Translation of "Olmadığından" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Olmadığından" in a sentence and their spanish translations:

Muhtemelen fazla oksijen olmadığından.

Debe ser una señal de que no hay mucho oxígeno.

İyileşmem pek mümkün olmadığından

Como era poco probable que alguna vez mejorara,

Bir yolu olmadığından emin misin?

¿Estás seguro de que no hay manera?

Bir problem olmadığından emin misin?

¿Estás seguro de que no hay problema?

Bunun gerçek olup olmadığından şüphe ediyorum.

Dudo si acaso será verdad o no.

Orada bir şey olmadığından emin misin?

¿Estás seguro de que no hay nada allí?

Ayağının kırık olmadığından emin olmam gerekiyor.

Necesito asegurarme de que tu pierna no esté rota.

Bunun planın bir parçası olmadığından eminim.

Estoy segura de que eso no era parte del plan.

Okumak için yeterli zamanı olmadığından yakındı.

Él se queja de no tener suficiente tiempo para leer.

Bunun aşk olup olmadığından emin değilim.

No estoy segura si es amor.

Onun bir avukat olup olmadığından şüpheliyim.

Dudo que sea un abogado.

Bunun planının bir parçası olmadığından eminim.

Estoy segura de que eso no era parte del plan.

Bunun sadece bir rüya olmadığından emin misin?

¿Estás seguro de que no fue solo un sueño?

Gizli bölmesi ya da parçası olmadığından emin olun,

Asegúrese de que no tienen ni trampa ni cartón,

Bunun benim anahtarım olup olmadığından emin bile değilim.

- Ni siquiera estoy seguro de si esta es mi llave.
- Ni siquiera estoy segura de si esta es mi llave.

Tom Mary'nin hâlâ Boston'da olup olmadığından emin değildi.

Tom no estaba seguro de si Mary estaba todavía en Boston.

Eğer hiçbir çözüm yoksa bu hiçbir sorun olmadığından dolayıdır.

Si no hay ninguna solución, es que no hay ningún problema.

- Tom'un bekar olup olmadığından şüpheliyim.
- Tom'un bekâr olduğunu sanmıyorum.

Dudo que Tom sea soltero.

Buranın 15 metreden fazla olup olmadığından emin değilim. Ne düşünüyorsunuz?

No estoy seguro de si eso es más de 15 m o no. ¿Qué opinan?

- Tom'un niyetinin kötü olmadığından eminim.
- Tom'un niyetinin iyi olduğuna eminim.

Estoy segura de que Tom tiene buenas intenciones.

Tom yemek için yeterli zamanı olmadığından öğle yemeği yemeden gitti.

Tom fue sin almorzar porque no tuvo tiempo suficiente para comer.

Bu bölgede sizi mahvedebilecek bir şey olmadığından emin olmalısınız. Şuna bakın.

Deben asegurarse de que no haya nada que pueda lastimarlos. Miren eso.

Giydiğim şey durum için uygun olmadığından dolayı elbiseleri değiştirmek zorunda kaldım.

Tuve que cambiarme la ropa porque lo que estaba usando no era apropiado para la ocasión.

Polis çalınan ayakkabıların orada olmadığından emin olmak için o evi araştırdı.

- La policía revisó esa casa para asegurarse de que los zapatos robados no estuvieran allí.
- La policía registró esa casa para asegurarse que los zapatos robados no se hallaban allí.

Bu maçı gerçekten izlemek istiyorum fakat zamanım olup olmadığından emin değilim.

Quiero asistir a ese partido de verdad, pero no estoy seguro si tendré el tiempo.

Kesinlikle gidip bir film izlemek istiyorum ama zamanım olup olmadığından emin değilim.

Desde luego que me gustaría ir y ver una película, pero no estoy seguro de que tenga tiempo.

1453 yılınca cami olmadığından ve aynı zamanda da güç gösterisi için camiye çevrilen Ayasofya

Como no había mezquita en 1453 y también se convirtió en una mezquita para el espectáculo de poder, Hagia Sophia

Alice nehir kıyısında kız kardeşinin yanında oturmaktan sıkılmaya başlamıştı ve yapacak da bir şeyi olmadığından bir iki kez kız kardeşinin okuduğu kitaba çaktırmadan bakıverdi fakat kitapta resim ya da diyalog yoktu, Alice de "resimsiz ve diyalogsuz bir kitap ne işe yarar" diye kendi kendine düşündü.

Alicia se empezaba a aburrir mucho de estar sentada junto a su hermana en la orilla del arrollo sin tener nada que hacer: una o dos veces había ojeado el libro que su hermana leía, pero no tenía figuras ni diálogos en él, '¿y qué uso tiene un libro sin figuras o diálogos?', pensó Alicia.