Translation of "علم" in Turkish

0.023 sec.

Examples of using "علم" in a sentence and their turkish translations:

علم الفلك هو علم الكون.

Astronomi gezegen bilimidir.

علم الآثار هو علم بعد كل شيء

Arkeoloji de bir bilim sonuçta

علم اللغويات هو علم يتكلم في اللغات.

Dilbilimi dili tanımlamak için çalışan bir bilim dalıdır.

علم الخيار الصحيح.

Doğru seçeneği işaretleyin.

بلال ذو علم.

Bilal eğitimli.

هذا علم اليابان.

Bu, Japonya bayrağıdır.

حتى تكون على علم

o yüzden bilgi sahibi olun ki

علم ابنه كيفية السباحة.

O, oğluna yüzmeyi öğretti.

لا أحد علم بذلك.

Onu hiç kimse bilmiyordu.

ونحن على علم بما يحدث

Nelerin olup bittiğini biliyoruz.

الآن أنا طالب علم الاجتماع.

Şimdi de sosyoloji öğrencisiyim.

هل هو على علم بالصعوبة؟

O, zorluğun farkında mıdır?

لم أكن على علم بمرضها.

Onun hasta olduğunu bilmiyordum.

علم توم أنني لست سعيدا

Tom mutlu olmadığımı biliyordu.

إنه ليس علم صواريخ، أليس كذلك ؟

o kadar da zor bir durum değil, haksız mıyım?

تدرسُ الدكتوراة في علم الفلسفة والطب.

Tıpta doktora öğrencisi.

‫تجاوز المناقشات المصنعة‬ ‫حول علم المناخ ،‬

Gezegenimizin durumu etrafındaki sessizliği yıkmamız gerekiyor;

إحدى أهم اكتشافات علم النفس الاجتماعي

Sosyal psikolojinin vakıfsal iç yüzlerinden birisi de

علم النفس الجديد عن تصرفات المناخ

İklim eyleminin yeni psikolojisi

عندما علم أن المسيحيين عبروا أورشوفا،

Çünkü Hıristiyanların Orsova'ya taşındığını biliyordu

ماري أعدت كعكة دون علم أمها.

- Mary annesinin haberi olmadan kek yaptı.
- Mary annesinden habersiz kek yaptı.

علم الفلك ليس جديدا على الإطلاق.

Astronomi asla yeni bir bilim değildir.

علم سامي أنّ ليلى كانت حيّة.

Fadıl, Leyla'nın hala hayatta olduğunu fark etti.

- كان سامي يعلم.
- علم سامي بالأمر.

Sami biliyordu.

علم سامي أنّ ليلى قد ماتت.

Sami, Leyla'nın ölü olduğunu fark etti.

لكني اليوم سأتحدث عن علم نفس اللون،

Fakat bugün burada renk psikolojisinden bahsedeceğim;

لذلك، كانت تلك أساسيات علم النفس اللون،

Renk psikolojisinin ana hatları bu şekilde,

الفريق الطبي علم أن هناك كاميرا مثبتة

Sağlık çalışanları bir kamera yerleştirildiğini biliyorlar.

أحد أعضم الألغاز في علم الأحياء التطوري

Evrimsel biyolojideki en büyük gizemlerden biri

ثم تنظر إلى احتمال علم الأحياء الاصطناعية،

ve sonra sentetik biyolojinin potansiyeline bakacak olursan

وماذا بعد، لقد تعلمنا من علم الاجتماع

Dahası sosyal bilimin bize öğrettiği

لأنّني كنت على علم بـ"عملية غلاديو"،

çünkü Gladio operasyonunu

كنت على علم بجيش الـ"ناتو" السرّيّ،

ve 2. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra

علم النفس يقول، من أجل خلق ارتباط،

Psikoloji şunu der: katılım yaratmak için

كل هذا يعتمد على مبادئ علم الأحياء.

Tümü biyolojinin prensiplerine dayanmakta.

علم سامي أنّ ليلى لم تكن تحبّه.

Sami, Leyla'nın onu sevmediğini fark etti.

هذه طريقة وهمية للقول أننا ندرس علم التشريح،

Bu; evrim ağacında, dinozorların yaşayan mirasçılarının anatomilerini --

لأن معظم النساء لسن على علم بهذا الارتباط،

çünkü çoğu kadın bu bağlantının farkında değil,

دعونا نلقي نظرة على أهميتها في علم البيئة

ekolojide ki önemine bir bakalım

ليس عليك أن تدرس علم اللاهوت لتكون مؤمنا.

Mümin olmak için teoloji okumak zorunda değilsiniz.

أصيب فاضل بصدمة عندما علم بوجود ضحيتان أخرتين.

Fadıl iki kurban daha olduğunu öğrendiğinde şok oldu.

جزء من الجواب يأتي من علم النفس المعرفي لدينا.

Cevabın bir kısmı bilişsel psikolojide gizli.

أو، أو يمكنني أن أشكك في علم المناخ ذاته.

Hatta iklim biliminin kendisinden şüphe etmek bile isteyebilirim.

لا يتعلق الأمر بالعالم المسطح ، بل حول علم الوجود

O konu düz dünyayla ilgili değil, ufolojiyle alakalı

لذلك بينما كنت أدرس علم التشريح من أجل المنافسة،

Böylece bir yarışma için anatomiye çalışırken

ومع ذلك، علم النفس المتعلق بالألوان موضوع يحثكم على التفكير.

Her hâlükârda, renk psikolojisi insanı düşünmeye sevk ediyor.

هي بالفعل من أثارت اهتمامي بأن أصبح أخصائية علم نفس

benim bir psikolog olma ve bir insanın öz güveni

تستخدم هذه الخدعة ما يسمى بـ"التهيئة" في علم النفس.

Bu seferki psikolojide "ilkinleme" denen bir olayı kullanmakta.

عندما قام أستاذ كرسي في علم اللاهوت يدعى مارتن لوثر

Martin Luther isimli malum bir teoloji profesörü

علم حنبعل بحركتهم حتى قبل أن يعلم سيرفيليس بهزيمة فلامينيوس

Hannibal ordunun kendisine yaklaştığını, Servilius henüz Flaminius'un kaybettiğini öğrenmeden öncesinde biliyordu.

إذا كنت تريد أن تكون على علم بمقاطع الفيديو هذه

eğer bu tarz video'larımızdan haberdar olmak istiyorsanız

سوف أبلغكم بقدر علم الجيولوجي. لأنني بالفعل مهندس جيوفيزيائي بنفسي

sizi bir jeolog kadar bilgilendireceğim. Çünkü ben zaten kendim jeofizik mühendisiyim

لا أعرف ما إذا كنت على علم بحالة سوق الأسهم

Borsanın durumunun farkında mısınız bilmiyorum

لا يبدو على علم بسوء التفاهم الذي بيني وبين أبي.

Babam ve benim aramdaki anlaşmazlığın farkında değil gibi görünüyor.

وبنظرة شديدة الحزن في عيونهم، كانوا على علم أنهم يخسرون المعركة.

ve gözlerindeki derin üzüntü savaşı kaybedeceğimizi söylüyordu.

لذلك ما حدث هو،عندم نُقيم، ونكون على علم واسع بالجودة،

Oy verdiğimizde ve kaliteye üstbilişsel baktığımızda

مع استمرار الاستعدادات الدفاعية في مصر، علم قطز بأن هولاكو أجل

Mısırdaki savunma hazırlıkları devam ederken Qutuz'a Hülagünün Mısır seferini erteleyip

إذا كنت على علم ، فإن الأشخاص من حولك يبحثون بالفعل بعناية

Farkındaysanız etrafındaki insanlar da zaten dikkatlice ona bakıyor

لم يلبث سامي و أن علم أنّ فريد شخص خطير جدّا.

Sami çok geçmeden Ferit'in çok tehlikeli olduğunu öğrendi.

وجد علم النفس أكثر من 50 تحيزًا معرفيًا خلال الخمسين عامًا الماضية،

Psikoloji son 50 yılda 50'nin üzerinde bilişsel ön yargı olduğunu buldu

كان يعتقد أن راجنار كان يقول ، "إذا علم أبنائي بهذا ، فقد جاؤوا وإنقاذي".

Ragnar'ın 'Oğullarım bunu bilseler gelip beni kurtarırlar' dediğini düşündü.

قالت لي: "أوه، شيهان، إنه من الرائع أن تقوم بهذا البحث في علم النفس،

Bana "Ah, Chaehan, psikoloji alanında araştırma yapman harika

لذا، هل أنا بصدد التحدث في علم الأحياء!؟ أم أنني بصدد التحدث في الجيولوجيا!؟

Öyleyse biyoloji hakkında mı konuşuyorum yoksa jeoloji hakkında mı?

- لم أعرف أنها مريضة.
- لم أكن على علم بمرضها.
- لم أعلم أنّها كانت مريضة.

Onun hasta olduğunundan haberim yoktu.

- لا أعلم من أين أتت.
- ليس لدي علم من أين جاءت.
- لا أعرف ما مصدرها.

Onun nereden geldiğini bilmiyordum.

ولا بد أن تكونوا على علم بأننا لا نريد من جيشنا أن يبقى في أفغانستان ولا نسعى لإقامة قواعد عسكرية هناك

Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.