Translation of "Llevado" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Llevado" in a sentence and their turkish translations:

Ellos se la han llevado.

Onlar onu götürdüler.

Ha llevado una vida dura.

Zor bir hayatı vardı.

¿Se han llevado mi coche?

Onlar arabamı aldılar mı?

Yo siempre he llevado mis deberes.

Ben her zaman görevlerimi yerine getirdim.

¿Qué te ha llevado tanto tiempo?

Niçin bu kadar uzun sürdü?

Ahora fue llevado ante el nuevo rey, Hjorvard….

Şimdi yeni kral Hjorvard'ın önüne çıkarıldı….

Yo he llevado una dieta por dos semanas.

İki haftadır diyetteyim.

Nuestros esfuerzos no nos han llevado a nada.

Çabalarımızdan hiçbir sonuç çıkmadı.

Estas investigaciones nos ha llevado a la conclusión

Tüm bu araştırma ve fikirler bizi şu sonuca götürdü:

No es que nuestros eventos no hayan llevado alegría.

Bunlar, bizim orada yaptıklarımızın başarısız olmasından, onları mutlu

Lannes fue llevado a la retaguardia y puesto al

Lannes arkaya taşındı

Ella ha llevado el mismo sombrero durante un mes.

Bir ay boyunca aynı şapkayı giydi.

Carlos I de Inglaterra fue llevado a la guillotina.

I. Charles giyotinle idam edildi.

Me ha llevado mucho tiempo cultivar este espeso bigote.

Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.

Seguro que se han llevado una primera impresión de mí.

eminim ki benim hakkımda ilk izleniminizi oluşturmuşsunuzdur.

Nadie puede impedir que este plan sea llevado a cabo.

Hiç kimse bu planın uygulanmasını engelleyemez.

Tom se preguntaba a quién había llevado María al aeropuerto.

Tom Mary'nin havaalanına kimi götürdüğünü merak etti.

El proyecto es llevado a cabo por el Instituto Arqueológico Alemán

Proje, benim de çalıştığım Alman Arkeoloji Enstitüsü

Al anciano lo chocó un vehículo, y fue llevado inmediatamente al hospital.

Yaşlı adama bir araba çarptı ve derhal hastaneye götürüldü.

Cuando le pregunté qué lo había llevado a esta vida de alto octanaje,

Böyle hareketli bir hayat yaşamak için seni etkileyen nedir diye sorduğumda

Él comprendió que todo lo que había hecho no había llevado a nada.

Bütün çabalarının nafile olduğunu anladı.

Tom ha llevado un pequeño bar cerca de Boston ya por varios años.

Tom birkaç yıl Boston yakınında küçük bir bar işletti.

Cuando se gradúe de su universidad, mi hermana habrá llevado diez años estudiando inglés.

Kız kardeşim üniversiteden mezun olduğunda on yıldır İngilizce okuyor olacak.

- Tom se rompió la pierna y fue llevado al hospital una pocas semanas antes de Navidad.
- Tom se rompió la pierna derecha y fue llevado al hospital unas semanas antes de Navidad.

Noel'den birkaç hafta önce Tom sağ bacağını kırdı ve hastaneye götürüldü.