Examples of using "يتكلم" in a sentence and their turkish translations:
çok konuşmazdı da
Tom ne kadar hızlı konuşuyor!
O, çok iyi şekilde İngilizce konuşur.
O, İngilizceyi çok iyi konuşur.
O, İngilizce konuşuyor.
Kimse bundan bahsetmiyor.
size karşı büyü yapabilirdi
- Kimin konuştuğuna bak.
- Tencere dibin kara, seninki benden kara.
- Konuşana bak hele.
- Diyene de bakın.
- Dinime söven bari Müslüman olsa.
- Dinime küfreden bari Müslüman olsa.
Kimse benimle konuşmuyor.
O akıcı bir biçimde Çince konuşur.
O Japoncayı iyi konuşur.
O inanılmaz derecede hızlı konuşuyor.
O hızlı konuşur.
O, Rusçayı mükemmel şekilde konuşur.
Fransızca Fransa'da konuşulur.
- Alman aksanıyla İngilizce konuşur.
- İngilizceyi Alman aksanıyla konuşuyor.
O çok fazla konuşuyor.
Hemşireler telefon açmaz, pilot sesini çıkarmaz,
Babam her zaman çok yüksek bir sesle konuşur.
Onun konuşma şeklini sevmiyorum.
Tom her zaman senin adına konuşur mu?
- Jack İngilizce konuşur.
- Jack, İngilizce bilmektedir.
Burada İngilizce konuşan biri var mıdır?
kokainden bahsediyor.
O hızlı bir konuşucu.
O Fransızca da konuşabilir.
Dilbilimi dili tanımlamak için çalışan bir bilim dalıdır.
Ne İngilizce ne de Fransızca konuşabilir.
Mahkemeye katılanlarla hakimin konuşma şekli ile başlar.
O bizimle Fransızca olarak konuşmaya çalıştı.
Jack Fransızca konuşabilir.
Almanca şöyle dursun, İngilizce konuşamıyor.
Milyoner bir CEO'nun sokaktaki adam için konuşması mümkün bile değil.
Vahşi bir hayvan ve etiketlenmiş bir kötü gibi yakalanmadan önce
O, beş yabancı dil konuşur ama o küfretmek istediğinde annesinin dilinde konuşur.