Translation of "L'islam" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "L'islam" in a sentence and their turkish translations:

- Sami a étudié l'Islam.
- Sami étudiait l'Islam.

- Sami İslam eğitimi aldı.
- Sami İslami eğitim gördü.

Fadil étudiait l'Islam.

- Fadıl, İslam okudu.
- Fazıl İslam eğitimi aldı.

Ne convient pas à l'islam

İslamiyet'de uygun değildir

Ce comportement interdit selon l'islam

İslamiyet'e göre haram olan bu davranış

Selon l'islam, après les morts

İslamiyet'e göre ölünün arkasından

C'est quelque chose attendu dans l'Islam

İşte bu İslamiyet'te beklenen birşeydir

Aujourd'hui, même si c'est contre l'islam,

Günümüzde ise İslamiyet'e aykırı olmasına rağmen

Fadil embrassa l'islam à 23 ans.

- Fadıl 23 yaşında İslam'a girdi.
- Fadıl 23 yaşında İslam'ı kabul etti.

D'où vient le beau comportement de l'islam?

nerede kaldı Müslümanlığın güzel davranışı?

Arrêtez de déformer l'Islam au monde maintenant

İslamiyeti artık dünyaya yanlış tanıtmaktan vazgeçin

Pas les Européens qui souillent vraiment l'islam

gerçekten İslamiyeti kirleten Avrupalılar değil

Selon l'Islam, enseigner Mevlüt après la mort

İslamiyetin göre ölünün arkasından mevlüt okutmak

Et ce n'est pas mentionné dans l'Islam

ve İslamiyette buna yer verilmediğidir

Après l'acceptation de l'islam par les Turcs

İslamiyetin Türkler tarafından kabulünden sonra

Selon l'islam, selon les règles établies par Allah.

İslamiyete göre Allah'ın koyduğu kurallara göre

Selon l'Islam, quelque temps après l'enterrement des morts

İslamiyet'e göre ölüler gömüldükten bir süre sonra

C'est complètement le reflet du chamanisme dans l'Islam.

Tamamen Şamanizm'in yine İslamiyet'e yansımasıdır bu

Le christianisme et l'islam sont deux religions différentes.

Hıristiyanlık ve İslam, iki farklı dindir.

Elle apparaît comme la main de Fatima dans l'islam.

Bize İslamda Fatima'nın elini gösteriyor.

En fait, cela n'a rien à voir avec l'islam

aslında İslamiyetle uzaktan yakından alakası yoktur

Il s'agit à nouveau d'un événement confondu avec l'islam

Yine İslamiyetle karıştırılan bir olaydır bu

Il n'y a pas de pierre tombale dans l'islam

İslamiyet'te mezar taşı yoktur

Il n'y a pas une telle pratique dans l'Islam

İslamiyet'te böyle bir uygulama yoktur

L'Islam émergea au septième siècle dans la péninsule arabique.

İslam yedinci asırda Arap Yarımadasında doğdu.

Mais la tolérance à l'islam n'était-elle pas une religion?

fakat İslamiyet hoşgörü dini değil miydi?

Basé sur les discours des imams de premier plan de l'islam

İslamiyetin öne gelen imamlarının söylemlerinden yola çıkılarak

Mais cette situation a de nouveau été synthétisée avec l'islam et

Fakat bu durum yine İslamiyetle sentezleştirilip

Il peut y avoir certains qui associent cette situation à l'islam.

Bu durumu İslamiyetle bağdaştıranlar olabilir aranızda

L'islam est parvenu en Chine vers le milieu du septième siècle.

İslam Çin'e ilk olarak 7nci yüzyılın ortalarında ulaştı.

Le croissant de lune et l'étoile sont un symbole de l'Islam.

Hilal ay ve yıldız İslam'ın sembolüdür.

Quelqu'un vous a-t-il forcé à vous convertir à l'islam?

- Müslüman olman için seni zorlayan oldu mu?
- Birilerinin zorlamasıyla mı İslam'a geçtin?

As-tu vu? C'est l'islam qui nous est dit depuis des années!

gördünüz mü? Bize yıllardır anlatılan İslamiyet bu!

Les trois grandes religions monothéistes sont le christianisme, l'islam et le judaïsme.

İslam, Musevilik ve Hristiyanlık üç büyük tek tanrılı dindir.

Et il a dit aussi, je cite : « Je pense que l'Islam nous déteste. »

Aynı zamanda "Bence İslam bizden nefret ediyor." demişti.

Les cimetières ne sont selon l'Islam que pour se souvenir de la mort

mezarlıklar İslamiyet'e göre sadece ölümü hatırlamak için vardır

Beaucoup de gens n'ont pas vu la différence entre l'islam et la culture arabe

Bir çok kişi İslamiyet ile Arap kültürü arasında ki farkı görememiştir

Il n'y a rien à associer à l'islam quand les femmes ne sont pas comptées

kadınların sayılmamasının İslamiyetle bağdaştırılacak hiçbir tarafı yoktur

Tant que l'Islam reste non-réformé, nous ne pouvons ni ne voulons l'accepter en Europe.

Reform yapılmadığı sürece İslam'ı Avrupa'da istesek de benimsetemeyiz.

La relation entre l'Islam et l'Occident comprend des siècles de coexistence et de coopération, mais aussi de conflit et de guerres de religion.

İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

Je suis venu ici pour rechercher un nouveau départ entre les États-Unis et les Musulmans à travers le monde ; qui soit fondé sur l'intérêt mutuel et le respect mutuel, et qui soit fondé sur la vérité que l'Amérique et l'Islam ne sont pas exclusifs, et n'ont pas besoin d'être en concurrence. Au contraire, ils se recouvrent et partagent des principes communs - principes de justice et de progrès, tolérance et la dignité de tous les êtres humains.

Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.