Examples of using "Sorrow" in a sentence and their turkish translations:
Fadıl üzüntüsünü ifade etti.
Üzüntünü paylaşıyorum.
Onun üzüntüsünü ihlal etme.
Joy üzüntüden altüst olmuştu.
Onun kalbi üzüntüyle dolu.
Biz onun üzüntüsünü fark etmedik.
Beni üzüntü bastı.
Acısız aşk olamaz.
Acı ve üzüntü savaşa eşlik eder.
Başkalarının acı ve mutluluğu, bizim kendi acı ve mutluluğumuzdur.
Sevinmek, üzülmenin karşıtıdır.
Haber onu üzüntü ile doldurdu.
Kalbim üzüntü ile doluydu.
Tom'un kalbi üzüntüyle doluydu.
Onun kalbi acıyla doludur.
Bu üzüntüyü kalbinden at!
Başkanın ölümü büyük üzüntüye neden oldu.
Onun ızdırabını hiçbir kelime hafifletemez.
Onun üzüntüsü sessiz gözyaşları içinde ifadesini buldu.
Onun yüzü üzüntüsü yüzünden dokunaklıydı.
Onun ölümünden derin üzüntü duydum.
Üzüntüsünü gülümsemeyle gizledi.
Onun için hepimiz büyük acı duyduk.
Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.
Kelimeler acısını ifade etmede yetersiz kalır.
Yüzü derin üzüntü ve pişmanlık ifade ediyor.
Eşi öldüğünde büyük üzüntü hissetti.
Üzüntüsü onun yüzünün her yerine yazılmıştı.
Babasının ölümü onu kederle doldurdu.
Annesinin kaybı ona üzüntü ve pişmanlık getirdi.
Tom piyano çalarak aşk üzüntüsünü unutmaya çalıştı.
Üzüntüyü paylaşmak neşeyi paylaşmaktan daha kolaydır.
Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
İkimiz olduktan sonra, bütün bu hüzünler, sıcak bir yakınlaşma için bahanedir.
Neşeliyken, kitaplar mutluluğunuzu artırabilir; üzgünken, kitaplar kederinizi azaltabilir.
RAB Tanrı kadına, "Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim" dedi, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek."
"Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım" dedi, "Çünkü onları yarattığıma pişman oldum."