.

Yalnız çalışacağım.

Ich werde allein arbeiten.

Yalnız çalışıyorum.

Ich arbeite allein.

Yalnız gitmemelisin.

- Du solltest nicht alleine gehen.
- Sie sollten nicht alleine gehen.

Yalnız öleceğim.

Ich werde einsam sterben.

Yalnız yürüyebilirim.

Ich kann allein laufen.

Yalnız görünüyorsun.

- Du siehst einsam aus.
- Ihr seht einsam aus.
- Sie sehen einsam aus.

- Beni yalnız bırakma.
- Beni yalnız bırakmayın.

- Lass mich nicht allein!
- Lass mich nicht alleine!
- Lasst mich nicht allein.
- Lassen Sie mich nicht allein.
- Lass mich nicht allein.

- Hala yalnız mısın?
- Hâlâ yalnız mısın?

- Bist du immer noch alleine?
- Sind Sie immer noch alleine?

- O yıllarca yalnız yaşadı.
- Yıllarca yalnız yaşadı.
- Yıllardır yalnız yaşıyor.

Sie lebt schon seit Ewigkeiten allein.

- Yalnız yürümeyi sever.
- O yalnız yürümekten hoşlanır.

Sie geht gern allein spazieren.

- Yalnız mı geziyorsun?
- Yalnız mı yolculuk ediyorsun?

- Reist du allein?
- Reist ihr allein?
- Reisen Sie allein?

- Burada yalnız mısın?
- Burada yalnız başına mısın?

Bist du allein hier?

Yalnız da değil.

Sie ist nicht allein.

Yalnız olmadığımı gördüm,

Ich war nicht alleine damit,

Yalnız kalmak istiyordum...

privaten Yoga Stunden --

Bebeği yalnız bırakmamalısın.

Du solltest das Baby nicht alleine lassen.

Onu yalnız bırakalım.

- Lassen wir sie doch allein.
- Lassen wir sie doch in Ruhe.

O yalnız görünüyor.

Sie sieht einsam aus.

Onu yalnız bırak.

Lass ihn in Ruhe.

Yalnız kalmak istiyorum.

- Ich mag es nicht alleine zu sein.
- Ich bin nicht gern allein.

Yalnız yaşamaya alışkınım.

Ich bin es gewohnt, allein zu leben.

Yalnız mı yaşıyorsun?

Wohnst du allein?

Yalnız yemeğe alışkınım.

Ich bin es gewohnt, allein zu essen.

Yalnız yürümeyi seviyorum.

Ich gehe gern allein spazieren.

Yalnız yürümeyi severim.

Ich gehe gerne allein zu Fuß.

Mary ormanda yalnız.

Maria ist allein im Wald.

Onu yalnız bırakın.

Lass sie in Ruhe!

Onları yalnız bırakmayın.

- Lass sie nicht allein.
- Lasst sie nicht allein.

Asla yalnız olmayacaksın.

Du wirst nie alleine sein.

Bizi yalnız bırak.

- Lass uns in Ruhe!
- Lass uns in Frieden!
- Lass uns zufrieden!
- Lass uns allein.
- Lassen Sie uns allein.

Ailemi yalnız bırak.

Lass meine Familie in Ruhe.

Tom yalnız öldü.

- Tom ist einsam gestorben.
- Tom starb alleine.

Tom yalnız mıydı?

War Tom allein?

Bunu yalnız yapmalıyım.

Ich muss mich allein darum kümmern.

O çok yalnız.

Er ist sehr einsam.

Onunla yalnız konuşacağım.

Ich werde allein mit ihr sprechen.

Yalnız olmak istiyorum.

Ich möchte allein sein.

Tom'u yalnız bırakamayız.

Wir können Tom nicht allein lassen.

Onu yalnız yapamam.

Ich schaffe es nicht allein.

Tom yalnız yaşayamaz.

Tom kann nicht allein überleben.

Yalnız olduğumu düşündüm.

Ich dachte, ich wär’ allein.

Yalnız ölmek istemiyorum.

Ich will nicht allein sterben.

Biz yalnız değiliz.

Wir sind nicht allein.

Seni yalnız bırakmamalıydım.

- Ich hätte dich nicht allein lassen sollen.
- Ich hätte euch nicht allein lassen sollen.
- Ich hätte Sie nicht allein lassen sollen.

Evrende yalnız mıyız?

- Sind wir allein im Weltall?
- Sind wir allein im Universum?

Tom'u yalnız bırakamam.

Ich kann Tom nicht allein lassen.

Artık yalnız değil.

Sie ist nicht mehr einsam.

Tom yalnız değildi.

Tom war nicht allein.

Oraya yalnız gidiyorum.

Ich gehe allein dorthin.

Arabamı yalnız bırakın.

Lass mein Auto in Ruhe.

Ben yalnız gideyim.

Lass mich allein gehen.

Beni yalnız bırak!

- Lass mich in Ruhe!
- Lass mich doch in Ruhe!

Yalnız yaşamak istemiyorum.

Ich will nicht alleine leben.

Orada yalnız yaşamaktadır.

Er lebt dort alleine.

O yalnız görünüyordu.

- Sie sah einsam aus.
- Sie hat einsam ausgesehen.

Hepiniz yalnız mısınız?

- Bist du ganz allein?
- Seid ihr ganz allein?
- Sind Sie ganz allein?

Tom yalnız görünüyor.

Tom scheint einsam zu sein.

Yalnız gel dedim.

Ich sagte, komm allein!

Sanırım Tom yalnız.

Ich glaube, Tom ist einsam.

Hala yalnız mısın?

- Bist du immer noch alleine?
- Sind Sie immer noch alleine?

Beni yalnız bırakın.

Lass mich in Ruhe.