Translation of "Vermiyorum" in English

0.006 sec.

Examples of using "Vermiyorum" in a sentence and their english translations:

Ona izin vermiyorum.

I don't allow it.

Oy vermiyorum bile.

I don't even vote.

Buna cevap vermiyorum.

I'm not answering that.

Bunu sana vermiyorum.

I don't give it to you.

Sandviçimi sana vermiyorum.

I won't give you my sandwich.

Bir şeyi ateşe vermiyorum.

I'm not setting anything on fire.

Ben suçlamalara karşılık vermiyorum.

I don't respond to accusations.

Bunu yapmana izin vermiyorum.

I'm not letting you do this.

Yalnız gitmene izin vermiyorum.

I'm not letting you go by yourself.

Artık burada ders vermiyorum.

I don't teach here anymore.

- Tom'un dışarıda oynamasına izin vermiyorum.
- Tom'un sokakta oynamasına izin vermiyorum.

I don't let Tom play outside.

Çocuklarımın televizyon izlemelerine izin vermiyorum.

I don't let my kids watch TV.

Başka hiç kimseye önem vermiyorum!

- I don't care about anyone else.
- I don't care about anybody else.

Bunun olacağına çok ihtimal vermiyorum.

- I don't suppose there's much chance of that happening.
- I don't suppose that there's much chance of that happening.

Ben herhangi bir söz vermiyorum.

I'm not making any promises.

Bunu Tom'un yapmasına izin vermiyorum.

I'm not letting Tom do this.

Tom'un onu yapmasına izin vermiyorum.

I'm not letting Tom do that.

Tom'un araba sürmesine izin vermiyorum.

I'm not letting Tom drive.

Bunu yalnız yapmana izin vermiyorum.

I'm not letting you do this alone.

Senin sigara içmene izin vermiyorum.

I don't allow you to smoke.

Çocuklarımın dondurma yemesine izin vermiyorum.

I don't allow my children to eat ice cream.

Köpeğimin evime girmesine izin vermiyorum.

I don't let my dog in my house.

- Gitmene izin vermeyeceğim.
- Gitmene izin vermiyorum.
- Gitmenize izin vermiyorum.
- Gitmenize izin vermeyeceğim.

I'm not letting you go.

Ne yapabileceğime bakacağım, ama söz vermiyorum.

I'll see what I can do, but no promises.

Ben stres altında iyi performans vermiyorum.

I don't perform well under stress.

Tom'un çocuklarıma yakın durmasına izin vermiyorum.

I'm not letting Tom near my kids.

O konuda herhangi bir söz vermiyorum.

I don't promise any of that.

Asla kimsenin daireme girmesine izin vermiyorum.

- I never let anyone come into my apartment.
- I never let anybody come into my apartment.

Bilmediğim kişilerin evime girmesine izin vermiyorum.

I don't let people I don't know into my house.

Çocuklarımın abur cubur yemesine izin vermiyorum.

I don't allow my children to eat junk food.

Tom'un bunu yalnız başına yapmasına izin vermiyorum.

I'm not letting Tom do this by himself.

Benden "sen" olarak söz etmenize izin vermiyorum.

I don't allow you to refer to me as "you".

Tom'a arabamın yanında bir yerde izin vermiyorum.

I'm not letting Tom anywhere near my car.

Herhangi bir web sitesine gerçek adımı vermiyorum.

I don't give my real name to any website.

O artık benim ve onu geri vermiyorum.

It's mine now and I'm not giving it back.

Okul gecelerinde çocuklarımın TV izlemesine izin vermiyorum.

I don't allow my children to watch TV on school nights.

- Tom'un gitmesine izin vermiyorum.
- Tom'un gitmesine izin vermeyeceğim.

I'm not letting Tom go.

Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.

That's it. I'm not lending you any more money.

Ne yapabileceğimi göreceğim ama sana bir şey söz vermiyorum.

- I'll see what I can do, but I don't promise you anything.
- I'll see what I can do, but I promise you nothing.

- Sandviçimi sana vermeyeceğim.
- Sandviçimi sana vermiyorum.
- Sandviçimi sana vermem.

I won't give you my sandwich.

- İnsanların nasıl göründüğüyle pek ilgilenmiyorum.
- İnsanların görünüşlerine pek önem vermiyorum.

I attach little importance to a person's appearance.

- "Sana bir soru sorabilir miyim?" "Hayır, anketlere cevap vermiyorum."
- "Size bir soru sorabilir miyim?" "Hayır, anketleri yanıtlamıyorum."

"Can I ask you a question?" "No, I don't answer surveys."