Examples of using "Misery" in a sentence and their turkish translations:
Mutsuzluk içindeydi.
Şansızlık ve sefalet seni tehdit etti.
Yaşam büyük bir ızdırap.
Acı ve üzüntü savaşa eşlik eder.
Onlar sefalet içinde yaşıyorlar.
Ne mutluluk ne de sefalet sonsuza dek sürmez.
Bu sefaletten kurtuluş düşünülemez.
Kontrolsüz bir yaşam sefalete yol açar.
Onun acısı yalnızca gösteriş içindi.
- Aşk, sürekli olarak gizem ve sefalettir.
- Aşk, mütemadiyen sır ve yoksulluktur.
Istırabına son vereceğim.
Tom acısına son vermek için yaralı atı vurdu.
İlk olarak; kadınların acınası durumundan sadece erkeklerin sorumlu olduğu iddiası.
Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
Hayatının sonunda, Hokusai kızı ile sefalet içinde yalnız yaşadı ve ölünceye kadar çalıştı.
İnsanın hayatının yarısı başkalarının acıları karşısında duyduğu zavallı keyif, diğer yarısı da kendi sefaletinde debelenmektir.