Translation of "çıkarmak" in French

0.009 sec.

Examples of using "çıkarmak" in a sentence and their french translations:

Tadını çıkarmak içindir.

pour être savourés.

Kendimi denklemden çıkarmak.

c'est de me sortir de l'équation.

Dışa bağımlı olmaktan çıkarmak

d'externaliser notre bonheur

Odada şapkanı çıkarmak zorundasın.

Tu dois enlever ton chapeau quand tu es à l'intérieur.

Onun tadını çıkarmak istiyorum.

Je veux en profiter.

Tom'u oradan çıkarmak zorundayız.

Nous devons sortir Tom de là.

Seni buradan çıkarmak zorundayım.

Je dois te faire sortir d'ici.

Yani dostluklardan bir şey çıkarmak

donc pour tirer quelque chose des amitiés

O, sorun çıkarmak için geldi.

Il est venu pour causer des ennuis.

O sorun çıkarmak için geldi.

Elle est venue pour causer des ennuis.

Bu insanları buradan çıkarmak istiyorum.

Je veux que ces gens sortent d'ici.

Ben aklımı işten çıkarmak istiyorum.

Je veux me sortir le travail de la tête.

Kararını haklı çıkarmak zorunda değilsin.

Tu n'as pas à justifier ta décision.

Bu anın tadını çıkarmak istiyorum.

Je souhaite profiter de ce moment.

Burada ayakkabılarımı çıkarmak zorunda mıyım?

Dois-je ôter mes chaussures, ici ?

Taşı çıkarmak istedi. Çiftçi olanlar bilir

voulait enlever la pierre. Ceux qui sont agriculteurs connaissent

Işte bu adam da çıkarmak istedi

ce mec voulait aussi décoller

O kürk ceketini elden çıkarmak zorundaydı.

Elle dut se séparer de son manteau de fourrure.

İçeri girmeden önce ayakkabılarını çıkarmak zorundasın.

Tu dois ôter tes chaussures avant de pouvoir entrer.

Bu gece seni yemeğe çıkarmak istiyorum.

- Je veux t'emmener dîner ce soir.
- Je veux vous emmener dîner ce soir.

Sonuç çıkarmak için halen çok erken.

Il est encore trop tôt pour tirer des conclusions.

Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.

Tom ne perdit pas de temps à dépenser l'argent.

- Seni buradan çıkarmak zorundayım.
- Seni buradan çıkarmalıyız.

- On doit te sortir d'ici.
- Nous devons vous sortir d'ici.

çıkarmak için kazdı kazdı daha da derine gidiyor

creuser creuser creuser va plus loin

Yeni başlayanlar için rüzgar sörfünün keyfini çıkarmak zordur.

Il est difficile, pour les débutants, de s'amuser en planche à voile.

O borca batmıştı ve evini elden çıkarmak zorundaydı.

Il était très endetté et a dû se départir de sa maison.

Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.

Je voudrais résumer le contenu de la présentation et en tirer une conclusion.

Telefon görüşmesi onu evden çıkarmak için bir hileydi.

L'appel téléphonique était une ruse pour le faire sortir de la maison.

Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.

Il est très aisé d'avoir l'air naturel dans votre langue natale et très aisé d'avoir l'air de manquer de naturel dans une autre langue.

Aile yaşamının tadını çıkarmak için işi tamamen bıraktığını gözlemliyorum.

pour profiter de ces premières années en famille, y compris moi.

- O kitaplarını elden çıkarmak istiyor.
- O, kitaplarını satmak istiyor.

Il veut se débarrasser de ses livres.

Bu da demek oluyor ki sadece bu sesi çıkarmak için

Elles se sont donc entrechoquées 120 fois par seconde

O borç batağına saplanmıştı ve evini elden çıkarmak zorunda kaldı.

Il était très endetté et a dû se départir de sa maison.

Yavrunun ufacık boynuzunu almak için onu keserek annenin karnından çıkarmak tek kelimeyle korkunç.

ils extraient les bébés du ventre de leur mère pour prendre la petite corne du bébé, c'est vraiment affreux.

- O kendini haklı çıkarmak için böyle konuşuyor.
- O bunu, bir bahane olarak söylüyor.

Elle dit ça comme excuse.

Dan Linda'nın yasa dışı işlerini ortaya çıkarmak için uzun bir makale yazmaya karar verdi.

Dan décida d'écrire un long article afin d'y exposer les transactions illégales de Linda.

İki uzay aracını kenetlemek ve çıkarmak için NASA'nın yeni pilotlama teknikleri icat etmesi ve bunları kusursuz bir şekilde

Pour amarrer et détacher les deux vaisseaux spatiaux, la NASA aurait besoin d'inventer de nouvelles techniques de pilotage

Yoksulluk insanlardaki en kötüyü ortaya çıkarmak ve en iyiyi gizlemek için dünyadaki başka her şeyden daha fazlasını yapar.

La pauvreté contribue, plus que toute autre chose au monde, à faire ressortir le pire des gens et à dissimuler le meilleur.

Herkes komik rollerde oynamanın diğer rollere göre daha zor olduğunu söylüyor ama bu hiç de doğru değil. İyi bir iş çıkarmak hangi işte olursa olsun her zaman zordur.

Tout le monde dit qu'il est plus difficile de jouer des rôles comiques que d'autres rôles, mais ce n'est pas vrai du tout. Faire du bon travail, c'est toujours difficile, dans quelque domaine que ce soit.