Translation of "Nüfuz" in English

Işık karanlığa nüfuz etmez.

The light penetrates the darkness.

Mikrodalgalar fırında yemeğe nüfuz eder.

Microwaves penetrate the food in the oven.

- Birkaç etkili arkadaşım var.
- Birtakım nüfuz sahibi arkadaşlarım var.

I have a number of influential friends.

Bu şey derime nüfuz ederse su toplamasına neden olabilir. Ellerinizi kanatabilir

Once this stuff gets in, it can cause blisters, can make your hands bleed,

Japon ithalatının Amerikan tüketici pazarlarına nüfuz etmesi uzun bir zaman aldı.

It took a long time for Japanese imports to penetrate the American consumer markets.

Apotik veya “gece yarısı” bölgesi 1.000 metrenin altındaki derinliklerde bulunur. Güneş ışığı bu derinliklere nüfuz etmez ve bölge karanlıkta kalır.

The aphotic, or “midnight,” zone exists in depths below 1,000 meters. Sunlight does not penetrate to these depths and the zone is bathed in darkness.

Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.

Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.