Translation of "Tendremos" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Tendremos" in a sentence and their turkish translations:

Tendremos que regresar.

Geri dönmek zorunda kalacağız.

Mañana tendremos invitados.

Yarın misafirlerimiz olacak.

Y tendremos la cena.

Akşam da yemek yiyelim.

Tendremos algo para ti.

Sizin için bir şeyimiz olacak.

Tendremos montón de diversión.

- Çok eğleneceğiz.
- Çok güzel vakit geçireceğiz.

De seguro tendremos problemas.

Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.

Tendremos que tener cuidado.

Dikkatli olmak zorunda olacağız.

Tendremos que hacer algo.

Bir şey yapmak zorunda kalacağız.

Hoy tendremos una prueba.

Bugün bir test olacağız.

Lo tendremos en cuenta.

Onu dikkate alacağız.

Tendremos unos invitados mañana.

Yarın bazı konuklarımız olacak.

tendremos una batalla entre manos.

savaşı kontrol altına alabilecek misiniz?

Así que tendremos mucho cuidado.

Bunları çevirirken çok dikkatli olmalıyız.

tendremos que usar más pesticidas

biz çok daha fazla zirai ilaç kullanmak zorunda kalacağız

¿Cuánto tiempo tendremos que esperar?

Ne kadar beklemek zorunda kalacağız?

Tendremos poca nieve este invierno.

Bu kış çok az kar olacak.

Esta tarde tendremos una entrevista.

Bu akşamüstü bir görüşmemiz var.

Tendremos que esperar algunos minutos.

Birkaç dakika beklemek zorunda kalacağız.

Tendremos que esperar cinco horas.

Beş saat beklemek zorunda kalacağız.

Tendremos que desunir los alambres.

Telleri ayırmak zorunda kalacağız.

Tendremos que buscar otras opciones.

Biz başka seçenekler aramalıyız.

Entonces tendremos un trabajo gratificante.

tatmin edici bir mesleğe sahip oluyorsunuz.

- Aun cuando no venga tendremos que empezar.
- Aunque no venga, tendremos que empezar.

O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.

Tendremos que trepar un largo trecho.

Bu halat tırmanmak için oldukça uzun.

tendremos que disminuir las emisiones rápidamente.

hızlı bir şekilde emisyonları kesmemiz gerek.

Tendremos un asado en la playa.

Biz plajda barbekü yapacağız.

Tendremos una clase de matemáticas mañana.

- Yarın matematik dersimiz olacak.
- Yarın bir matematik dersimiz olacak.

Nunca más tendremos que hacer eso.

Biz bunu asla tekrar yapmak zorunda kalmayacağız.

Tendremos que hacer esto de nuevo.

Bunu tekrar yapmak zorunda kalacağız.

Solo tendremos que ver dónde está.

Sadece onun nerede olduğunu görmek zorunda kalacağız.

- Hoy tendremos pescado de cena.
- Hoy tendremos pescado para cenar.
- Hoy pondremos pescado para cenar.

Bugün akşam yemeği için balığımız var.

Tendremos que cambiar a un nuevo paradigma

Yeni bir bakış açısı edinmemiz lazım,

Tendremos que intentar sacarla de algún modo.

Onu bir şekilde dışarı çıkartmaya çalışacağız.

Tendremos que superar la sensación de desamparo.

Biz çaresizlik duygusu ile baş etmek zorunda kalacağız.

Tendremos que quitarle la nieve al techo.

Karı çatıdan kürekle temizlemek zorunda kalacağız.

Tendremos un examen de inglés esta tarde.

Bu öğleden sonra bir İngilizce sınav olacağız.

Es un riesgo que tendremos que tomar.

Bu almak zorunda kalacağımız bir risk.

Apuesto a que hoy tendremos un test.

Bahse girerim ki bugün bir test olacağız.

Tendremos que celebrar el solsticio de invierno.

Kış gündönümünü kutlayacağız.

Se acerca al matorral, y, entonces, tendremos fuego.

Sonra bunu yumuşak çalıların arasına sokacağız ve ateşimiz yanacak.

Tendremos que quitar nuestros zapatos antes de entrar.

İçeriye girmeden önce ayakkabılarımızı çıkartmak zorundayız.

De aquí en adelante tendremos que gastar menos.

Şu andan itibaren, biz daha az para harcamak zorunda kalacağız.

No tenemos elección. Supongo que tendremos que andar.

Seçeneğimiz yok. Sanırım yürümek zorunda kalacağız.

¿Crees que tendremos una Navidad blanca este año?

Bu yıl beyaz bir Noel geçireceğimizi düşünüyor musun?

Me pregunto cuánto tiempo más tendremos que hacerlo.

Bunu ne kadar zaman yapmak zorunda olacağımızı merak ediyorum.

Si no, nunca tendremos tiempo para ofrecernos como voluntarias

çünkü aksi takdirde, şu anda yüzleştiğimiz bu birçok davaya

Estos muros bloquean nuestra ruta directa. Tendremos que desviarnos.

Bu kaya duvarlar yolumuzu kapatıyor. Bu yüzden biraz dolaşacağız.

El lunes que viene tendremos un examen de inglés.

Gelecek Pazartesi bir İngilizce sınavı olacağız.

Su oferta es muy tentadora, pero tendremos que pensárnoslo.

Senin önerin çok cazip ama onun hakkında düşünmek zorunda kalacağız.

Tendremos una buena cosecha si el buen clima perdura.

Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.

Este tubo fluorescente empieza a parpadear. Tendremos que cambiarlo.

Bu floresan lamba titreşmeye başlıyor. Onu değiştirmemiz gerekecek.

Oh, bueno, así son las cosas, solo tendremos que luchar ''.

Oh pekala, işte böyle gidiyor, sadece onunla mücadele etmemiz gerekecek. '

Tendremos que avisar a nuestros amigos para que nos ayuden.

Bize yardım etmek için arkadaşlarımızı aramamız gerekecek.

- Tendremos que esperar a ver qué pasa.
- Hay que ver...

Bizim bekleyip görmemiz gerekecek.

En la medida en que podamos hacer esto, tendremos mejores líderes,

Bunu yapabildiğimiz ölçüde, daha iyi liderlere sahip olacağız

Otras las tendremos que trabajar con las empresas y las comunidades,

bazılarını firmalarda veya topluluklarda

- Pronto tendremos un concurso de música.
- Pronto habrá un concurso musical.

Yakında bir müzik yarışmamız olacak.

El hombre del tiempo dice que tendremos lluvia por la tarde.

Meteoroloji uzmanı öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyor.

- No tendremos que esperar mucho.
- No nos hará falta esperar mucho.

Çok beklememiz gerekmeyecek.

Y tendremos un déficit de 125 000 enfermeros en los años venideros.

Önümüzdeki yıllar için 125.000 hemşire açığı var.

Tendremos que contratar a alguien para que haga el trabajo de Tom.

Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.

Estoy feliz porque a partir de hoy, no tendremos clases hasta septiembre.

Bugün başladığım için mutluyum, eylüle kadar okulumuz yok.

Tendremos que esperar y ver si Tom será capaz de hacer eso.

Tom'un onu yapabilip yapamayacağını beklemek ve görmek zorunda kalacağız.

Siempre tendremos que ir con cuidado de no dejar que vuelva a ocurrir esto.

Bunun tekrar olmasına izin vermemek için her zaman dikkatli olmalıyız.

Me pregunto si tendremos suficiente dinero para comprarle a Tom el cuadro que quería.

İstediği tabloyu Tom'a almak için yeterli paramız olup olmayacağını merak ediyorum.

En el peor de los casos solo tendremos que aparentar ser tan felices como podamos.

En kötü durum senaryosunda elimizden geldiği kadar mutlu görünmek zorunda kalacağız.

En tanto en cuanto hagas lo que se te ha dicho que hagas, no tendremos absolutamente ningún problema.

Sana söylenilen şeyi yapar yapmaz, kesinlikle hiçbir sorunumuz olmayacak.

- Si usted no puede arreglar el caño, tendrá que llamar a un plomero.
- Si tú no puedes arreglar la tubería, tendremos que llamar a un fontanero.
- Si no eres capaz de arreglar la tubería, habrá que llamar a un fontanero.

Boruyu tamir edemezsen, bir tesisatçı aramak zorunda kalacağız.