Examples of using "Misfortune" in a sentence and their turkish translations:
O, bir talihsizlik yaşadı.
Talihsizlik asla tek başına gelmez.
Onun şanssızlığı ona sempati kazandırdı.
- Bir felaket, tek başına asla gelmez.
- Felaketler hep peş peşe gelirler.
Şansızlık ve sefalet seni tehdit etti.
Şanssızlık hayatı boyunca onun yakasını hiç bırakmadı.
O, talihsizliğine gülümsemek zorunda kaldı.
ve sonra da şanssızlıkları için kaybedenleri suçluyor.
Talihsizlik at sırtında gelir ama yürüyerek yola devam eder.
Yaşlı adam talihsizliğine tahammül edemezdi.
Talihsizlik durumunda kutlamalar en iyisidir.
Burada o, talihsizliğini ayrıntılı olarak anlatmaya başladı.
- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.
Napolyon, "Berthier orada olsaydı, bu talihsizlikle karşılaşmazdım" dedi.
O, Avrupa'dayken birtakım talihsizliklerle karşılaştığını duydum.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.