Translation of "şey" in Korean

0.010 sec.

Examples of using "şey" in a sentence and their korean translations:

Her şey.

모두 다요.

Şey gibi...

‎뭐랄까

Bu farklı bir şey. İlginç bir şey.

‎색다른 느낌이라 신기했을 거예요

Her şey altından

[모든 것은 황금빛이야]

Genelde söyledikler şey,

그들은 주로 이렇게 말하죠,

Birçok şey olacaktır.

인공지능은 여러 모습이 될것이고

Öğrendiğim ikinci şey,

두 번째로 얻은 깨달음은

Hiçbir şey değişmeyecek.

그 어떤 것도 변하지 않습니다

Harika bir şey.

매우 놀라운 일입니다.

Büyük bir şey,

큰 일을 할 때이고

Şuan hissettiğiniz şey,

그리고 지금 느끼고 있는 이 감정을 알 겁니다.

Bundan öğrendiğim şey,

제가 알게된 것은

Yazdığı şey şuydu...

그녀가 쓴 내용은 이렇습니다.

Yakınlaştıracak olan şey.

우리의 인간적인 면과는 반대의 방향으로요.

Güneşte parlayan şey.

햇빛에 반짝인 건데

Mümkün olan şey.

무엇이 가능한 지를 볼 수 있습니다.

Olan şey şuydu,

어떤 일인고 하니

Alıştığımız şey bu.

이것이 우리가 익숙한 것입니다.

Her şey, tamamen her şey bunun üzerine kurulu.

정말 모든 게 다 그렇게 만들어졌습니다.

Öyle bir şey yok

[이런 건 어디에도 또 없지]

Nostalji ağır bir şey.

향수(nostalgia)는 가슴을 벅차게 해요.

Her şey gayet güzel.

지금은 모든 것이 괜찮다고 말합니다.

Bende bir şey söylemedim.

그래서 아무말도 하지 않았고요.

Bundan önce iki şey:

먼저 주의 2개가 있습니다.

Ancak buradaki önemli şey,

하지만 중요한 것은

Şimdi gördüğümüz her şey

지금 보고 있는 모든 것은

Pekâlâ, ilk şey: Döşek!

자, 우선은 잠자리입니다!

Baksanıza, her şey sırılsıklam.

보세요, 여기는 모든 게 흠뻑 젖어 있어요

Hayır, hiçbir şey yok.

이런, 아무것도 없네요

Hayır, bir şey yok.

이런, 아무것도 없네요

ışığa bir şey tutabilirim.

가능한 오래든.”

Düşünebildiğim tek şey şuydu:

제가 생각해 낼 수 있었던 말은 오직

Geriye kalan tek şey

그래서 제게 남겨진 모든 것은

Oynayarak, çok şey öğrendik.

그 과정에서 우리는 많은 것을 배웠습니다.

Size bir şey kanıtlamaz.

설명되는건 아무것도 없습니다.

Yeni bir şey sunamadı.

않았습니다.

Büyüleyici, inanılmaz bir şey.

멋지고 놀라운 일입니다.

Yapmaya çalıştığımız şey bu.

그게 저희가 진행하고 있는 일입니다.

Mimarinin yaptığı şey budur.

건축의 본질이 여기에 있습니다.

Sistemli bir şey değildi.

포괄적인 체계라고 생각하기 보다는요.

Böyle bir şey oluyor.

이런 내용입니다.

Ama acil bir şey.

급박한 문제를요.

Başıma bir şey geldi.

사제가 되려고 훈련받을 때요.

Aynı şey olduklarını söylemiyorum,

그것들이 전부 동일한 것이라고 말하는 것은 아닙니다.

Yapmamız gereken son şey.

바다를 청소하는 것입니다.

İlk yapacağınız şey nedir?

여러분은 무엇을 먼저 하시겠습니까?

Burada ortak olan şey,

이 모든 것의 공통점은

Tam da beklediği şey.

‎오실롯이 기다리던 것이죠

Kâbuslardan fırlama bir şey.

‎악몽 같은 존재

Bakın, parlayan şey buydu.

보세요, 반짝이던 게 이거네요

Her şey 1940'larda

실제 이 이야기의 시작은 항생제가 널리 도입되고 있던

En köstekleyici şey ise

가장 최고로 의욕을 꺾는 게 뭔지 아세요?

Göremediğiniz çok şey olurdu

보이지 않는 부분도 너무 많습니다.

Çok bir şey olmuyor.

특별한 사건들이 일어나지 않습니다.

Ancak bir şey oldu,

그런데 어떤 일이 생겼고

Her şey yolunda oluyor.

‎온 세상이 평온해지죠

Emin olmamız gereken şey

더이상 세상에 그런 아픔을 가진 아이는

Henüz çok şey yazmadım.

아직 한 장도 안썼지만

Yiyecek bir şey ister misin? Yiyecek bir şey ister misin?

뭐 먹고 싶어? 먹을 거 줄까?

Üçüncü inandığım şey ise, vermek;

솔직하게 세번째로 제가 믿는 것은, '베품'입니다.

Dünyayı kurtarmak kolay bir şey.

세계를 구하는 건 간단합니다

Yapmamız gereken iki şey var.

해야할 일이 두 개 있습니다.

Hiçbir şey sınırların dışında olmamalı.

못할 건 아무것도 없습니다.

Her zaman uzakta bir şey.

항상 저 멀리 있죠.

Birine bir şey öğretmeye çalıştığınız

여러분 중에 혹시 이런 경험이 있나요?

Bu da iyi bir şey.

바람직한 일입니다.

Eminim her şey iyi olacak.

틀림없이 괜찮을 거예요.

Sonra inanılmaz bir şey oldu.

그런데 놀라운 일이 벌어졌습니다.

Bir şey olmaz. Kokumu alabiliyor.

저 녀석은 괜찮습니다 제 냄새를 맡았어요

Önemli olan şey, şuraya ulaşabilmem.

여기가 관건입니다 저 돌출부를 잡기만 하면...

Ve bir şey yakalamaya çalışırım.

사냥감을 잡아볼까요?

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız.

아무것도 걸지 않으면 아무것도 얻을 수 없어요

Bu denemek istemeyeceğiniz bir şey.

이런 건 따라 하기 싫을걸요

Bu kalplerin özlem duyduğu şey.

이것이 바로 심장이 갈망하는 것입니다.

Her şey daha yeni başladı."

저는 막 시작했단 말이에요."

Övünülecek bir şey de değil.

자랑할만한 것도 아니지만

Bir sürü şey hakkında düşündüm.

그래서 저는 많은 것들에 대해 생각해 보았습니다.

Bu ise oradan öğrendiğim şey:

이런 것을 알게 됐습니다.

Bence bu muhteşem bir şey.

저는 그 발견이 실로 엄청나다고 생각했습니다.

Fakat gördüğümüz şey bu değil.

하지만 그건 사실이 아닙니다.

Biz de birkaç şey yapıyoruz.

그러기 위해 우리는 몇 가지 일을 합니다.

çünkü gürültü yaygın bir şey

왜냐하면 소음은 어디에나 있고

Ilginç bir şey fark ettim.

흥미있는 일이 일어나고 있다는 것을 인지하게 되죠.

Yapabileceğiniz birkaç basit şey var.

여기 여러분들이 할 수 있는 간단한 것들이 있습니다.

Bu sıra dışı bir şey.

엄청난 일이에요.

Gördüğünüz gibi, anlaşmazlıkla ilgili şey

그런데 '이견'을 뜻하는 'disagreement' 라는 단어를 보면

O yüzden iki şey yapmalıyız.

우리는 두 가지 일을 해야합니다.

Bu konuda hiçbir şey yapamazdınız.

스스로는 아무것도 할 수 없고요.

Bir hikâyeyi yenileyebileceğimiz tek şey

이야기를 대체할 수 있는 유일한 것은

Hiçbir şey yapmazsam ne olur?

아무런 치료 없이 그냥 두면, 어떻게 될까요?

Her şey o zaman değişti.

그 때 모든 게 바뀌었죠.

Prefrontal kortekste çok şey olur.

긍정적인 면으로 집중하게 도와줍니다.