Translation of "Etmişti" in English

0.012 sec.

Examples of using "Etmişti" in a sentence and their english translations:

Hafızası ona ihanet etmişti.

His memory had betrayed him.

Tom bunu hak etmişti.

Tom had this coming.

Sınıf öğretmenim benden nefret etmişti.

I was really hated by my homeroom teacher.

O noktada, canıma tek etmişti.

At that point, I had enough.

Benim tavrım onları ikna etmişti.

My manner had convinced them.

Otoparkta düzinelerce araba park etmişti.

- Dozens of cars are parked in the parking lot.
- Dozens of cars are parked in the car park.

O durumla derhal baş etmişti.

He promptly coped with the situation.

Belki de Fadıl'la kavga etmişti.

Maybe she had a fight with Fadil.

Bu çirkin evi kim inşa etmişti?

Who had this ugly house built?

Tom ve Mary birbirinden nefret etmişti.

Tom and Mary were disgusted with each other.

Tom kanıt eksikliği yüzünden beraat etmişti.

Tom was acquited because of lack of evidence.

İlk zaman Tom Boston'dan nefret etmişti.

Tom hated Boston at first.

Her şey hazırdı bavulunu bile teslim etmişti

everything was ready even handed his suitcase

Ben istasyona vardığımda, tren çoktan hareket etmişti.

The train had already started when I got to the station.

O bir yıl önce ülkesini terk etmişti.

He had left his country one year before.

Tom hastanede Mary'yi ne zaman ziyaret etmişti?

When was it that Tom visited Mary in the hospital?

Gece boyunca tavşanlar Tom'un bahçesini yok etmişti.

Overnight the rabbits had obliterated Tom's garden.

Ana akım medyada yönlendirme var diyerek istifa etmişti

mainstream media resigned saying there is direction

Ortaya çıkan şey ise herkesi çok mutlu etmişti.

what turned out made everyone very happy.

- Onun kararsızlığı tarafından sinirlendirildim.
- Kararsızlığı beni rahatsız etmişti.

I was irritated by his indecision.

Tom tüm hayatı boyunca Harvard'a gitmeyi hayal etmişti.

Tom had dreamed of going to Harvard all his life.

- Tom bundan nefret etmişti.
- Tom bundan nefret ediyordu.

Tom hated that.

Tenzing, bana evinde kalmayı ve iş vermeyi teklif etmişti.

Tenzing offered to let me stay at his house and give me work.

Biz evlendiğimiz zaman, anne ve babalarımız çoktan vefat etmişti.

When we got married, our parents had already passed away.

Tom Mary için çiçekler almaya niyet etmişti ama unuttu.

Tom had intended to buy flowers for Mary, but he forgot to.

Tom onun beynini dağıtmadan önce Mary'ye dizinden ateş etmişti

Tom shot Mary in the knee before he blew her brains out.

Kemal Sunal bu teklifi kabul etmişti fakat film Batum'da çekilecekti

Kemal Sunal accepted this offer, but the film would be shot in Batumi.

İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından, tüm Avrupalı devletler iflas etmişti.

Right after the Wold War II, all the European countries were on bankrupcy. France was one

Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi fark etmişti.

Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits.

Büyük ikmal depoları ve taşımacılığı organize etmişti orduyu beslemek için birimler.

he’d organised huge supply depots and transport units to feed the army.

Hannibal, muhtemelen Roma'nın en zengin bölgesi olan Ager Falernu Vadisi'ni talan etmişti.

Hannibal had plundered the Ager Falernus valley, perhaps the richest region in all of Rome.

Tom kendi hayatının benimkinden daha boktan durumda olduğuna beni en sonunda ikna etmişti.

Tom finally convinced me that his life was more fucked up than mine.

Von Braun, 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın ölümcül V2 roketinin geliştirilmesine öncülük etmişti

Von Braun had spearheaded development of Nazi Germany’s deadly V2 rocket during World