Examples of using "Living" in a sentence and their turkish translations:
Yaşamak tehlikelidir.
Yaşamak kolay değildir.
Bu şekilde yaşamaya devam edemem.
Yalnız yaşamaya alışkınım.
Ben kırsal alanda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ederim.
Tek başıma yaşamaya alışığım.
- Geçmişte yaşıyorsun.
- Geçmişte yaşıyorsunuz.
- Mazide yaşıyorsunuz.
- Mazide yaşıyorsun.
Tom'un yaşayan tek akrabası Boston'da yaşayan bir amca.
Şimdi Boston'da yaşıyorum.
- Tom tek başına yaşıyor.
- Tom kendi başına yaşıyor.
- Tom yalnız yaşıyor.
- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- Tek başıma yaşamaya alışığım.
O yurt dışında yaşıyor.
Ben İskoçya'da yaşıyorum.
- Sen burada yaşamıyorsun.
- Sen burada oturmuyorsun.
Burada yaşamayı seviyorum.
O, hayatını kazanıyor.
Biz birlikte yaşamıyoruz.
Tom yurt dışında yaşıyor.
O yaşayan bir ansiklopedi.
Burada yaşamak kolay değil.
Hayallerimi yaşıyorum.
Bir yalanı yaşıyorum.
Yalnız yaşamaktan nefret ediyorum.
Nerede yaşıyorlar?
Hayalimi yaşıyorum.
Yaşam koşulları zordu.
Hayat, yaşam içindir.
Orada yaşamaktan keyif aldım.
Hayatınızı yaşamaya başlayın.
Allah, ezelî ve ebedîdir.
Amcamla birlikte yaşıyorum.
Hayal dünyasında yaşıyorlar.
Tom şu anda Boston'da yaşıyor.
Sen benim yaşam amacımsın.
Kırsalda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ediyorum.
Oturma odasında kim var?
Şehirde yaşamak kırsalda yaşamaktan oldukça farklıdır.
Bizim oturma odası güneşli.
Böyle yaşamak hoşuna gidiyor mu?
Sizinle yaşamamın yaşam tarzınızı etkilediğini düşünüyorum.
Şehirde yaşamak kırsalda yaşamaktan oldukça farklıdır.
Tom şimdi Boston'da yaşıyor.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
Tom artık tek başına yaşıyor.
Geçimimi sağlamak için bu işi yapıyorum.
ve istediğin bütün şeylerdir.
ve yaşam sistemine etki ediyor.
ama bu süreçleri yaşamak
bu canlı atmosfer içindeki dünyalıları temellendiren şeyler.
yetimhane gibi kurumlarda yaşıyor,
Bizim yaşam giderlerini azalttık.
Yaşam standartları daha yüksek olmalı.
Biz yaşamımız için çalışıyoruz.
Tek başıma yaşamaya başladım.
Mayuko yalnız yaşamaya katlanamıyor.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
Onlar sadaka ile yaşıyorlar.
O, şehir merkezinde yaşamaktan hoşlanmaz.
Tek yaşamaya katlanamam.
Şehirde yaşıyorum.
Yaşama maliyetleri yükseliyor.
O yaşayan bir fosil!
Şimdi nerede yaşıyorsun?
Yaşamaktan bıktın mı?
Benim hayatım yaşamaya değmez.
Tom rüyasını yaşıyor.
Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
O işsizlik parası ile geçiniyor.
Oturma odasına git.
Boston'da yaşıyor olacağız.
Tom yalnız yaşamayı sevmiyor.
Tom Boston'da yaşamayı seviyor.
Ebeveynlerimle birlikte yaşıyorum.
Ben refah içinde yaşamıyorum.
- Tom yaşamak için çalışıyor.
- Tom geçinmek için çalışıyor.
Tehlikeli bir şekilde yaşamaktan hoşlanıyorsun.
Tehlikeli bir şekilde yaşamaktan zevk alır mısın?
Burada yaşamayı sevmiyorum.
Mayuko yalnız yaşamaya dayanamaz.
O, yaşamı için çalışıyor.
Tom'la birlikte yaşamayı seviyorum.
İyi geçiniyorum.
Ben laik bir yaşam tarzı yaşıyorum.
Tom şimdi burada yaşıyor.
Yaşamaktan akılalmaz derecede bıktım.
Burada yaşamayı seviyor musun?
- Katar'da yaşıyordum.
- Ben Katar'da yaşıyordum.
Şimdi nerede yaşıyorlar?
Tek yaşamayı sevmiyorum.
Ben dürüst bir yaşam sağlıyorum.