Translation of "Olup" in Spanish

0.014 sec.

Examples of using "Olup" in a sentence and their spanish translations:

- Vaktim olup olmadığını bilmiyorum.
- Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

- No sé si tengo tiempo.
- No sé si tendré tiempo.
- No sé si tenga tiempo.

- Orada olup olmayacağını bilmem gerekiyor.
- Orada olup olmayacağını bilmeliyim.

- Necesito saber si estarás ahí.
- Necesito saber si estarán ahí.

- Mutlu olup olmadığını bilmiyorum.
- Onun mutlu olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si ella es feliz o no.

Nelerin olup bittiğini biliyoruz.

Y sabemos cómo.

Mutlu olup olmayacağımızı kararlaştırır.

lo que determinará nuestra felicidad o infelicidad.

Yayında olup bitenleri etkileyebiliyorduk,

Pudimos influenciar lo que ocurría en el stream,

Telef olup ölüp gidiyorlar

se desperdician y mueren

Bu küfürlerden şikayetçi olup

Quejarse de estas maldiciones

Mutlu olup olmayacağımı bilmiyorum.

No sé si estar contento o no.

Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si tengo tiempo.

Vaktim olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si tengo tiempo.

Ciddi olup olmadığını söyleyemem.

Yo no puedo decir si tú eres serio o no.

Bize aynı zamanda abone olup zil butonuna tıklayarak destek olup

También nos puedes apoyar al suscribirte a nuestro canal y haciendo clic en la campana de las notificaciones para

Haklı olup olmadıkları anlamında değil

Esto no quiere decir que estuviese bien o mal,

Erkek arkadaşım olup olmadığını sordu.

de la nada, me preguntó si yo tenía novio.

Benim zengin bir çocuk olup

Es decir, no fue casualidad

Bize çevremizde olup biteni anlatıyorlar.

Nos dicen qué sucede en nuestro medioambiente.

Onun evde olup olmadığına bakacağım.

Veré si él está adentro.

Onun doğru olup olmadığını soralım.

Preguntemos si es verdad.

Hikayenin doğru olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si la historia es verdad o no.

Gazın kapalı olup olmadığına bak.

Fíjate si el gas está cerrado.

Tom'un ofisinde olup olmadığını görelim.

Veamos si Tom está en su oficina.

Yakın olup olmadığını bilmek istiyorum.

Quiero saber si está cerca.

Tom'un mutlu olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si Tom es feliz o no.

Sakin olup durum değerlendirmesi yapalım.

Calmémonos y consideremos la situación.

Yeterli param olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si tengo bastante dinero.

Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si es verdad o no.

Bunun yeterli olup olmayacağını bilmiyorum.

No sé si esto bastará.

Onun mutlu olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si es feliz.

Hadi siktir olup gidelim buradan.

Larguémonos de aquí.

Bunun yardımcı olup olmayacağını görelim.

Veamos si ayuda.

Onun doğru olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si es verdad.

Onun meşgul olup olmadığını sordum.

Le pregunté si estaba ocupado.

Bunun aşk olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si es amor.

Evde olup olmadığını ona sorun.

Pregúntale si ella está en casa o no.

Tom, neler olup bittiğini anlamıyor.

- Tom no entiende lo que está pasando.
- Tom no entiende qué está pasando.

Ben ciddi olup olmadığını söyleyemem.

Yo no puedo decir si tú eres serio.

Tom'un güvende olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si Tom está a salvo o no.

- Yarın boş olup olmadığını bilmek istiyorum.
- Yarın boş olup olmayacağını bilmek istiyorum.

Quiero saber si vas a estar libre mañana.

''Dokunulmanın uygun olup olmadığının farkında ol.''

"Sepan lo que es apropiado tocar y lo que no".

Ve yeterince sağlam olup olmadığını bilmiyorum.

ni si va a ser estable o resistir.

Bunun gerçek olup olmadığından şüphe ediyorum.

Dudo si acaso será verdad o no.

Onun evli olup olmadığını merak ediyorum.

Me pregunto si estará casada.

O, ona Jane olup olmadığını sordu.

Le preguntó si era Jane.

Onun evde olup olmadığını merak ediyorum.

Me pregunto si estará en casa.

O, bana meşgul olup olmadığımı sordu.

Me preguntó si estaba ocupado.

Onun zengin olup olmaması umurumda değil.

¡No me interesa si es rico!

Onların ünlü olup olmadığı umurumda değil.

¡No me interesa si son famosos!

Onun bir doktor olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si es médico.

Bunun aşk olup olmadığını merak ediyorum.

- No sé si es amor.
- Me pregunto si esto será amor.
- Me pregunto si esto es amor.

Gerçekte ne olup bittiğini gizlemeye çalıştı.

Él trató de ocultar lo que realmente estaba pasando.

Gerçekte ne olup bittiğini gizlemeye çalıştılar.

Ellos trataron de ocultar lo que realmente estaba pasando.

Tom'un kasabada olup olmadığını görmek istiyorum.

Quiero ver si Tom está en la ciudad.

Onun güvenilir olup olmadığını asla bilmeyeceğiz.

Jamás sabremos si él es digno de confianza.

Tom onun doğru olup olmadığını bilmiyor.

Tom no sabe si es verdad o no.

Ona hâlâ sahip olup olmadığımı bilmiyorum.

No sé si todavía lo tengo.

Grace'in evde olup olmadığını biliyor musunuz?

¿Sabes si Grace está en casa o no?

Yarın güneşli olup olmayacağını bilmek istiyoruz.

Queremos saber si mañana estará soleado.

Anneme kahvaltının hazır olup olmadığını sordum.

Yo le pregunté a mi madre si el desayuno estaba listo.

O, bana iyi olup olmadığımı sordu.

Me preguntó si yo estaba bien.

Bunun doğru olup olmadığını bilmek istiyorum.

Quiero saber si es cierto.

Tom'un iyi olup olmadığını görmeye gideceğim.

Voy a ver si Tom está bien.

Tom bana öfkeli olup olmadığımı sordu.

Tom me preguntó si estaba enojada.

Tom bana mutlu olup olmadığımı sordu.

Tom me preguntó si acaso era feliz o no.

Tom bana yorgun olup olmadığımı sordu?

- Tom me preguntó si estaba cansado.
- Tom me preguntó si estaba cansada.

Arabamızın yeterli benzini olup olmadığına bakalım.

Vamos a ver si nuestros coches tienen suficiente gasolina.

Tom Mary'nin mutlu olup olmadığını bilmiyor.

Tom no sabe si Mary es feliz o no.

İyi olup olmadığını görmek için geldim.

Vine a ver si estabas bien.

Bunun aşk olup olmadığından emin değilim.

No estoy segura si es amor.

Onun bir avukat olup olmadığından şüpheliyim.

Dudo que sea un abogado.

Oreida'nın iki oğlu olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si Oreida tiene dos hijos.

Onun doğru olup olmadığını bilmek zorundayım.

Necesito saber que es verdad.

O, ona mutlu olup olmadığını sordu.

Ella le preguntó si era feliz.

O, ona Joseph olup olmadığını sordu.

Le preguntó si era Joseph.

Yazdığımın doğru olup olmadığını merak ediyorum.

Me pregunto si lo que he escrito era correcto.

Ann'in bir öğrenci olup olmadığını sordum.

Le pregunté a Ann si ella era estudiante.

Bir şey olup olmadığını merak ediyorum.

Me pregunto si pasó algo.

Tom bunun doğru olup olmadığını bilmiyor.

Tom no sabe si es o no verdad.

Tom Mary'ye meşgul olup olmadığını sordu.

Tom le preguntó a Mary si estaba ocupada.

Tom ona Mary olup olmadığını sordu.

Tom le preguntó si acaso era Mary.

Odanın boş olup olmadığını kontrol ettiler.

Ellos comprobaron que la habitación estaba vacía.

Tom Mary'ye iyi olup olmadığını sordu.

Tom le preguntó a Mary si estaba bien.

Tom diğer seçenekler olup olmadığını sordu.

Tom preguntó si acaso había alguna otra opción.

O bana mutlu olup olmadığımı sordu.

Él me preguntó si era feliz.

Tom'un şüpheli olup olmadığını merak ediyorum.

Me pregunta si Tom sospecha.