Translation of "Ders" in Portuguese

Ders çalışacağım.

- Eu vou estudar.
- Eu estudarei.
- Hei de estudar.

Ders çalışıyor.

Ele está estudando.

- İlk ders kolay.
- İlk ders kolaydı.

A primeira lição é fácil.

Acı bir ders.

Uma lição dolorosa.

Gelecek ders nedir?

Qual é a próxima aula?

Burada ders çalış.

- Estude aqui.
- Estudem aqui.

Ders iki kolaydır.

A lição dois é fácil.

Hatalarından ders almalısın.

Deve-se aprender com os próprios erros.

Ders onda başlıyor.

A aula começa às dez horas.

Yarın ders olmayacak!

Amanhã não haverá aula!

Ders çalışmayı sevmem.

Não gosto de estudar.

Artık ders olmayacak.

Não haverá mais aulas.

Ders için teşekkürler!

Obrigado pela aula!

Bugünkü ders sıkıcıydı.

A lição de hoje era chata.

Birçok ders öğrendim.

Eu aprendi muitas lições.

Ders Üç zor.

A lição três é difícil.

- Ders çalışmaktan keyif alıyor musun?
- Ders çalışmaktan hoşlanır mısın?

- Vocês gostam de estudar?
- Você gosta de estudar?

- O ders için kaydolalım.
- O ders için kayıt yaptıralım.

Vamos nos registrar para aquela turma.

öğrencilerinin ders dinlerken görüntüsünü

imagem dos alunos ouvindo a palestra

Ders kitaplarını nereden alırız?

Onde poderemos conseguir os manuais?

Bu en sevdiğim ders.

Esta é a minha matéria favorita.

Monika çok ders çalışıyor.

Monica estuda muito mesmo.

Monica çok ders çalışmaz.

Monica não estuda muito.

Ders 3'ü okuyalım.

Vamos ler a lição 3.

3. ders ile başlayalım.

Comecemos desde a lição 3.

- O çalışıyor.
- Ders çalışıyor.

- Ele está estudando.
- Está estudando.

Ders kitaplarının nerede saklıyorsunuz?

Onde você guarda seus livros didáticos?

Sana bir ders öğreteceğim.

Vou te dar uma lição.

Bu son ders mi?

É a última lição?

Sana yarın ders veremeyeceğim.

Eu não poderei te dar aula amanhã.

Ders on ile başlayalım.

Vamos começar na Lição 10.

Bu iyi ders kitabıdır.

É um bom manual.

O, ders sırasında uyuyordu.

Ele estava dormindo durante a aula.

İkinci ders çok kolaydır.

A segunda lição é muito fácil.

Ağustosta hiç ders yok.

- Não tem aulas em agosto.
- Não existem lições em agosto.

Değerli bir ders öğrendim.

Aprendi uma lição valiosa.

Fransızca benim sevdiğim ders.

- Francês é minha matéria favorita.
- Francês é meu assunto favorito.

Bugün ders çalışmak istemiyorum.

Eu não quero estudar hoje.

İki saattir ders çalışmaktayım.

Tenho estado estudando há duas horas.

Ders çalışmaktan nefret ediyorum.

Eu detesto estudar.

Ders ne zaman başlar?

A que horas a aula começa?

İngilizce gerekli bir ders.

Inglês é uma aula obrigatória.

Hikayeden alınacak ders nedir?

Qual é a moral da história?

Tek başıma ders çalışıyordum.

Eu estava sozinho estudando.

Ders süresince telefonu çaldı.

O telefone dela tocou durante a aula.

Yarın size ders veremeyeceğim.

Eu não poderei te dar aula amanhã.

En sevdiğim ders matematiktir.

A matemática é a minha matéria favorita.

Bu kimin ders kitabı?

De quem é esse livro?

Bu ders kitabı iyidir.

- Este livro de texto é bom.
- Esta apostila é boa.

O bana ders veriyor.

Ela está me ensinando.

Ders sırasında uykuya daldım.

Eu dormi durante a aula.

Yarın ders çalışmak zorundayım.

Tenho que estudar amanhã.

Matematik ders kitabını tekrar unutmamalısın.

É bom você não se esquecer de seu livro de matemática outra vez.

Ben okuldan sonra ders çalışmam.

Eu não estudo depois da escola.

Mary şimdi odasında ders çalışıyor.

- Maria estuda no seu quarto.
- Mary está estudando no quarto dela.

Sana unutmayacağın bir ders öğreteceğim.

Vou te ensinar uma lição que você não vai esquecer.

Tom çok sıkı ders çalıştı.

Tom estudou com muito afinco.

Tom hâlâ sınıfta ders çalışıyor.

Tom ainda está na sala de aula estudando.

- Neden çalışmıyorsun?
- Neden ders çalışmıyorsunuz?

Por que você não está estudando?

- Ders çalışma.
- Çalışmayın.
- Çalışma.
- Öğrenmeyin.

Não estude.

Ders 8:30 da başlar.

A aula começa às 8:30.

Ona bir ders öğretmen gerekiyor.

- Você precisa ensinar-lhe uma lição!
- Você deve ministrar-lhe uma lição!

Senin yeterince ders çalışmadığını düşünüyorum.

- Acho que você não está estudando o suficiente.
- Acho que vocês não estão estudando o suficiente.
- Penso que você não está estudando o suficiente.

Ben ders sırasında uyuyakaldığımı düşünüyorum

Acho que adormeci durante a aula.

Bugün değerli bir ders öğrendim.

Aprendi uma lição valiosa hoje.

O ders bir zaman kaybıydı.

Aquela aula foi uma perda de tempo.

Uykuluyken ders çalışmak zaman kaybıdır.

É perda de tempo estudar com sono.

Sınavımız için ders çalışmak zorundayız.

Nós temos de estudar para a nossa prova.

Tom Fransızca ders kitabını kaybetti.

Tom perdeu sua cartilha de francês.

Ders verme nedeniyle çok yorgunum.

Estou muito cansado de ensinar.

Biz vardığımızda, ders zaten başlamıştı.

Quando chegamos a palestra já havia começado.

Akıllı insanlar hatalarından ders alır.

Pessoas inteligentes aprendem com seus erros.

Bu iyi bir ders kitabı.

- É um bom manual.
- Este é um bom livro-texto.

Sana ders kitabımı ödünç vereceğim.

Vou te emprestar meu livro.

İngilizce en sevdiğim ders oldu.

O inglês virou minha matéria preferida.

- Tom'la sık sık beraber ders çalışırız.
- Tom'la çoğu zaman birlikte ders çalışıyoruz.

Tom e eu frequentemente estudamos juntos.

- Ben o ders için kayıt yaptırabilir miyim?
- Ben o ders için kaydolabilir miyim?

Posso me registrar para aquela turma?

Binlerce saat ders işlendi bile yahu

milhares de horas já foram ensinadas

Ama konu çocuğunuza ders anlatmaya gelince

mas quando se trata de contar lições para o seu filho

Ders 10'u baştan itibaren oku.

Leia a lição dez do começo.

Her gün altı saat ders var.

Por dia há seis horas de aula.

Kız kardeşin orada ders veriyor mu?

Sua irmã ensina lá?

Ders çalışabileceğim bir yere ihtiyacım var.

Preciso de um lugar onde eu possa estudar.

Çoğu kez müzik dinleyerek ders çalışırım.

Eu frequentemente estudo enquanto ouço música.

Fransızca ders kitabımın nerede olduğunu bilmiyorum.

Eu não sei onde está o meu livro didático de francês.

- Ders çalışmayı sevmem.
- Ben eğitimi sevmiyorum.

Não gosto de estudar.

Sadece sana bir ders vermek istedim.

Eu apenas queria te ensinar uma lição.

Biyoloji Tom'un en sevdiği ders değil.

Biologia não é a matéria favorita do Tom.

- Bugün okul yok.
- Bugün ders yok.

Hoje não haverá aula.

Biz o ders için kaydolabilir miyiz?

Vamos nos registrar para aquela turma?

Ders 8:30'a kadar başlamaz.

- A aula só começa às oito e meia.
- A aula não começa até as oito e meia.

Orijinali bir ders kitabı olarak yazılmıştır.

O original foi escrito como um livro escolar.

O kadar yorgunum ki ders çalışamıyorum.

Estou tão cansado que não consigo estudar.

- Eğitim almak istemiyorum.
- Ders çalışmak istemiyorum.

Eu não quero estudar.