Translation of "Sami" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Sami" in a sentence and their turkish translations:

- Sami le savait.
- Sami savait.

Sami biliyordu.

- Sami a disparu.
- Sami disparut.

Sami ortadan kayboldu.

- Sami est devenu fou.
- Sami devint fou.
- Sami devenait fou.

Sami çıldırdı.

- Sami se leva.
- Sami s'est levé.

Sami ayağa kalktı.

- Sami a riposté.
- Sami a répliqué.

Sami misilleme yaptı.

Sami jouait.

Sami kumar oynuyordu.

Sami cuisine.

Sami yemek yapıyor.

- Sami a étudié l'Islam.
- Sami étudiait l'Islam.

- Sami İslam eğitimi aldı.
- Sami İslami eğitim gördü.

- Sami est tombé malade.
- Sami devenait malade.

Sami hasta oldu.

- Sami vit Layla.
- Sami a vu Layla.

Sami, Leyla'yı gördü.

- Sami était très intelligent.
- Sami fut très intelligent.

Sami çok zekiydi.

- Sami refusait de parler.
- Sami refusa de parler.

Sami konuşmayı reddetti.

Layla protégeait Sami.

Leyla, Sami'yi korudu.

Sami aimait jouer.

Sami kumarı çok seviyordu.

Sami les cherchait.

Sami bunları arıyordu.

Sami est parti.

Sami terk etti.

Sami s'est plaint.

Sami şikayette bulundu.

Sami a survécu.

Sami hayatta kaldı.

Sami protégeait Layla.

Sami, Leyla'yı koruyordu.

Sami s'est remarié.

- Sami yeniden evlendi.
- Sami tekrar evlendi.

Sami est revenu.

Sami geri döndü.

Sami s'est caché.

Sami saklandı.

Sami a appelé.

Sami aradı.

Sami est renvoyé.

Sami kovulacak.

Sami était là.

Sami oradaydı.

Sami l'a demandé.

Sami onun için ricada bulundu.

Sami fut surpris.

Sami şaşırdı.

Sami s'est échappé.

Sami kaçtı.

Sami a répondu.

Sami yanıtladı.

Sami entendit crier.

Sami çığlık duydu.

Sami est chauve.

- Sami kel.
- Sami keldir.

Sami empestait l'alcool.

Sami alkol kokuyordu.

Sami jeûne aujourd'hui.

- Sami bugün oruçlu.
- Sami bugün oruç tutuyor.

Sami vénérait Dieu.

Sami Allah'a ibadet etti.

Sami prie Allah.

- Sami Allah'a dua ediyor.
- Sami Allah'a ibadet eder.

- Sami est un mythomane.
- Sami est un menteur pathologique.

Sami patolojik bir yalancıdır.

- Sami a acheté des fleurs.
- Sami acheta des fleurs.

Sami birkaç çiçek satın aldı.

- Sami a téléphoné à Layla.
- Sami téléphona à Layla.

Sami, Leyla'ya telefon etti.

- Sami a commandé du café.
- Sami commanda du café.

Sami kahve sipariş etti.

- Sami était en train de se doucher.
- Sami était en train de prendre une douche.
- Sami se douchait.
- Sami prenait une douche.

Sami duş alıyordu.

- Sami voulait donner son nom à son fils : Sami Bakir II.
- Sami a voulu donner son nom à son fils : Sami Bakir II.

Sami oğlunu kendine göre adlandırmak istedi: Sami Bekir II.

Sami voulait violer Layla.

Sami, Leyla'ya tecavüz etmek istedi.

Sami était évidemment gay.

Sami açıkça görülüyor ki geydi.

Sami se sentait mal.

Sami kendini kötü hissediyordu.

Sami doit tout changer.

Sami'nin her şeyi değiştirmesi gerekir.

Sami veut voir cela.

Sami bunu görmek istiyor.

Sami dit la vérité.

Sami doğruyu söylüyor.

Sami a la clé.

- Sami'nin anahtarı var.
- Sami anahtara sahip.
- Anahtar Sami'de.

Sami a tout vu.

Sami her şeyi gördü.

Sami va devoir partir.

- Sami ayrılmak zorunda kalacak.
- Sami gitmek zorunda kalacak.
- Sami terk etmek zorunda kalacak.

Sami a un secret.

- Sami'nin bir sırrı var.
- Sami bir sırra sahip.

Sami était en désaccord.

Sami karşıt görüşteydi.

Sami a été assassiné.

Sami öldürüldü.

Sami gagne beaucoup d'argent.

Sami çok para kazanıyor.

Sami n'a rien fait.

Sami herhangi bir şey yapmadı.

Sami a agi seul.

- Sami yalnız davrandı.
- Sami yalnız hareket ediyordu.

Sami a été incarcéré.

Sami hapsedildi.

Sami était au lit.

Sami yataktaydı.

Sami avait des explosifs.

Sami'nin patlayıcıları vardı.

Sami planta des fleurs.

Sami çiçekler dikti.

Sami préparait un meurtre.

Sami cinayet planlıyordu.

Sami appréciait la vie.

Sami hayattan zevk alıyordu.

Sami a téléchargé l'application.

- Sami uygulamayı indirdi.
- Sami uygulamayı download etti.

Sami est tellement amoureux.

Sami çok aşık.

Sami avait un rencard.

Sami flört ediyordu.

Sami est un humain.

Sami insandır.

Sami a fait caca.

- Sami kaka yaptı.
- Sami kakasını yaptı.

- Sami nous a reconnu être gay.
- Sami nous a reconnu être homosexuel.

Sami eşcinsel olduğunu bize itiraf etti.

Sami luttait pour sa vie.

- Sami hayatı için savaşıyordu.
- Sami hayat mücadelesi veriyordu.

Sami cachait un passé scandaleux.

Sami skandal bir geçmiş saklıyordu.

Sami menait une double vie.

- Sami ikili bir hayat yaşıyordu.
- Sami ikiyüzlü bir hayat yaşıyordu.

Sami commença à sauter l'école.

Sami okulu asmaya başladı.

Sami pensait que Layla écoutait.

Sami, Leyla'nın dinliyor olduğunu düşündü.

Sami a ses propres méthodes.

- Sami'nin kendi yöntemleri var.
- Sami'nin kendi metotları var.

Sami devra signer ce document.

- Sami bu belgeyi imzalamak zorunda kalacak.
- Sami bu dokümanı imzalamak zorunda kalacak.

Sami a épousé une musulmane.

Sami Müslüman bir kadınla evlendi.

Sami a bu six bières.

Sami altı bira içti.

Sami se sentit vraiment seul.

Sami gerçekten yalnız hissediyordu.

Sami veut être professeur d'arabe.

Sami bir Arapça öğretmeni olmak istiyor.

Sami ne sait pas pourquoi.

Sami nedenini bilmiyor.

Sami a bénéficié d'un sursis.

Saminin cezasının ertelenmesi onaylandı.

Sami voulait devenir guide touristique.

Sami bir tur rehberi olmak istedi.

Sami a pris sa retraite.

Sami emekli oldu.

Sami voulait contrôler la situation.

Sami durumu kontrol etmek istiyordu.

Sami voulait que Layla souffre.

Sami, Leyla'nın acı çekmesini istiyordu.

Sami entendit un grand bruit.

Sami yüksek bir ses işitti.

Sami a caché le pistolet.

Sami silahı gizledi.

Sami était comme un héros.

Sami bir kahraman gibiydi.

Sami entendit une forte détonation.

Sami büyük bir patlama duydu.

Sami a résolu le problème.

Sami sorunu çözdü.

Sami prononçait son prénom « Shami ».

Sami ilk adını "Shami" olarak telaffuz ediyordu.

Sami va s'occuper de ça.

Sami onunla başa çıkacak.

Sami a été sauvagement assassiné.

Sami vahşice öldürüldü.

Sami a finalement dit oui.

Sami sonunda evet dedi.

Sami est un homme courageux.

Sami yiğit bir adamdır.

Sami est venu au travail.

- Sami çalışmaya geldi.
- Sami çalışmak için geldi.

Sami était un enfant extraordinaire.

Sami olağanüstü bir çocuktu.

Sami ne peut pas l'expliquer.

Sami onu açıklayamaz.

Sami a joué au loto.

Sami loto oynadı.