Translation of "Onun" in French

0.009 sec.

Examples of using "Onun" in a sentence and their french translations:

Onun başarısızlığı onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.

Son échec vient de son ignorance.

Onun, onun babası olduğunu öğrendik.

Nous avons découvert qu'il était son père.

Onun teklifini reddetmek onun aptallığıydı.

C'était idiot de sa part de refuser sa proposition.

Onun fikirleri onun deneyimine dayanmaktadır.

Sa manière de penser se base sur son expérience.

Onun bütün umursadığı onun görüntüsüdür.

Il ne pense qu'à sa gueule.

Onun teminatçısı.

c'est son garant.

Onun yerine...

À la place...

Onun tılsımıydı.

Il était son talisman.

Onun masasındadır.

Il est à son bureau.

Onun peşindeyim.

Je suis après lui.

Onun kararıydı.

C'était sa décision.

O onun.

- C'est le sien.
- C'est la sienne.

Onun farkındayım.

- J'en suis conscient.
- J'en suis consciente.

Onun farkındayız.

- Nous sommes conscients de ça.
- Nous sommes conscientes de cela.

Bu onun.

- Ce sont les siens.
- Ce sont les siennes.

- Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
- Onun saflığından yararlanmamalısın.

Tu ne dois pas profiter de son innocence.

Onun şaşkınlığı onun yalanını açığa vurdu.

Sa confusion a trahi son mensonge.

Onun burnu onun en iyi özelliğidir.

Son nez est son meilleur trait.

- Onun kalbi kırıktır.
- Onun kalbi kırık.

Il a le cœur brisé.

- Onun adını unuttum.
- Onun ismini unuttum.

J'ai oublié son nom.

Onun gülümsemesi onun teşekkürlerini ifade etti.

Son sourire exprimait sa gratitude.

- Onun ailesini tanıyorum.
- Onun ailesini biliyorum.

Je connais sa famille.

- Onun ismi Irina.
- Onun adı Irina.

- Elle s'appelle Irina.
- Son nom est Irina.

Onun, onun babası olduğu ortaya çıktı.

Il se révéla être son père.

- Onun yüzü isliydi.
- Onun yüzü kurumluydu.

Son visage était couvert de suie.

Onun onun içkisine alkol kattığını gördüm.

Je l'ai vue charger son verre.

- Onun kızını severim.
- Onun kızını seviyorum.

- J'aime sa fille.
- J'adore sa fille.

- Onun saçı dağınıktı.
- Onun saçı taranmamıştı.

- Ses cheveux étaient en bataille.
- Elle avait les cheveux en bataille.

- Onun sesi kısıldı.
- Onun sesi yumuşadı.

- Sa voix se fit douce.
- Sa voix s'adoucit.
- Sa voix se fit plus douce.

O, onun yatağında onun yanında oturdu.

Il s'assit à son côté, sur son lit.

- Onun güzelliği kıyaslanamaz.
- Onun güzelliği eşsizdir.

Sa beauté est incomparable.

- Onun kazanmasını istiyordu.
- Onun kazanmasını istiyordum.

Je voulais qu'elle gagne.

- Bu onun atı.
- O, onun atı.

- Ceci est son cheval.
- C'est son cheval.

- Onun geldiğini gördüm.
- Onun gelişini gördüm.

Je l'ai pressenti.

- Onun sırtı bronzlaşıyordu.
- Onun sırtı bronzlaştı.

Le soleil lui a brûlé le dos.

- Onun kalbini kırdın.
- Onun kalbini kırdınız.

- Vous lui avez brisé le cœur.
- Tu lui as brisé le cœur.

- Onun adını hatırlayamam.
- Onun adını hatırlayamıyorum.

- Je ne peux pas me rappeler son nom.
- Je n'arrive pas à me souvenir de son prénom.

- Onun gözleri karadır.
- Onun gözleri kara.

Ses yeux sont noirs comme le jais.

- Onun saçlı uzun.
- Onun saçı uzun.

Ses cheveux sont longs.

Onun arabulucuları onun emirlerine itaat etmedi.

Ses négociateurs s'étaient soustraits à ses ordres.

- Onun teklifini reddetti.
- Onun önerisini reddetti.

- Elle refusa sa proposition.
- Elle a refusé sa proposition.

- Onun tavsiyesini almalıydın.
- Onun tavsiyesine uymalıydın.

Vous auriez dû accepter son conseil.

Tom onun onun hatası olduğunu düşünmüyor.

Tom ne pense pas que ce soit sa faute.

Onun annesi onun doğum gününde öldü.

Sa mère est morte le jour de son anniversaire.

- Onun akçesi çok.
- Onun parası çok.

Il a beaucoup d'argent.

- Onun geçimi sınırlı.
- Onun parası sınırlı.

Ses moyens sont limités.

- Onun dediğine inanırım.
- Onun söylediğine inanırım.
- Onun söylediği şeye inanırım.

Je crois à ce qu'il dit.

- Ben onun başarısından eminim.
- Onun başarısından eminim.
- Onun başaracağından eminim.

- Je suis sûr qu'il réussira.
- Je suis sûre qu'il réussira.
- Je suis sûr de son succès.
- Je suis sûre de son succès.
- Je suis certaine de son succès.

Onun dahiliği onun deneyim eksikliğini telafi eder.

Son génie compensa son manque d'expérience.

Onun söylediğinden onun suçlu olduğu sonucu çıkıyor.

D’après ce qu’elle dit, il découle qu’il est coupable.

Onun yüzüne bakarak onun sinirlenmiş olduğunu söyleyebilirsin.

À voir son visage, on pouvait dire qu'il était contrarié.

Onun yüzünü hatırlayabiliyorum ama onun adını hatırlayamıyorum.

Je me souviens de son visage, mais je ne peux pas me souvenir de son nom.

- Ben onun fikrine katılıyorum.
- Onun görüşüne katılıyorum.

Je suis d'accord avec son opinion.

- Onun hiç parası yoktu.
- Onun parası yoktu.

Il n'avait pas d'argent.

Onun onun babasına yardım ettiğini asla görmedim.

Je ne l'ai jamais vue aider son père.

Onun penceresinin dışındaki gürültü onun uyumasını engelledi.

Le bruit à l'extérieur l'a empêché de dormir.

Onun onun odasında ne yaptığını ona söyledim.

Je lui ai raconté ce qu'il faisait dans sa chambre.

- Ben onun adresini unuttum.
- Onun adresini unuttum.

J'ai oublié son adresse.

Onun burada olmadığını onun fark etmeyeceğini düşündüm.

Je pensais qu'elle ne remarquerait pas qu'il n'était pas là.

- Onun kariyeri tehlikede.
- Onun kariyeri risk altında.

Sa carrière est en jeu.

Onun onun oğluyla gurur duyması tamamen doğal.

Il est bien naturel qu'il soit fier de son fils.

- Onun örneğini izleyin.
- Onun örneğini takip edin.

Suivez son exemple.

- Onun ne dediğini anlamıyorum.
- Onun söylediğini anlamıyorum.

Je ne comprends pas ce qu'il dit.

Onun gülümsemesi onun görünüşünü daha güzel yaptı.

- Son sourire la rendait encore plus belle.
- Son sourire la fit paraître encore plus belle.

- Onun ne yaptığını biliyorum.
- Onun yaptığını biliyorum.

Je sais qu'il l'a fait.

Onun dakik olması onun tarafından tavsiye edildi.

- Il lui conseilla d'être ponctuelle.
- Il lui a conseillé d'être ponctuelle.
- Il lui conseilla de se montrer ponctuelle.
- Il lui a conseillé de se montrer ponctuelle.

- Onun terk etmesini istiyorum.
- Onun gitmesini istiyorum.

- Je veux qu'il parte.
- Je veux que lui parte.
- Je veux qu'il s'en aille.
- Je veux que lui s'en aille.

Ben onun hikayesini duyduğumda onun için üzüldüm.

- Je me suis senti désolé pour elle lorsque j'ai entendu son histoire.
- Je me suis sentie désolée pour elle lorsque j'ai entendu son histoire.

Onun gelirinin çoğunluğu onun kirasını ödemeye gider.

L'essentiel de son revenu passe dans son loyer.

- Onun hakkında ne düşünüyorsun?
- Onun hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Onun hakkında neler düşünüyorsun?

Que penses-tu de lui ?

Onun için endişeliydim

Je m’inquiétais pour lui…

Bu onun tasması!

C'est son collier !

Öğrenmek onun işi.

Son travail, c'est d'apprendre.

onun kaderine ağlıyor

pleurer à son sort

Yaşayabiliyor onun vücudunda

peut vivre dans son corps

onun dışında ise

autre que ça

Onun tadı mükemmel.

- C'est parfait.
- Le goût est parfait.

Onun özsaygısı yok.

Elle n'a pas d'amour-propre.

Onun kabalığına dayanamadım.

Je ne pouvais supporter sa grossièreté.

Onun adı Ken.

Son nom est Ken.

Onun konuşması doğrudur.

Elle parle vrai.

Onun kütüphanesinden yararlanabilirsin.

Tu peux utiliser sa bibliothèque.

Onun önerisini reddetmeliydin.

- Tu aurais dû décliner sa proposition.
- Vous auriez dû décliner son offre.

Siz onun kızlarısınız.

Vous êtes ses filles.

Biz onun emrindeyiz.

- Nous sommes à ses ordres.
- Nous sommes sous son commandement.

Onun üstünde uyuyacağım.

Je dormirai dessus.

Bu onun hakkında.

En gros, c'est ça.

Onun konvülsiyonları var.

Elle a des convulsions.

Onun rengi kırmızıdır.

Sa couleur est le rouge.