Translation of "Cou" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Cou" in a sentence and their turkish translations:

C'est un casse-cou.

O gözü pek.

J'ai mal au cou.

Boynum ağrıyor.

Souvent à l'arrière du cou...

...bir tanrısı olduğunu unutmayalım.

Il est endetté jusqu'au cou.

- O, borca batmış.
- O, borç batağına saplanmış.

Tu es dedans jusqu'au cou.

- Haddini aşıyorsun.
- Çizmeyi aşıyorsun.
- Başından büyük işlere kalkışıyorsun.
- Haddini bilmiyorsun.
- Boyunu aşan işlere girişiyorsun.

Tom a un long cou.

Tom'un uzun bir boynu var.

Il m'a piqué dans le cou.

Boynumdan soktu.

Il m'a attrapé par le cou.

O, beni boynumdan yakaladı.

Maintenant regardez la peau sur le cou

Boynuna bir bakın,

Elle l'a accroché autour de son cou

Böyle asıyordu boynuna

Elle sentit quelque chose toucher son cou.

Boynuna bir şeyin dokunduğunu hissetti.

Tom a embrassé Marie dans le cou.

Tom Mary'yi boynundan öptü.

Les girafes ont un très long cou.

Zürafaların çok uzun boyunları var.

Mets cette écharpe autour de ton cou.

Bu atkıyı boynuna koy.

Aïe ! Une abeille m’a piqué au cou !

Ay! Bir arı boynumu soktu!

Le vampire embrassa son cou avec passion.

Vampir tutkuyla onun boynunu öptü.

Elle a une écharpe autour de son cou.

Onun boynunda bir eşarbı var.

Elle portait, autour du cou, une écharpe rouge.

- Boynuna kırmızı bir atkı takmıştı.
- Boynuna kırmızı bir eşarp bağlamıştı.

Tom est blessé d'une balle dans le cou.

Tom boyundaki bir kurşunla yaralandı.

Une éruption cutanée se développa sur son cou.

Onun boynunda isilik döktü.

Qu'elle pourrait porter autour du cou en salle d'accouchement.

bu kolyeyi doğum sırasında da taksın diye.

Mon cou s'est brisé quand j'ai fait le poirier.

Amuda kalktığımda boynum çatırdadı.

Ton cou s'est-il épaissi au cours de l'année passée ?

Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

Il prit ses jambes à son cou en voyant le policier.

- O bir polis gördüğünde tabanları yağladı.
- O bir polis gördüğünde koşarak kaçtı.

Une girafe allonge le cou pour aller chercher de la nourriture.

Bir zürafa yiyeceğini almak için boynunu uzatır.

Une distension des veines du cou, elle avait le visage en sueur,

boyun damarları şişti, alnı terledi,

Je voulais protéger mon cou, alors, je lui ai donné mon bras.

Boynumu korumak istiyordum. Bu yüzden kolumu uzattım,

Les filles portaient des pagnes et avaient des fleurs autour du cou.

Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.

- Sauve-toi !
- Sauvez-vous !
- Prends tes jambes à ton cou !
- Prenez vos jambes à votre cou !
- Prenez vos jambes à vos cous !
- Taillez-vous !
- Taille-toi !
- File !
- Filez !

Kaçın!

- Avez-vous ressenti récemment une douleur ou une raideur inexpliquée au niveau du cou ?
- As-tu ressenti récemment une douleur ou une raideur inexpliquée au niveau du cou ?

Yakın zamanda boynunuzda nedensiz bir ağrı ve sertlik yaşadınız mı?

Attaques à Krasny et à Smolensk, où il a été blessé au cou.

- Krasny'de ve Smolensk'te boynundan yaralandığı saldırılara öncülük etti.

Et menant les assauts sur Jaffa, et Acre… où il a été touché au cou,

ve Yafa ve Akka'ya yönelik saldırılara öncülük etti ... boynundan vurulduğu

Ces ombres apparurent en quelque sorte comme un dinosaure géant, au long cou et à la mâchoire très grosse, sans dents.

Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.

- Je ne sais pas quoi faire.
- Je perds la tête.
- J'ai des ennuis jusqu'au cou.
- J'en crois pas mes yeux.
- Cela me dépasse complètement.

Boyumdan büyük işlere kalkışıyorum.

L'éléphant et la girafe n'eussent-ils pas d'ancêtre commun, comment quelqu'un aurait-il pu remarquer qu'ils avaient exactement le même nombre de vertèbres dans le cou ?

Fil ve zürafanın ortak ataları olmasaydı biri onların boyunlarında tam eşit sayıdaki omurgaya sahip olduklarını muhtemelen nasıl fark edebilirdi?